> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Civcivin Verdiği Ders
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Civcivin Verdiği Ders  (Okunma Sayısı 1049 defa)
13 Şubat 2010, 01:29:45
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 13 Şubat 2010, 01:29:45 »



CİVCİVİN VERDİĞİ DERS

Bundan birkaç gün önce bir tavuk kümesinde bazı denetlemeler yapıyor kümes içi şartların civcivlerin yaşaması için ideal olup olmadığını inceliyordum. Bazı değerlendirmeler yaptıktan sonra biraz soluklanmak için kümes içerisinde su deposuna dayalı durumdaki merdivenin ikinci basamağına oturmuş, çizmelerimi de kümes tabanındaki çeltik üzerine koymuştum. Bu şekilde otururken çizme uçlarıma küçük darbelerin yapıldığını hissettim. O da ne? Civcivler belirli aralıklarla çizmelerimi gagalıyordu. Bir yandan bu narin canlılara bakarak tebessüm ederken, beri yandan hal dilleriyle bir şeyler ifade etmeye çalıştıklarını düşünmeye başlamıştım. Geçmiş yıllarda, damızlık kümesi ve kuluçkahane gibi tavukçuluk ünitelerinde çalıştığım zamanlar aklıma geliyordu. Civcivlerin adeta bana muallimlik yaptığını ve bana ders vermeye başladığını düşünüyordum.

“Doğal şartlardakine oldukça benzer, sizlerin eliyle inşaa edilmiş yapılarda geçirdiğim uzun bir serüven sonrası buraya getirildim. Babam, annem ve arkadaşları bu kümese benzer ama daha farklı şekilde tasarlamış bir kümeste yetiştiriliyorlardı. Babamın yaklaşık 800, annemin ise yaklaşık 7000 arkadaşı vardı. Kümeste türümüzün devamını sağlayıcı çiftleşmeler oluyordu. Yüceler Yücesi’nin (Celle Celaluhu) Halik isminin tecellisi olarak dünyaya getirildiğimizi, Rezzak isminin göstergesi olarak da yumurtlama sonrası yetiştirilip insan tüketimine hazır bir gıda maddesi olacağımızdan bahsederdi annem hep. Bu maksatla seçilen yumurtaların birisinin içinde de ben geliştim.

Hadiseler 5-6 folikül içinde bulunan ovumların hızlı bir gelişme göstermesiyle başladı. Yumurta sarısı üzerinde bulunmaktaydım, ancak döllenmemiştim. Foliküller olgun hale gelince zarları patladı ve buradan da kıvrıntılı şekildeki yumurta kanalına geçti. İşte döllenme  burada oldu.

Döllenmiş taze bir yumurtanın sarısına yakından, dikkatli bir şekilde baktığınız zaman küçük, etrafı halka şeklinde bir disk ile çepeçevre sarılı vaziyette görebilirsiniz bizleri (germinal disk, şekil 1). Adeta küçüklük fotoğrafımızdır bu. Ne kadar harikuladedir ki bütün organlarım, yaklaşık 2 mm büyüklüğündeki bu yapıdaki bölünmeler sonucu şekillendi. Eşsiz hadiseler devam etti. Yumurta sarısı yumurta akının kısmen oluştuğu 25 cm uzunluğundaki magnum kısmına geldi ve yumurta akıyla sarıldı. Burada Hafiz isminin tecelli etmesiyle yumurtayı saran ak kısım, sertleşerek yumurta sarısını ve dolayısıyla beni dağılmaktan korudu. Yumurta akı bileşiminden oluşan şalaz olarak adlandırılan iki ince iplikle yumurta sarısını yumurtanın uçlarına bağlandı. Bu ipliğimsi gergilerin görevi, sarı maddeyi yumurtanın merkez kısmında sarsılmaksızın tutacak bir hamak, bir yatak meydana getirmekti.

İlahi sanatlar eksiksiz olarak, gelişmemi en mükemmel tarzda gerçekleştireceğim şekilde devam etmekteydi. Bir sonraki bölüm olan yumurta kanalının istmus bölgesinde yumurtanın iç ve dış zarları oluştu. İstmusta yaklaşık bir saat kalan zarla çevrili yumurta, uterusa ulaştı. Uterustaki bezlerden  % 94 oranında kalsiyum karbonat ve kalan nisbetlerde de magnezyum ile kalsiyum fosfat ihtiva eden bir madde salındı. Uterusta geriye kalan 15-16 saat içinde de bu madde ile yumurtanın dört tabakalı olan kabuk kısmı yapıldı. Annem yemlerinde kalsiyumun olmadığı ya da yetersiz bulunduğu zamanlarda ne kadar gayret etse de kabuk kısmını şekillendiremediğini, bu nedenle korunamadığı ve benim gibi bir gelişme gösteremediği için ölen kardeşlerim için çok üzüldüğünü söylerdi.

Anlamlı seyahat devam etti.  Uterustan 6 cm uzunluğundaki vajinaya geçen yumurta, yumurta cilası denilen kutiküla ile örtülmeyi müteakip, tam teşekküllü ve kapasiteli bir fabrika gibi işleyen bu dar geçitin son kısmı olan kloak yoluyla dışarı çıktım. Harikulade sanatları o kadar büyük bir hayretle temaşa ediyordum ki yumurtadan çıkmak istememiştim. Ancak bana yüklenmiş programı eksiksiz bir şekilde gerçekleştirmeliydim. Yumurtayı terk eder etmez de Rahmeti Sonsuz’un (Celle Celaluhu) üzerimdeki sanatlarını göstermenin bana ayrı bir lezzet vereceğini düşündüm.

Annemin vücudunda 70-75 cm uzunluğundaki üreme organlarında yaklaşık 24-25 saat süren bir dizi faaliyetten sonra kendimi follukta buluverdim. Dünyayı ve annemi gördüğüm ilk andı. Bu süreçte annemden eşsiz nasihatler aldım. Bir süre follukta bekledim. Ancak follukta bekleyişim çok uzun sürmedi. Annem ve babama elveda deme zamanının geldiğini hissetmeye başlamıştım. Ne olduğunu anlayamadığım bir şekilde bir insan elinde, ardından da viyol dediğiniz bir malzeme içinde buluverdim kendimi. Benim gibi pek çok arkadaşın vazifemizi yerine getirmek adına dizilmiş olduğunu anladım. Artık başka bir serüven başlıyordu. ALLAH’u Zülcelal’in (Celle Celaluhu) bize programladığı göreve başlamanın huzuru belirivermişti içimde. Üst üste istiflenmiş viyollerin bulunduğu bir odada bekliyordum. İlkin bilemediğim ancak sonradan hayatımın belli bir safhasını geçirdiğim kuluçka diye tabir ettiğiniz bir yere gideceğimizden söz ediliyordu…

Çok farklı bir yerdi kuluçka. En sağlıklı şekilde yumurtadan çıkabileceğimiz bir şekilde dizayn edilmişti burası. Annem doğal hayatta yumurta içindeki kardeşlerimin yumurtayı terk edebilmesi için yumurtayı ısıttığını, çevirdiğini ve sabırlı bir şekilde yumurta üzerinde bekleyişinin gerekli olduğunu anlatmıştı. Annemin anlattığı faaliyetler yapay olarak makinalarla sağlanıyordu. 150 adet bölme içeren tepsi viyollere dizdiler bizi. Ve ardından da rafları bulunan büyük arabalara yerleştirdiler. Artık kuluçka makinalarına yerleştirilme zamanımız gelmişti ve düzenli bir şekilde farklı hadiselerin cereyan edeceğini anlamıştım. İçerisi karanlık olan makinada sıcak ve nemli bir hava hakimdi. Havalandırmalar da söz konusu idi. Hele tepsilerin yavaş bir şekilde bir sağa bir sola çevirilişine ne demeli?. Taklitten öte bir şey yoktu. Annemin anlattığı her şey neredeyse mevcuttu. Biyomühendislik sahasına giren bu mevzuda bir misaldi kuluçka makinaları.

Kümes içinde oturduğum merdivenden civcivin bana verdiği dersi dinlerken adeta “zaten daha dünyaya gelmeden anneme, babama ve bana ne yapacağımız konusunda programlanma yapıldı. Her yaratılışta önemli bir gaye bulunmaktadır ve Yüceler Yücesi’nin (Celle Celaluhu) eşsiz tasarrufu eşliğinde Muhyi isminin tecelliyatına dikkat çekiniz” demek istenildiğini anladım. Civciv anlattıkça hadiselerin farklı yönlerini idrak ediyordum ve anlattıkça dinleme iştiyakım artıyordu. Kuluçka makinasının faaliyetlerinin, annesinin davranışlarına ne kadar benzer olduğunu anlatmaya devam diyordu.

“Annem kuluçka sırasında yumurtayı vücudunun altında yer alan kılcal damarlarla ısıttığını söylerdi. Normal zamanlarda yerinde duramayan ve devamlı hareket halindeki annemi 21 gün boyunca o yumurtaların üzerinde hangi kudret kımıldatmadan tutmaktaydı acaba? Sanki annemle beraber gibi hissettim kendimi. Sabit sıcaklık altında gelişimim devam ediyordu. Havalandırma ve nem de taklitten başka bir şey değildi. Havalandırma sirkülasyonuyla makinanın her tarafı eşit bir şekilde havalanabilmekte, böylece benim ve arkadaşlarımın ihtiyacı olan taze oksijen tedarik edilebilmekteydi. Annemin yumurtayı çevirmesinin ne kadar mühim bir hadise olduğunu unutamam yaşadıklarımdan sonra. 45 derecelik açı ile sağa ve sola doğru günde en az 6-8 defa çevriliyorduk. Böylece yumurtaya geçen ısı homojen bir şekilde dağılabiliyordu. Benim besin kaynağım olan yumurta sarısının ve doku farklılaşmaları sırasında hücre göçlerinin yerçekimi tesirinden etkilenmesi de engelleniyordu çevirme işlemleriyle.

Organlarım teşekkül ettikçe ihtiyaçlarımın arttığını hissediyordum. En çok oksijene ihtiyaç duydum. Geliştikçe oksijen kullanıyordum. Organlarım şekillendikçe de oksijene olan ihtiyacım artmaktaydı. Ne kadar harikulade bir mühendislik harikasıdır ki ALLAH’u Zülcelal (Celle Celaluhu) yumurtayı ihtiyacımı karşılayacak şekilde yaratmıştı. Kuluçkada, yumurtanın şekil yönünden nasıl da benim sorunsuzca kendisini terk edebileceğim halde tasarlandığını idrak edebildim.

Oksijen ihtiyacımın karşılanması mükemmel şekilde gerçekleşiyordu. Kabuktaki yaklaşık 1400 gözenek vasıtasıyla dışarıdan aldığım oksijeni, karbondioksit olarak pasif difüzyon yoluyla yine aynı gözeneklerden dışarı attım. Bu mükemmel programlama, et ve kemikle donatılmamda önemli rol oynadı. Gözeneklerin diğer mühim bir işi de yumurta içinde oluşan su buharını dışarıya çıkarmaktı. Eğer gözenekler gereğinden küçük olsaydı oksijensiz kalarak ölecektim. Yumurtadaki gözeneklerin gereğinden daha büyük olması halinde de, yumurtanın besin maddesi içindeki su buharlaşarak yumurta kuruyacak ve ölümüm gene kaçınılmaz olacaktı. Görmeyen gözler bile Vareden’in (Celle Celaluhu) rezzak ve hafiz isimlerinin benim menfaatime ne kadar mükemmel bir şekilde tecelli ettiğini görebilirdi.

Artık yumurtayı terk etme vaktinin yaklaştığını hissetmiştim. O kadar büyümüştüm ki, kuluçka devresinin sonlarında oksijen ihtiyacım iyice artmış ve gözeneklerden içeri giren oksijen de ihtiyacı karşılayamaz olmuştu. Peki, bu ek oksijen ihtiyacını nasıl karşılayabilmiştim acaba?! Beni tepsilere dizerken kendi kendime ‘acaba neden yumurtanın sivri tarafını aşağı gelecek şekilde yerleştiriyorlar’ diye sorduğum sorunun yanıtını bulmuştum bu zor dönemimde. Herşeyi bilen ve bilerek yaratan Kudret-i Sonsuz (Celle Celaluhu), o muhteşem programında elbette bunu da tanzim etmişti. Haşlanmış bir yumurtayı soyduğunuz taktirde, yumurtanın küt tarafında göreceğiniz hava odacığı, işte bu ihtiyacı karşılamak üzere inşaa edilmişti. Çıkmaya yakın dönemde bu hava odacığının zarını gagamla deldim ve orada saklı tutulan oksijeni ciğerlerime çekerek ilk defa solunum yapmaya başladım. İhtiyaç anıma kadar bu bölümdeki zarı delmemem ve zorunluluk halinde buraya yönlendirilmem tesadüfle açıklanabilir mi? Bu kadar hassas bir işi bu şuursuz kimliğimizle nasıl yapabi...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Civcivin Verdiği Ders
« Posted on: 18 Nisan 2024, 04:33:00 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Civcivin Verdiği Ders rüya tabiri,Civcivin Verdiği Ders mekke canlı, Civcivin Verdiği Ders kabe canlı yayın, Civcivin Verdiği Ders Üç boyutlu kuran oku Civcivin Verdiği Ders kuran ı kerim, Civcivin Verdiği Ders peygamber kıssaları,Civcivin Verdiği Ders ilitam ders soruları, Civcivin Verdiği Dersönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes