๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 14 Ağustos 2012, 13:17:12



Konu Başlığı: Çocuğu ikiye bölecekti
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 14 Ağustos 2012, 13:17:12
ÇOCUĞU İKİYE BÖLECEKTİ

İki kadın çocuklarını hurma ağacının gölgesine bırakmış, ilerdeki tarlada çapa kazıyorlardı. Bir ara canhıraş çocuk feryadı işittiler. Başlarını kaldırıp baktıklarında, çocuğun birini kapan bir kurdun kırlara doğru gözden kaybolduğunu farkettiler.
Çocuğun biri gitmiş, biri kalmıştı. İşte münakaşa bundan sonra başladı. İkisi de, kalan çocuğun kendine, kaçırılanın ötekine ait olduğunu iddia ediyor, bir çocuğa ikisi de sahip çıkıyorlardı.
Mesele büyüdü ve kendi aralarında bu işi halledemeyeceklerini anlayınca gidip Dâvud Aleyhisselâm’a durumu anlatmaya karar verdiler.
Biri çocuğu kucağına aldı, diğeri onun yanında yürüyerek Hazret-i Davud’un huzuruna girip meseleyi anlattılar.
Çocuk kucağında olan kadın, gayet ustalıkla konuşuyor ve diyordu ki:
– Yâ Dâvud, bu kadının çocuğunu kurt kapıp götürdü. Şimdi benim biricik ciğerpareme sahip çıkıyor, “Kurdun götürdüğü benim değil senin oğlundur” diyerek yavrumu elimden almak istiyor...
Dâvud Aleyhisselâm üzüntü içinde bekleyen kadına sordu:
– Bu kadının kucağındaki çocuğun senin olduğuna bir delilin yahut şahidin var mıdır?
– Hayır yâ Dâvud, biz kırdaydık, etrafta kimse yoktu. Bu sebeble ne delil, ne de şâhidim var.
– O halde çocuk kimin kucağında ise onun sayılır. Diğerine iddiasını isbat düşer. İddianı isbat edemediğine göre, çocuğu sana teslim etmek için bir sebep yoktur. Git çocuğun senin olduğuna dâir şahid getir, der.
Biri sevinçli, diğeri üzgün olarak dışarı çıkan kadınları, genç bir delikanlı karşılar. Bu zat, Hazret-i Dâvud Aleyhisselâm’ın oğlu Süleyman’dır. Yani, istikbâlin bütün ins ve cinlerine, kurt ve kuşlarına hükmedecek olan saltanat sahibi Nebî’sidir. Dirayet ve zekâsının dehşeti daha peygamberlik gelmeden kendini göstermektedir.
Karşılaştığı kadınların dertlerini sorar. Üzüntülü kadın boynu bükük anlatır:
– Bu kadın benim çocuğumu aldı, kurdun kaptığı çocuk kendinindi...
Ötekisi:
– Hayır, kurdun kaptığı çocuk onundu, benim çocuğum budur.
Bunların:
– Senindi, benimdi, münakaşalarını dikkatle dinleyen istikbâlin Hazret-i Süleyman’ı:
– Durun durun, ben ikinizi de memnun ederim şimdi... diyerek emir verir:
– Çocuğun gövdesini bir vuruşta ikiye ayıran keskin bir kılıç getirin bana!..
Derhal kocaman bir kılıç getirilir ve Hazret-i Süleyman, kılıcın ağzının keskinliğini kontrol ederken şöyle konuşur:
– Şu kılıçla çocuğu ikiye ayıracağım, bir parçasını birinize, diğer parçasını da diğerinize vereceğim. Böylece ikinizi de memnun etmiş olacağım, razı mısınız?
Çocuğu kucağında tutan kadın hemen atılır:
 — Tabiî, hemen razı olurum!
Öteki, titrek bir sesle yalvarır:
– Aman ya Süleyman, ben dâvamdan vazgeçtim... Çocuk onun olsun, yeter ki, ona bir ziyan gelmesin!
Bu defa Hazret-i  Süleyman şöyle konuşur:
– Evet kanunen çocuk kimin elinde ise onundu. Çünkü berikinin şahid ve delili yoktu. Ancak, şu anda istenen delil bulunmuş, gereken şahid temin edilmiştir. Kıskançlığın yüzünden ya da kocanın korkusundan sahip çıktığın yavrunun ikiye bölünmesine razı olan sen, bu yavrunun gerçek annesi olamazsın. Bir anne bu kadar şefkatsiz olamaz. Çocuğu derhal anasına ver, delil ve şahid aratarak ona daha fazla ıstırap çektirme.