๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 30 Kasım 2010, 17:34:09



Konu Başlığı: Çok şirindir putlar
Gönderen: Sümeyye üzerinde 30 Kasım 2010, 17:34:09
Çok Şirindir Putlar


Putperestlik, kıvamından hiçbir şey yitirmeden devam etmektedir. Putperestliğin olsa olsa sadece biçim değiştirdiği, aslında söylemeye bile gerek olmayan basit bir gerçektir.

Putperestlik aslında sırf bir heykele tapınma değildir. Heykel biçimindeki putlara perestij, putperestliğin belki de küçük bir bölümünü oluşturmaktadır. Bunun için Kur'an dilinde putperestlik yerine şirk kavramının kullanılmış olması çok önemlidir. Her heykel-perestlik şirk ise de, her şirk heykel-perestlik değildir. Bununla beraber, heykel suretindeki putların sıradan bir taş ya da ağaç kütlesi olmadıkları, putlaştırılan varlıkların temsilleri oldukları da çok bilinen bir gerçektir.

Kur'an Allah'tan başka ilah yoktur demekle, Allah'ın dışında birtakım insanları ilahlaştırmayın demek istemektedir. Yani Allah'ın dışında ilah edinilen varlıklar, en fazla insanlardır. İnsan ilah edinilmektedir. İnsan Allah'a ortak yapılmaktadır. Daha çok, insana Allah katında bir tanrılık payesi verilmektedir.

Putperestlik, aslında zihinsel bir meseledir. Şirk bir zihniyet işidir. Aynı zamanda bir yol ayrımıdır. Şirk, hayata ve olaylara, hayatın ve olayların bir numaralı aktörü olan insana nasıl bakacağımıza dair bir ‘bilinç’ durumudur. Bir yol ayrımıdır şirk, yolların ayrıştığı noktadır. Yön seçimidir. Yönelimdir. Kıble tayinidir.

Putçuluk, kanaatimce, cehaletle ayrılmaz bir ortak, cahiliye ile aynı şeydir. Putçuluk cahiliyedir, cahiliye putçuluktur. Kur'an'ın ilme neredeyse imana yakın bir anlam yüklemesi boşuna değildir. İlim, belki de cahiliyenin/putperestliğin yegâne ilacıdır.

Putçuluk cehalet ortamlarında üremekte ve yaşamını sürdürmektedir. Fakat bol diplomalı bilimsel formasyonlar ‘ilim’ sanılmamalıdır. İlim, İbrahim’in ilmidir, Muhammed’in (onlara salat ü selam olsun) ilmidir. Cahiliyenin biçtiği bilimsel kariyer titrleri, putçu olunmayacağına garantiler demek değildir.

Putperestliğin, dolayısıyla risaletin düşmanlığının en önemli öncülerinin, o günün en kalburüstü kişileri olması, bunun, sıradan bir ‘aptal insanlar işi’ olmadığını gösterir. Putperest, Firavun ve Ebu Lehep misali, toplumunun yönetici ve entelektüel sınıfının en önde gelenleri olabilir. Bunlar ise, kalın kafalı, söylenenleri anlamakta güçlük çeken, bön kişiler değildirler. Fakat zekâları, entelektüel birikimleri ve toplum içindeki statüleri, onlara ‘ilim’ kazandırmamaktadır. İlim, “Allah'tan korkmakla” ancak elde edilecek bir servettir.

İlim öğrenmiş görünen kimi putperestler ise demek ki, biçimsel olarak öğrendikleri ‘ilim’i özümsememişlerdir. O ilim onlarda bir imana dönüşmemiştir. İlim öğrendikçe Allah'a hayranlıkları artması gerekirken, herhangi bir insana; lidere, hocaya, üstada, münzevîye hayranlıkları artmaktadır. Belki de kendi nefislerini bir put olarak, hayranlarının önüne dikmektedirler.

Putperestliği doğuran ve besleyen belli başlı faktörlerden biri, hayranlık ve yüceltme duygusudur. Allah'ın yüceliğini hakkıyla takdir edemeyen bir insan, buradaki eksiğini, kendisi gibi bir başka insanı yücelterek, onun karşısında hayret ve hayranlık göstererek kapatacaktır. Bir insanı, yeri doldurulamaz, eşi benzeri görülemez bir performansla eşdeğer gördüğü andır ki, kişide putçuluk başlamıştır.

Bir insan, peygamberler dâhil bütün insanları Allah'ın fani kulları olarak görmüyorsa, herhangi bir insana ölümsüzlük, şaşmaz ve yanılmazlık izafe ediyorsa, yaratıcıyı yaratıcı olarak, insanı da insan olarak takdir edemiyorsa o insan İblis’le dans etmektedir. Bütün nebilerin dini olan İslam her ne kadar nebileri önce kul, sonra rasûl olarak takdim etmişse de, buna bakan kimdir! Sanki insan, bütün bu meseleleri Allah’tan daha iyi bilmektedir. Evet evet, gerekirse o, Allah'a da din öğretebilecektir! Kim bilir, belki de Allah'ın (haşa) eksik bıraktığı ‘hakikatler’ vardır! Bunu, engin bilgileriyle insan, müşrik insan telafi edecektir!

Peygamber bile olsa, bir insanı kendi gerçek konumu, gerçek statüsü ve gerçek değeri ile değerlendirmek, ona saygıyı beşer sınırları dışına taşırmamak, hakikatin ta kendisidir. Bu, hem ilgili insana gerçek saygıdır, hem Allah'a iyi bir kulluktur ve hem de insanın bizzat kendisine karşı olan ey iyi ödevidir. Fakat nedense insan, bir türlü hemcinsini tanrılaştırmadan ‘huzura’ erememekte, doğru yolda olduğuna inanamamaktadır. Günde kırk defa Allah'tan “beni doğru yola ilet” talebinde bulunması da hiçbir işe yaramamakta, çünkü diliyle kalbi, diliyle gönlü, diliyle zihni hemhal değildir. Dilinin söylediğinden zihni gafildir.

Kısacası putperestlik, daha ziyade kişi kültüne dayanmaktadır. İnsanlar, tanrılaştıracakları kişileri bulmakta asla zorlanmamaktadırlar. Kişiler etrafında bir kutsallık, yücelik, eşi benzeri görülemezlik, keramet-meablık suru örmek, hiç de zor gelmemektedir.

Şirkin, putperestliğin neşvü nema bulamaması için fikir gereklidir. Yüce Kitab’ın ısrarla insanı tefekküre, aklını kullanmaya davet etmesi bunun içindir. Putperestliğin olmaması için insanın soru sorması, sorgulaması, hayır demesini bilmesi, fikir imal edebilmesi ve fikrini açık yüreklilikle beyan edebilmesi gerekir. Bunlar insanın en haysiyetli edimleridir. Gelenekte, ictihadında yanılan müctehide bir sevap payı tanınması bu yüzden önemsenmesi gereken bir yaklaşımdır. İctihadın, ‘ictihad mafyası’na teslim edildiği muahhar dönemlerde ise, susan, sadece kafa sallayan, itiraz etmeyen, şeyhinin yüzüne bile bakmayan sadık müridler sevaba nail kılınmışlardır. Çünkü müridin diğer türlüsü, şerikleştirme şirketini zora sokmaktadır.

Nasıl olmakta da, milyonlarca insan (mürîd/şakird) kitlesi yerine bir tek insan (dini önder, lider) her şeyi düşünebilmekte, her meselede karar verebilmekte, her konunun en doğrusunu bilmekte, her müşkili çözmektedir? Burada bir yanlışlık olsa gerektir. Peygamber’i, onu irsal eden Rabbi, Allah'ın hazinelerine ulaşabilen, gaybı (bir anlamda her şeyi) bilen biri gibi algılanmaktan sarfı nazar ettirmektedir. Peygamber'in farkı, Allah'tan aldığı vahiydir. Sözünü ettiğimiz kült insanlar, Peygamber olmadıklarına göre, bunlar nasıl oluyor da her şeyi biliyorlar, her soruya cevap veriyorlar?

Günümüzde bir açıdan tırnak içinde bir ‘dindarlık’ yayılmakta, ahlaklı, haramlardan uzak duran, namazını aksatmayan, içki, kumar, sefahet, eğlence gibi düşük işlerden uzak duran insanların sayısı artmaktaysa da, putperestliğin yoğunluğunda ve giriftliğinde azalma görülmemektedir. Eli-yüzü tertemiz, ‘namazlı-niyazlı’ birçok insanın putperest olması ne yazık ki vak’ayi adiyedendir. Çünkü bir Hint yogası gibi algılanan namaz, bilinç eşliğinde kılınmadığı, nebevî bir kıyama inkılâp ettirilmediği sürece, musallînin zihnindeki putları temizlemeye yetmemektedir. Her ‘musallî’nin gerçekten namaz kılıyor sayılamayacağını Kitab-ı Kerîm hem Maun suresinde, hem de Enfal suresinin 35. ayetinde haber vermektedir.

Putperestliğin türleri arasında tercihte bulunmak mümkün değildir. Din adamı antetli bir şerikleştirme ile seküler bir lider antetli şerikleştirme ya da, para antetli bir şerikleştirme ile, atalar antetli bir şerikleştirme arasında öz itibariyle bir farklılık yoktur. Tevhidi elde edemedikten sonra, bütün şirkler aynı derecede batıldır. Bununla beraber illa bir ayrım yapmak gerekirse, dinî etiketli olan şerikleştirmeler çok daha etkindir. Her gün rüyada peygamberle haberleştiği, hatta Allah’la dahi doğrudan görüştüğü miti yayılan bir dinî önderin bir put haline getirildiğini kabul ettirmek, belki de dünyanın en zor işlerindendir.

Bütün şerikleştirmelerin, bütün putperestliklerin kesin tedavisi hiç tartışmasız sadece Kur'an’la yapılabilir. Kur'an bunun için vardır. Muhammed (sav) bunun için Peygamber olarak irsal edilmiştir. Öyleyse, bir zihnin putlardan arındırılması için, önce sabık şirk kültürünün iyice kazınması gerekir. Bu yapılmadan, üzerine bina edilecek inzar pek fayda etmemektedir.

Putperestlik çok çekici olmalıdır ki, kendisini ondan kurtaran insan son derece nadir olmaktadır. Tıpkı Nuh’un yalnızlığı, İbrahim’in yalnızlığı, İsa’nın v.b. yalnızlığı gibi, onların yolunun yolcusu mü'minler sayıca az olmaktadırlar. Kitleler, “üstadımız da tabi ki bir insandı, hata edebilir cinstendi, ama hiç hatası olmamıştır” türünden şerikleştirmelerle meşguller. Bununla beraber, sabır ve salâtla Allah'tan yardım isteyerek, her mü'min, gördüğü her putperestliğin üzerine gitmekle, İbrahimî uyarı görevini yapmakla mükelleftir. Tabi, nefsini de hiçbir zaman unutmamak kaydıyla…



Mehmed Durmuş