> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Dimağdaki ilim mertebeleri
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Dimağdaki ilim mertebeleri  (Okunma Sayısı 864 defa)
02 Ekim 2010, 15:49:46
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 02 Ekim 2010, 15:49:46 »



Dimağdaki İlim Mertebeleri

Dilimiz düşüncelerimize, düşüncelerimiz dilimize nasıl tesir etmektedir? Enfüsî ve âfâkî tecrübelerimizle dil şuurumuz ve düşünce derinliğimiz arasında nasıl bir ilişki vardır? Zihnî modellerimiz, fikirlerimiz, normlarımız ve paradigmalarımızda niçin ve nasıl bir değişiklik olmaktadır?

Bu tür soruları cevaplandırmak için öncelikle dimağdaki ilim mertebelerini tasvir etmemiz gereklidir. Bediüzzaman Hazretleri, bu mertebeleri Lemaat isimli eserinde şöyle anlatır:

Dimağdaki merâtib-i ilim muhtelifedir, mültebise
Dimağda merâtib var; birbiriyle mültebis, ahkâmları muhtelif.
Evvel tahayyül olur, sonra tasavvur gelir;
Sonra gelir taakkul, sonra tasdik ediyor, sonra iz’an oluyor.
Sonra gelir iltizam, sonra itikat gelir.
İtikadın başkadır, iltizamın başkadır. Her birinden çıkar bir hâlet:
Salâbet itikattan, taassub iltizamdan,
İmtisal iz’andan, tasdikten iltizam, taakkulde bîtaraf, bîbehre tasavvurda,
Tahayyülde safsata hâsıl olur, mezcine eğer olmaz muktedir.

(Bediüzzaman Said Nursî, Sِözler; Envar Neşriyat, İstanbul, 1985, s. 706)


Zihindeki ilim mertebeleri farklıdır, ancak çoğu zaman bu farklılıklara dikkat edilmez, birbirine karıştırılır. Zira farklı renklerin, tonlar hâlinde birbirine karıştığı bir spektrumda (ışık tayfı), bu renkleri birbirinden ayırmak kolay değildir.

İnsan, önce hayal etmekle başlar. Hayalde meselenin hakikati gözükmez. Zihinden hayaller, puslu düşünceler gelir geçer. Bu hayal ve düşünceler suret giyer ve birer kavram gibi olur. Sonra taakkul gelir; yani akıl, bu suretler üzerinde kendine göre bir neticeye varmaya çalışır ve bir kısmının veya tamamının doğruluğuna kail olur ki, bu, tasdiktir. O meselenin ilim hâline gelmesi için tasdik yetmez. Tasdiki iz’an takip eder. İz’anda bir kabullenme, teslim olma vardır. Daha sonra iltizam gelir, yani düşünülen meseleye tam taraftar olunur. Son olarak itikat ortaya çıkar. Artık meselenin doğruluğuna gönülden inanılmakta, ona bir nassa bağlanır gibi bağlanılmakta, muhalif fikirler veya iddialar tesir etmemektedir.

Bu mertebelerin her birinin bir hükmü mevcuttur. Meselâ, itikat eden bir insanın fikirlerinde salâbet (sağlamlık) görülür. İltizamda kalan bir insanda ise, taassup vardır; yani o, düşüncesinin doğruluğu konusunda fanatik tavırlar içine girer ve sürekli ona taraftarlık gösterir; gerektiğinde başkalarıyla kavga eder. Taraftarlık yaptığı, fanatikçe bağlandığı düşüncenin yanlış olabileceğine ihtimal vermez. İz’anla yetinen insanda ise imtisale rastlanır. Bu insan, düşüncesine fanatik bir bağlanma içinde olmasa da, onun doğruluğuna kaildir ve ona göre hareket eder. Tasdik mertebesinde olan bir kişide ise; iltizam vardır. Yani bu kişi, ele aldığı meseleyi doğrulamakta ve onu gerekli görmektedir. Taakkulde tarafsız bir muhakeme görülür. İnsan aklederken, eğer gerçeği samimi olarak araştırıyorsa, olabildiğince objektif bir şekilde ihtimalleri değerlendirir. Tasavvurda bîbehredir; yani, henüz ortada kesin bir şey yoktur; hayal-meyal bir form, bu suret vardır. Bu mertebede bir insan, ne fikrî ne de fiilî dünyası adına bir şey elde edemez. Hayatlarını tahayyülde geçirenler ise, hep safsatayla uğraşırlar. Hezeyanlar, uydurmalar, delilsiz iddialar, zâhiren doğru ama hakikatte yanlış görüşler, zihinlerine misafir olur durur.

Bu mertebeler birbirine basamak olmaz ve insan, zihnindeki malûmat ve düşüncelerin hangi mertebede olduğunu bilmezse, alt mertebelerden birinde kalır ve onda o mertebe hükmünü icra etmeye başlar. Bu insanın itikada ulaşabilmesi için mertebeleri birbiriyle kaynaştırması, üst basamaklara doğru fikrî bir seyahat içinde olması, kısacası tefekkürü, araştırmayı ve sağlam bilgi edinmeyi terk etmemesi gereklidir.

Dimağdaki bu ilim mertebelerini bir şema hâlinde şu şekilde tasvir edebiliriz:

Bu şema yardımıyla şu gerçekler daha rahat idrak edilebilir:

İTİKAT Salâbet


İLTİZAM Taassub


İZ’AN İmtisal


TASDİK İltizam


TAAKKUL Bîtaraflık


TASAVVUR Bîbehrelik


TAHAYYÜL Safsata


1. Küfrü hayal etmek küfür olmadığı gibi, dalaleti tasavvur etmek de dalâlet değildir. Zira tahayyül ve tasavvur, aklen tasdik, kalben iz’an etmekten farklıdırlar. Bu yüzden şüphe ve tereddüte düşmeye gerek yoktur. Kalbe uğrayıp geçen vesveselere aldırış edilmemelidir. Ayrıca bir delilden kaynaklanmayan ihtimaller de safsatanın ötesine geçemez. Bu bakımdan, araştırma safhasında, objektiflik adına yanlışlara düşmemek, yanlıştan hareketle yanlış muhakemede bulunmamak kaydıyla, bazı tahayyül ve tasavvurlar itikada zarar vermez. Ancak lüzumsuz yere yapılan tekrarlar, o tahayyülü müstakar hâle getirebilir, bu da bazı şüphelerin doğmasına sebep olabilir. Zira aklı tasdik eden kalbtir. Kalbte zayıflık olursa, safsatalar bile tasdik edilebilir.

2. Taklidî imanda tasdik, iz’an ve iltizam vardır, ancak salâbet yoktur. Bu yüzden taklidî iman sahiplerinde taassup görülür. Bu insanların, tahkikî imanı elde etmeleri gereklidir. Ancak bundan sonra şüphe ve tereddütlerden uzak kalabilirler.

3. Tarafsızlık ancak taakkul mertebesinde gözükür. Bir meseleyi aklen idrak etmiş olmak, hemen tasdik, iz’an ve itikadı gerektirmez. Bir müftüden fazla bilgiye sahip olan oryantalistlerin çoğu Müslüman olmuyorlar. Usûl-i Fıkıh yazan Sava Paşa, Hıristiyanlığından bir şey kaybetmediğini de kitabında ifade ediyor. Bir papazdan fazla Hıristiyanlığı inceleyip anlayan bir Müslüman da Hıristiyan olacak diye bir kaide yoktur. Çünkü bu, taakkul derecesidir. Bir mesele hakkında bu mertebenin üzerinde ilim taşıyan bir insan tarafsız olamaz. Zira bu insan muhalif fikri tasdik etmekte, hattâ iz’an, iltizam, itikat taşımaktadır. Aslında mutlak objektiflik de imkânsızdır. Çünkü, bu durumda insanın taakkul mertebesinin üzerine çıkmaması gerekir. Halbuki çoğu insan bu mertebeyi aşar, hayatına bir mânâ vermek için bir tarafı tasdik eder, belli bir itikada ulaşır.

4. “Tahayyül”den “itikad”a yapılan fikrî ve kalbî seyahatte cüz’i irade ve niyet büyük bir rol oynar. Samimî bir insan, bu mertebeleri aşacak şekilde iradesini kullanır. Halisane bir niyetle taklitten kurtularak tahkike ulaşır. Bu seyahatte kullanılan vasıtaların başında ise tefekkür ve zikir gelir.



Yusuf Alan
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Dimağdaki ilim mertebeleri
« Posted on: 29 Mart 2024, 03:07:13 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Dimağdaki ilim mertebeleri rüya tabiri,Dimağdaki ilim mertebeleri mekke canlı, Dimağdaki ilim mertebeleri kabe canlı yayın, Dimağdaki ilim mertebeleri Üç boyutlu kuran oku Dimağdaki ilim mertebeleri kuran ı kerim, Dimağdaki ilim mertebeleri peygamber kıssaları,Dimağdaki ilim mertebeleri ilitam ders soruları, Dimağdaki ilim mertebeleri önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes