๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 14 Ağustos 2012, 13:24:35



Konu Başlığı: Dindar çoban
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 14 Ağustos 2012, 13:24:35
DİNDAR ÇOBAN


Sıcak buram buramdı. Hazret-i Ömer’in oğlu Abdullah ise sığındığı hurmalığın gölgesinde yemek yiyordu. Az öteden de bir koyun ve inek sürüsü otlayarak geçip gidiyordu.
Sıcağın şiddetine rağmen hayvanlar toz duman çıkararak tepelere doğru ilerlerken arkadaki çoban da onları takip edip gidiyordu.
Abdullah çobana acıyarak seslendi:
– Ey Allah’ın kulu, gel de bir lokma ekmek ye, bir damla su iç!
Çoban el kol işareti yaparak gelemeyeceğini söyledi ise de Abdullah ısrar edince yaklaşan çoban şöyle dedi:
– Ey yabancı, kimsin bilmiyorum, ama cömert biri olduğun halinden belli. Sağ ol. Yemeğine iştirak edemem. Çünkü oruçluyum!
Abdullah şaşırmıştı. Bu sıcakta, koskoca uzun gün boyunca, hem de çölde oruç tutmak. Büyük bir iman işiydi. Dikkatini çobanın üzerine yoğunlaştırdı:
– Oruçlu isen seninle daha iyi anlaşırız. Gel otur. Bir koyun ver bana, keseyim, akşama büryan edip iftarlık hazırlayayım. Şu hurmaların gölgesinde güzel bir ziyafet çekelim kendimize.
Çoban gülümsedi:
– Ben sürünün sahibi değilim ki bir koyun vereyim. Sürü başkasının. Ben çobanıyım.
Abdullah daha da ısrar etti:
– Daha iyi ya! Kurt kaptı dersin olur gider. Bir koyunu bizim kestiğimizi kim bilecek?
Çoban kızgın ve hiddetli:
– O nasıl söz yabancı? Kimse bilmezse Allah da mı bilmez? Bu koyunlar bana emanet. Emanete hıyanet mi edeyim? Bu nasıl teklif?
Çobanın bu hali, Abdullah’ın iyice dikkatini çekti. Yemeğini orada bırakıp çobanın yanına takıldı. Birlikte akşama kadar sürü peşinde dolaştılar. Akşam olunca beraberce sürü sahibinin yanına vardılar.
Abdullah’ın teklifi hemen şu oldu:
– Sürünü tümüyle satmak ister misin?
Adam şaşırmıştı. Az sonra toparlanarak cevap verdi:
– Satmak isterim istemesine de, değeri olan parayı verirsen.
Uzun sürmeyen bir pazarlıktan sonra Abdullah sürüyü satın aldı. Sonra çobana dönerek şöyle dedi:
– Senin gibi bir soylu insanın hakkı, başkasının sürüsüne çobanlık etmek değildir. Belki kendi sürüsüne sahip olmaktır. Şu andan itibaren sen başkasının malının çobanı değil, kendi malının sahibisin. Buyur, sürüyü al, dilediğin yere götür. Bundan sonra sen zekât verecek kadar zengin bir sürüye sahipsin. Senin gibi kimseler hürmete, saygıya ve ikrama layıktır. Helal olsun...

AHMET ŞAHİN