๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 01 Temmuz 2010, 03:55:53



Konu Başlığı: Çığ altında kalan Azîzî
Gönderen: Sefil üzerinde 01 Temmuz 2010, 03:55:53
  Çığ altında kalan Azîzî
   
Eğitim gönüllümüz Mehmet Tozlu'nun ifadeleriyle:

Dokuz kişilik ailenin ikinci çocuğuydu Mustafa Azîzî. Her şeyden çok sevdiği Kabil Afgan-Türk Lisesi'ne dört yıl önce başlamıştı. Binlerce kişinin arasından seçilip okumak, Mustafa'nın en büyük hayaliydi. Her Afgan öğrencinin hayali olduğu gibi... Çünkü bu okullarda okumak demek hayata tutunmak demekti. Bu okullarda okumak demek geleceğe dair umut taşımak demekti. Sımsıcak, kıpır kıpır, hayat dolu bir öğrenciydi. 'İki hayalim var' derdi her zaman. Birincisi, bu okullarda okumak, diğeriyse Türkçe Olimpiyatları'na katılmak. Geçen seneki 7. Türkçe Olimpiyatları Afganistan elemelerini kazanarak bu hayalini gerçekleştirmek nasip olmuştu Mustafa'ya. Şiir dalında ülkesini temsil edecekti. Önceki yıllarda da elemelere katılmış ama başarılı olamamıştı. Yılmamıştı Mustafa. Azimle çalışarak 7. Türkçe Olimpiyatları'nda ülkesini temsil edebilmek için Türkiye'nin yollarını tuttu. Türkiye'de geçirdiği zaman zarfında çok güzel arkadaşlıklar edindi. Türkiye'ye giderken, "En çok yapmak istediğim şey, öğretmenlerimizin anne-babalarına teşekkür etmek, onların nezdinde Türk halkına teşekkür etmek." diyordu. Türkiye'deyken Türk halkının kendilerine gösterdiği ilgiden çok memnun olmuştu. "Sanki kendi ülkemde gibiyim, hiç yabancılık çekmiyorum." demişti.

Şiir dalında 'Işığa Gönül Veren Yiğitler' şiiri ile altın madalya almıştı Mustafa. Çok mutluydu. O kadar sevmişti ki Türkiye'yi, olimpiyat sonrası ülkesine dönme vakti geldiğinde içinde bir burukluk vardı. "Biraz daha kalsak, gitmesek, sonra gitsek." demişti. Afganistan'a dönüşlerinde havaalanında bir kahraman gibi karşılandılar. Onlar için bir konvoy oluşturuldu havaalanından okula kadar.

Türkiye'yi, olimpiyat günlerini hiç unutamadı. Türk insanının fedakârlığını, samimiyetini, özellikle Afgan halkına olan ilgisini herkese anlatıyordu. En son Kurban Bayramı'nda kalabalık bir esnaf grubu gelmişti Afganistan'a. Okulumuzda küçük bir program hazırlamıştık, ağabeyler için. Mustafa da bu programda şarkı, şiir söyleyecekti. Biraz rahatsızdı o gün. "İstersen sen söyleme." dedik ama kabul etmedi. "Ağabeylerimiz binlerce kilometreden gelmişler bizim için. Onlara vefasızlık edemem." demiş ve söylemişti.

O, son programıymış meğer Mustafa'nın. Geçen şubat ayında Kabil'den Mezar-ı Şerif'e giderken 3.800 rakımlı zorlu Salang geçidinde Mustafa'nın da içinde bulunduğu otobüsün üzerine çığ düşmesi sonucu aramızdan ayrıldı Mustafa. Başta ailesi olmak üzere öğretmenlerimiz, arkadaşları çok üzüldük. Çünkü Mustafa'lar kolay yetişmiyordu. Ama ne var ki ölmek kaderde vardı. Geç ölüm yoktu. Her ölüm erken ölümdü. Mevla'dan, sonsuz rahmet diliyoruz.

Evet Afganistan'ın başşehri Kabil'in kuzeyinde Hindukuş Dağı'ndan geçen Salang Geçidi'nde bir dizi çığ düşmelerinde 160'tan fazla vefat eden kimse vardı. Elbette kurtulanlar da vardı. Ama "Işığa Gönül Veren Yiğitler" şiiriyle altın madalya alan Mustafa Azîzî, maalesef o bölgede kurtarılan 2.500 kişi arasında yoktu... Artık o gönüllerdeydi. Bu seneki Türkçe Olimpiyatları'nda da Azîzî unutulmuyor!..

Başta Hz. Mevlânâ Hazretleri olmak üzere pek çok İslâm büyüğünün memleketi olan Afganistan'la köklü köprüler kurmamıza vesile olan Türk kolejleri, Azîzî gibi nicelerini yetiştirecek ve tarihte olduğu gibi günümüzde de yine aramızda güçlü bağları oluşturacaktır. Orada yetişenler artık birer Babrak Karmal olmayacak; ülkelerini canlarından çok sevecek, yaşadıkları çağın seviyesine hatta üstüne çıkaracaklar inşallah.