๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 05 Temmuz 2010, 12:39:05



Konu Başlığı: Dik durmak ağlamamayı içermez
Gönderen: Sümeyye üzerinde 05 Temmuz 2010, 12:39:05
“Dik durmak!” ağlamamayı içermez…

Dik duruş kelimesi her zaman bana cezbedici gelmiştir Dik durmak, eğilmemek, bükülmemek, yağcılık ve dalkavukluluk yapmamak demektir Eğilmeden, bükülmeden bir yaşam tarzını tercih etmek demektir Çünkü dik durmak bana mevzii terk etmemeyi çağrıştırıyor Onuru, er yürekli bir şekilde kullanmak anlamına geliyor Bu kelimelerin yanı sıra Nuri Pakdil Ağabey’in 12 yıl bildirisinde yer alan “Düz- sert” ifadesini de bu nedenle fazlasıyla önemsiyorum Yanılmıyorsam konu ettiğim bildiri şöyle bitiyordu: “Yaşasın düz- sert, karşı anamal, özgür, ödünsüz evren çizgimiz… Yaşasın yeryüzü coğrafyasındaki evrensel kardeşliğimiz…”

Kanaatimce bu tümceler ümmet bilincinin ne olduğunu da bir çırpıda özetleyiveriyor Kardeş olmak güzel, aynı zamanda gizemli Belki salt bu nedenle rahmetli Cahit Zarifoğlu Ağabey bir şiirinde bizi “Acılarıma kardeş olur musun?” şeklinde bir soruyla müminlerin yeryüzü gezegeninde dökülen her gözyaşının kendi gözyaşımız, zulme uğramış yüreklerden kopan her feryadın kendi feryadımız, dökülen her kanın kendi kanımız olduğunu irdeleyerek bizi ümmet olma bilincini kuşanmaya çağırıyor…

Artık giderek artan bir düzlemde evrenselliği daha net, daha belirgin bir şekilde dillendirmemiz gerekiyor

Çünkü zor zamanda yaşıyoruz

Çünkü inanıyoruz…

İnanmanın ilk kuralı yoktan da var dan da ötede bir “VAR” olduğunu dile getirmektir İnanmak, varların en “VAR” olanına inanmak ilk çıkış noktası Bir başka deyişle girizgâh… Toptan yücelerin en yücesine teslimiyet Aynı zamanda nefse ve şeytan karşı harlı bir başkaldırı… Bir dik duruş… Mümin olmak bu yüzden erdemli, anlamlı… Müslim olmak o yüzden ikinci sırada zikrediliyor Literatürde zaten “Mümin”: İnanan, “Müslim” ise inandığını yaşayan Teslimiyetin ikinci aşaması İnancın fiiliyata dökülüşü…

Topyekûn modernizmin boyun ağrılarına direnmek gerekiyor Ne yazık ki kuşatılmış olmak her şeyimizi dizginliyor, ipnotize ediyor

Aslında “dik- duruş”un yanı sıra önemsediğim kelimelerin iki tanesi de direnmek ve dizginlemek Direnmek, şerrin karşısında bir başkaldırı eylemi… Dizginlemek ise nefse atılan ilmik, nefse atılan kemend Bunun içinde usta kemendçi olmak gerekiyor Aksi takdirde dizginlemenin bir anlamı yok

Sapır sapır dökülen bir düşünce dumurunu yaşıyoruz Bu yüzden mevzilerde yeterince mühimmatımız olmadığı için onmazlığın ve aymazlığın cezbesine kapılıyoruz Pozitivist bir şekilde kurgulanan mantığımız, feraset denilen o müthiş ayrıcalığı kaybettiriyor

En çok yitime uğradığımız alan da duygularımız Gözyaşlarımız Ümmet bilincini kuşanmış bir yürek ve zihinle akıtamıyoruz gözyaşlarımızı… Halimiz şairin “Ağlarım, ağlatamam; hissederim, söyleyemem;” mısraında anlattığı ahvalden çok uzakta Sebebi ise utkumuzun öncelenmekten çok ötelenmesi… Ötelenen, rafa kaldırılan bir düşünce dağarcığının bize ne katkısı olur ki? Mihenk noktası burası işte Evrenseli bütünüyle hayatımıza yerleştirmek, hayatımızı o düşünce istikametinde düzenlemek… O sebeple şair “Can, cihan hepsi boş, “gâye” dedir varsa hayat” ifadesi çok önemli bir saptama

Acılara kardeş olmayı bilmememiz de zaten bundan kaynaklanmıyor mu?
Bugün İslâm coğrafyasında milyonlar toprağa düşerken yüreğimizin kılcallarında acı ve hüzün meteorlar oluşturmuyorsa ortada koskoca bir soru yok mu?

Bu düzlemde bir tercihle karşı karşıyayız Şairin “Gitme ey yolcu, beraber oturup ağlaşalım…” çağrısına mı uyacağız Yoksa şairi yalnız bırakıp onun: “Artık ey yolcu bırak… Ben, yalnız ağlayayım!” şeklindeki mısraını baş tacı mı edeceğiz? Hem de kahırla, hem de acı ve elemle…

O nedenle muhasebenin meteorlarında doludizgin yol almak gerekiyor ki, payımıza “kıyam” değil de niçin “kıyım” düştüğünü fark edebilelim Kudüs Kuşlarının niçin toprağa düştüğünü, Bağdat’ta binlerce, yüz binlerce kardeşimizin acı feryatlar içerisinde öteye doğru yürüyüşe çıktıklarının muhasebesini yapalım Yüreğimizi niçin yeteri kadar acıtmıyor Irak’ta, Filistin’de, Eritre’de, Afganistan’da olanlar… Yoksa buzullaşan kalblerimizi Cehennemin lavları pusu kurmuş bir vaziyette kolayca çözmeye namzed Ya Cennet busesini kondurmanın duyarsızlıkla kazanıldığı hangi kitapta yazıyor?

O yüzdendir belki akmıyor gözyaşlarımız?

Şimâl Müslümanlarından Atâullah Behâeddin’in şu ifadelerini İslâm Şairi’nin şiirine başlık yapması oldukça manidar, oldukça anlamlı:

“Odama girdim; kapıyı kapadım; ağlamaya başladım: O gün akşama kadar İslâm’ın garipliğine, Müslümanların inhitâtına/ güçsüz hale gelmesine ağladım, ağladım…”

Müslümanların inhitâttan kurtulması için bir yandan ağlamak bir yandan da dua etmek gerekiyor Lâkin gözyaşlarıyla yapılacak içli yakarışlar Hak katında daha muteber Onun için gözyaşlarıyla duayı harmanlamak gerekiyor Zulmün ve zalimlerin kahrı için, mazlumların ahı için dua ve gözyaşı…

Ölümün korkunç sanrısını etkisizleştirip Hak katına alnı ak çıkmak için yapılacak onurlu eylem bu Bu süreçte Cehennemin yollarının iyi niyet taşlarıyla döşeli olduğu da bir an olsun hatırdan çıkarılmamalı…




Fahri Güven