> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Dem bu demdir
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Dem bu demdir  (Okunma Sayısı 894 defa)
02 Haziran 2010, 13:01:47
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 02 Haziran 2010, 13:01:47 »




 
Dem Bu Demdir


Müslüman olarak sahip olmamız gereken hasletlerden biri de zaman bilincidir Zamanın kıymetini anlamak ve gereğince değerlendirebilmektir Zaman sermayesinin hakkıyla kullanılmasıdır
Zaman, üzerimizdeki Allah'ın büyük nimetlerinden biridir Zaman bizde emanettir Tüm emanetler gibi zaman emanetini de yerli yerince kullanmakla yükümlüyüz Zamanın asıl sahibi Allah Teâlâ’dır Kur'an, gece ve gündüzün sürelerini düzenleyenin Allah olduğunu bildirerek, (Müzzemmil, 20) zamanın asıl sahibine dikkat çeker Zamanlar, Allah'ın ölçüleri doğrultusunda geçirilmezse sahibine karşı nankörlük ve ihanet edilmiş olur (Ali Akpınar, Kur'an Coğrafyası, Fecr Yayınları, Ankara 2002, 37)

Zamanı hakkı ile kullanamayan gaflet ehli kimseler suçu kendi yanlışlıklarında arayacaklarına zamanın bozulduğundan, içinde yaşadıkları dönemin fesadından ve ortamın kötülüğünden bahsederek zamana sövmeye kalkışırlar Ayıplar bizde olduğu halde zamanı kınamamızın gereği yoktur Zamanın sahibi Allah’tır diyen Peygamberimiz de zamana sövmememizi öğütlemektedir
Zamanın kısalığından dem vuranların, çalışıp düşünmeye vakit bulamamaktan şikâyet edenlerin ve zamandan dert yananların ortak özelliği gaflet ve dalâlet içerisinde bocalamalarıdır Zamanın her parçasına kalbî duyarlılıklarını yansıtan büyük ruhlar, onu olduğundan daha fazla ve daha geniş bulmuş ve bu ilâhî armağanı değerlendirerek eşya ve hâdiselerin her yanını didik didik etmişlerdir
Gazaliler bu dikkat ve teyakkuzla varlığın arkasındaki gerçeği sezerek, onda ikinci bir varlığa ermiş; Mevlânalar, zamanın coşturucu soluklarıyla kendilerinden geçmiş ve bir velvele olarak cihanın her yanını sarmış; Newton’lar, bir elmanın yere düşmesi gibi en küçük hâdiseleri dahi değerlendirerek, kâinat kitabının sînesindeki “çekim kanunu”nu keşfetmiş ve zamanın her şeye yetebileceğini ispatlayıp ortaya koymuşlardır Zamanla bütünleşmiş bu üstün abideler, geçmişin mirasını, en iyi şekilde değerlendirmiş, yaşadıkları devri tekrar tekrar hallaç etmiş, görünüp bilinecek noktaya çıktıkları andan itibaren de dünyanın dört bir yanında saygıyla selâmlanmış ve en sert kayalar üzerinde yeşeren tohumlar gibi, en iptidâî toplumların vicdanlarında dahi kök salmışlardır

İbn Kayyım Cevziyye’nin de ifade ettiği gibi Allah, bir kul hakkında hayır murad ettiği zaman ona “vakt” ile yardım eder Vakti ona müsait kılar Bir kul hakkında da şer murad ettiği zaman vaktini onun aleyhine elverişsiz yapar ve vaktini daraltır Her ne zaman yürüyüşe hazırlık yapmak istese vakit ona el vermez
(İbn Kayyım el-Cevziyye, Medâricu’s-sâlikîn Kur’ânî Tasavvufun Esasları-, terc A Ataç-Adil Bebek Ali Durusoy-Muhammed Deniz-Muharrem Tan-Mehmet Özşenel, İnsan Yayınları, İstanbul 1994, III/115)

Bütün bunlara rağmen zamanın kıymetini bilmeyen ve onu gereksiz şekilde harcayıp heder eden insan, kendisine verilen ömrü hep azımsar ve kendisine bin yıl yahut daha fazla ömür verilmesini ister (Bakara,96) Oysa, önemli olan kendisine verilen ömrü, en güzel şekilde değerlendirmektir Zamanı değerlendiremeyenlere, uzun sürelerin verilmesi bir anlam ifade etmez
Zamanın uzunluğu yahut kısalığı, izafî ve değişkendir Bakış açısına göre, dolu dolu yaşanışına yahut boş şeyler uğruna heder edilişine göre değişir Nitekim Kur'an, Yüce Allah katında elli bin yıllık bir günden (Meâric,4) ve bin yıllık bir günden (Hac,47; Secde, 5) bahseder Üç yüz küsür yıl mağarada uyutulduktan sonra uyandırılan Mağara ehli, bir gün yahut yarım gün uyuduklarını söylerler (Kehf, 19)
Yine bir mucize eseri yüz yıl uyutulup uyandırılan adam, bir gün kadar uyuduğunu söyler(Bakara, 259) Diriliş gününde de insanlar, dünyada bir gün kadar kaldıklarını söyleyeceklerdir (Tâ-hâ, 104; Mü’minûn, 113)
Kur’an zamanı rölativ bir oluş halinde sunduğu için gerçek olan zaman, zamanı değerlendiren süjenin durumudur Bu nedenle Kur'an-ı Kerim, bazı mekânlara, bazı insanlara, bazı peygamberlere, bazı değerlere dikkat çektiği gibi bazı zaman dilimlerine de dikkat çekmektedir Kur'an; dehr, (Casiye, 24; İnsan, 1) asr, (Asr, 1) belirlenmiş vakit anlamında kıyamet, (Araf,187; Hicr, 38; Saad, 81) kıyamet ve ân anlamında sâat, yıl anlamında sene ve âm, ay anlamında şehr, (Tevbe, 36) gün karşılığı olarak yevm, günün dilimleri olarak gündüz (nehâr) fecr, sabah, kuşluk (duhâ) öğle (zuhr), ikindi (asr), akşam (mağrib), yatsı (ışâ) ve gece (leyl) ve ân, kavramlarıyla zamandan bahsetmektedir Kur'an'da değişik zaman dilimlerine yemin edilerek zamanın önemine dikkat çekilmiştir “Ve’l-asr, ve’l-leyl, ve’s-subh, ve’d-duha” (Asra, geceye, sabaha, kuşluğa yemin olsun) gibi
Bu yeminler, zamanın izzetinin ilâhî dille tescilidir Zaman azizdir, ne kadar çok olursa olsun değerinden bir şey kaybetmez Aynen su misali Zaman hayattır, zamanı israf hayatı israf, yani intihardır Hayatını bozuk para gibi harcayanlara Allah’tan umut kesmemelerini tavsiye eden ayet “Esrafu alâ enfusihim (nefislerini israf edenler)” (Zümer, 53) tasvirini yapar
(Mustafa İslamoğlu, Yürek Devleti, Denge Yayınları, VBaskı İstanbul 1991, 73)

Peygamberimiz de sağlık ve zaman konusunda insanlığın aldandığına dikkat çekmektedir Gerçekten de hayat denen ömür sermayesi güneş altındaki buzun erimesi gibi hızla eriyip geçiyor Ömür sermayesi, her geçen gün azalıp tükeniyor Her geçen gün, bizi biraz daha ölüme yaklaştırıyor Geçen günler, üzerimizde izler bırakarak akıp gidiyor Saçlarımıza karlar yağıyor, yüzümüz kırışıyor, organlarımız eskiyor Zamanın adresi belli, mukadder ana doğru akıyor Bu seyre ters davranmak akıl kârı değil Mutlaka herkesin varacağı yer aynı Ama varılan yerde hâller farklı
Bugün biz Müslümanlar zaman konusunda hayli problemli bir hâl içindeyiz Tatili tembellik, eğlenceyi duyarsızlık, dinlenmeyi meskenet addediyoruz Zira modern hayat her şeye müdahale ettiği gibi yaşama, dinlenme ve eğlenme ölçülerimize de müdahale etmiş ve onları kendi anlayışına göre yeniden yorumlamıştır

Müslümanların ibadetlerinde yer önemli değildir Dünyanın her yerinde ibadet edilebilir Ama zaman çok önemlidir Çünkü her ibadetin kendine ait bir vakti vardır Hatta bu vakit, ibadetin şartıdır Yani vakitsiz ibadet ifa edilmiş sayılmaz İbadetlerini yapan bir Müslüman her gün değişen dakikalara ayak uydurmaya ve dakikaları değer lendirerek yaşamaya mecburdur Ne var ki şairin dediği gibi, “Her vakte bir bahane bulur bînamaz olan” (Vehbi Vakkasoğlu,Öğretmenin Not Defteri 5, Cihan Yayınları, İstanbul 1992, 67-68)

Allah yükümlülük ve sorumlulukları daima zamana bağlamıştır İbadet ve yükümlülüklerin yerine getirilmesi belli yaşta farz olur Müslüman ömrüne muayyen vakitlerle giren ibadetler, Müslüman’ın Müslümanlık şuurunu diri tutan, âdeta zamanı uyaran, Müslüman’ın vakit disiplinini yenileyen birer muhtıra gibidir Belli vakitlere bağlı olarak farz kılınan namazın (Nisa, 103) vaktinden evvel kılınması geçerli değildir Sayıları az da olsa vaktinden sonra kaza edilen namazların geçerli olmadığı görüşünde olan fakihler de vardır Günlük namazlar günde beş vakit, cuma namazı haftada bir ve Bayram namazları yılda iki kez Müslümanları uyarır Oruç her yıl bir ay boyunca Müslümanların bünyesini İslâmî bir diriliş sürecinden geçirir Ömürde bir kez gerçekleştirilen hac ibadeti Müslümanları tepeden tırnağa arındırır Yılda bir kez farz olan zekât ibadeti, Müslümanların mal tutkusunu sınavdan geçirir ve Müslüman’ın malını Allah rızası çağlayanında yıkayıp tezkiye eder Kurban ibadeti ise her yıl nefsini kurban edercesine bir duygu ile Allah rızası önünde yok farz ettirir
(Ahmed Taşgetiren, Sonsuz Biat, Erkam Yayınları, İstanbul 1990, 168)

Vakti İslâm’la donatma şuuru, insanı, zamanı İslâm’a göre ayarlama kaygısına götürür Namazdan hayata, hayattan namaza sürekli bir iletişim vardır Namazla hayat bütünleşir adeta… Bu nedenle zaman kaygısı, ömür kaygısının ta kendisidir (Taşgetiren, age, 171-172) Fîhi Mâ Fîh’in üçüncü faslında Peygamberin Allah’la özel vaktinin olduğuna vurgu yapan Mevlânâ, ideal namazın vakt şuuruyla kılınan namaz olduğunu, namazda elde edilen böylesi bir zamansızlığın bizleri Zamansız Varlık’la iletişime geçirebileceğini, aksi halde namazın şekilden ibaret olacağını beyan etmektedir
(Mevlânâ Celâleddîn Rûmî, FîhiMâ Fîh, terAhmed Avni Konuk, hazSelçuk Eraydın, İz Yayıncılık, İstanbul 1994, 14-15)

Nebevî sünnette bir saatlik tefekkür, altmış yıllık ibadetten daha hayırlıdır Bugün dünün yarınıdır Bugün bir şey yapmayan yarın ne yapabilir ki? Artık benim için çok geç diyenler bilmelidirler ki, hiçbir şey için geç kalınmamıştır, yeter ki adım atılabilsin
Bir icat peşinde, yirmi saat çalıştığı günlerden birinde uykuya mağlup olan Edison, yardımcısının yarım saat sonra uyandırmasını tembihleyerek sedire uzanır Fakat yarım saat sonra yardımcısı öyle derin ve tatlı bir uyku içinde bulur ki Edison’u… Uyandırmaya kıyamaz Bir yarım saat daha bekler ve uyandırır Edison, uyanır uyanmaz ilk işi saati sormak olur Öğrenince de çok sevdiği asistanını şiddetle azarlar: “Ne hakla benim yarım saatimi yersin!” diye (Vakkasoğlu, Öğretmenin Not Defteri 5, 69-72)
Yunus Emre “Her gün yeni doğarız Bizden kim usanası” ifadesi ile, her sabah gözümüzü yeni bir güne açtığımızdan bahseder Yenilenen zamanla birlikte yenilenen insanın, değişen ve başkalaşan benliğini devamlı istikamet üzere tutabilmek için daima Yaratıcısıyla irtibat halinde olması gerektiğini söyler Yönünü ve yöntemini şaşırmamak için, bir Kutup Yıldızı gibi, insan da imanı içinde parıldayıp durmalıdır Bu bakımdan iman sürekli tazelenmeli ve hatırlanmalıdır (Vakkasoğlu, age, 72-73)
Zamanı hayatla aynı mânâda düşünen Arif Nihat Asya, bu kavramı “insanı olumlu veya olumsuz yönde değiştiren sürekli bir akış” olarak idrak etmektedir

Günler yürüdükçe gül gelir, lâle gelir… Zambakların etrafına bir hâle gelir…
Ârif, iki üç daha beklerse eğer, Salkım, avucundan...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Dem bu demdir
« Posted on: 25 Nisan 2024, 11:02:49 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Dem bu demdir rüya tabiri,Dem bu demdir mekke canlı, Dem bu demdir kabe canlı yayın, Dem bu demdir Üç boyutlu kuran oku Dem bu demdir kuran ı kerim, Dem bu demdir peygamber kıssaları,Dem bu demdir ilitam ders soruları, Dem bu demdir önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes