๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Hadice üzerinde 07 Ocak 2011, 15:59:08



Konu Başlığı: Cennete ancak merhametliler girer
Gönderen: Hadice üzerinde 07 Ocak 2011, 15:59:08
Cennete ancak merhametliler girer


Merhamet, acımak demektir ve bir rızktır. Rızklar, maddi ve manevi olmak üzere iki kısma ayrılmaktadır. Maddi rızklara kavuşturan sebepler olduğu gibi, manevi rızklara kavuşturan sebepler de vardır.

Manevi rızkların temeli, imandır, inançtır. Bedeninin açlığını gideren bir kimse, ruhunun açlığını da gidermek için, sebeplere yapışır ve bu uğurda gayret sarf ederse, imana bağlı olan bu manevi rızklara da kavuşur. Allahü teâlânın emirlerine uyulmaz, yasaklarından sakınılmazsa, maddi ve manevi rızklar azalır. Zira Tâhâ suresinin yüz yirmi dördüncü âyet-i kerimesinde mealen; (Beni unutursanız rızklarınızı kısarım) buyurulmaktadır.

İman, sıhhat, gıda, insanlık, merhamet ve daha nice rızkların azalmasına sebep, Allahü teâlâdan gafil olmaktır.

Dinini öğrenen ve buna uygun olarak yaşayan bir kimse, dost, düşman, herkese karşı güler yüzlü ve tatlı dilli olur ve hiç kimse ile münâkaşa etmez. Herkese merhametle, şefkatle yaklaşır ve özür dileyen herkesin özrünü kabul eder, kabâhatlerini affeder, onların verdikleri zararlara da karşılık yapmaz. Abdullah Belyâni hazretleri; “Müslümanlık, yalnız namaz kılmak, oruç tutmak ve geceleri ibadet yapmak değildir. Bunlar, her Müslümanın yapacağı kulluk vazifeleridir. Hakiki Müslümanlık, kalb kırmamaktır. Bunu yapabilen, Allahü teâlânın rızâsına kavuşur” buyurmuştur.

Muhammed Sâlim hazretlerine; bir kimsenin hakiki mümin olduğu nasıl anlaşılır? diye sorulduğu zaman; Tatlı dili, güzel ahlakı, güler yüzü, cömertliği, münâkaşa etmemesi, özür dileyenlerin özrünü kabul etmesi ve herkese merhamet etmesi ile anlaşılır, buyurmuştur.

Bir kimsenin öncelikle kendine merhamet etmesi lazımdır. İnsanın kendine merhamet etmesi ise, kendisini ebedi azaptan kurtarması yani iman etmesi ve İslamiyet’i öğrenip tatbik etmesi ile mümkündür.

Kalbde iman bulundukça, merhamet ve şefkat duyguları da, onunla beraber bulunur. Kalbde bunları koruyabilmek için, İslam âlimlerinin hâllerini, sözlerini okumalı ve garipleri, kimsesizleri gözetmeli, ziyâret etmeli, onlara yardımcı olmalıdır. Hiç kimseyi gıybet etmemeli ve buna mani olmalıdır. Hayır, hasenât yapmalı, günah işlemekten sakınmalıdır. Günahtan sakınan, hem kendine, hem de başkalarına merhamet etmiş olur. Peygamber efendimiz Eshab-ı kirama hitaben; (Cennete ancak merhametli olanlar girer) buyurunca, orada bulunanlardan bazıs; Yâ Resulallah! Bizler, hepimiz merhametliyiz, diye arzettiler. Bunun üzerine Resulullah efendimiz; (Fakat sizlerin merhameti, sırf kendi şahsınıza münhasır olmayacak. Bilakis bütün insanlara karşı olacak. Gerçek manâda insanlara merhamet eden yalnız Allahü teâlâdır) buyurdular.

Merhametle ilgili olarak Peygamber efendimiz Eshab-ı kirama şöyle bir hâdise anlattılar:
(Önceki devirlerde bir kimse, yolda giderken iyice susamıştı. Derken bir kuyuya rastladı. Kuyudan su çekecek bir şey bulamadığı için hemen kuyuya indi. Kuyudan su içerek susuzluğunu giderdi. Kuyuya inerken de, çıkarken de büyük sıkıntı çekti. Fakat, suyu içip kuyudan çıkınca kuyunun başında bir köpekle karşılaştı. Köpek dilini çıkarmış bir vaziyette durmadan soluyor, susuzluktan toprağı eşeleyip yalıyordu.

O kimse, köpeğin bu hâlini görünce kendi kendine, bu köpek aynen benim gibi çok susamış. Bunun susuzluğunu gidermem lazım, dedi. Tekrar sıkıntı çekerek kuyuya indi. Su koyacak kabı da olmadığından ayakkabısına su doldurdu. Dişleri ile ayakkabısını tutarak binbir güçlükle kuyudan çıktı. Ayakkabısı ile çıkardığı suyu köpeğe içirerek onun susuzluğunu giderdi. Bu adamın, susuz hayvana olan merhametinden dolayı Allahü teâlâ da, o kimsenin günahlarını affeyledi.)

Peygamber efendimizden bunları dinleyen Eshab-ı kiramdan birisi; Yâ Resulallah, hayvanlara yaptığımız iyilikler karşılığında da bize sevap verilir mi? diye sordu. Resulullah efendimiz de; (Evet. Her canlıya yaptığınız iyilik karşılığında da sevap vardır) buyurdular.

Bunun için herhangi bir kimsenin işlediği hata sebebiyle, ona beddua etmemeli, merhametle hareket etmeli ve; “Allah’ım ona merhamet et, ona acı, günahlarını affet” diye dua etmeli ve şartlar müsait olduğu zaman da nasihatte bulunmalıdır. Zira Peygamber efendimiz; (Müslümanlar kendi aralarında birbirlerine daima nasihat etmeli, hakkı ve doğruyu tavsiye etmelidir. Her zaman birbirlerine merhametli olmalıdır) buyurmuştur.

Abdülhâlık Goncdüvâni hazretleri de, oğluna vasiyetinde; “Herkese, şefkat ve merhamet et! Kimseyi hakir görme! Kimse ile münâkaşa, mücâdele etme! Kimseden bir şey isteme! Mayan fıkıh ve evin mescid olsun!” buyurmuştur.
 
 

Osman Ünlü