> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Çarpıklıklar ve tazarru
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Çarpıklıklar ve tazarru  (Okunma Sayısı 721 defa)
11 Temmuz 2010, 14:39:21
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 11 Temmuz 2010, 14:39:21 »



Çarpıklıklar ve Tazarru


Sağlam Karakter



İyi mümin olmak iyi bir karakterin üzerine bina edilir Daha doğrusu imanda derinleşme, marifeti kazanma, muhabbetullaha açılma ve rızayı tahsil etme hep sağlam karakterliliğin meşcereliğinde gelişir Dikkat edilecek olursa, gerek Kur'an'ın gerekse Sünnetin bu hususta bir çok tahşidat yaptığı görülecektir Misal olarak Efendimizin beyanları içinde yerini bulan nifak tarifine bir bakalım: “Münafığın üç vasfı vardırKonuştuğunda yalan söyler, va'd ettiğinde hulf eder, kendisine bir şey emanet edildiğinde ihanet eder” Bir başka rivayette “düşmanlık yaptığında fücura girer” ilavesi ve de “bu dört sıfat kimde varsa halis (katışıksız) münafıktır” kaydı da vardır Evet yalan söyleyen, emanete ihanet eden, insanları değişik söz ve vaadlerle kandırıp onları oyalayan ve de husumet ettiği zaman zulme, iftiraya, değişik tezvirata giren insanların “karaktersiz” damgasını yemelerinden daha tabii hiçbir şey olamaz Toplumlar böylesi insanların elinden hep çekmiştir, çekiyor, çekmeye de devam edecektir

Karakterli olmak her şeyden evvel insanın kendi konumunu belirleyip ona göre bir duruşa geçmesiyle mümkündür Kendi konumunu belirleyememiş insanlar hep olması gerektiğinden farklı konumlarda olduklarını vehmederek bir çok yanlış davranışlara girerler Bediuzzaman hazretlerinin “nazar” dediği, bizim “bakış zaviyesini belirleme” ifadesiyle açtığımız mülahaza burada da kendini hissettirmektedir İnsan kendine bakış açısını ayarlayamamışsa hiçbir şeyi olduğu gibi göremez, okuyamaz, doğru yorumlayamaz ve de hep zikzaklar çizer dururKendi konumunu iyi belirlemiş insanlar da çelişkiye düşme, tenakuzlara girme, söz-fiil çatışması gibi şeyler görülmez Onlar 50 sene önce ne demiş ve ne yapmışlarsa yine hep aynı şeyleri yapar ve söylerler Hiç bir güç onları bu duruşlarından vazgeçiremez Hz Ebu Bekir Efendimiz bu hususta ne güzel örnektir: Efendimiz miraca çıktığını müşriklere söyleyince heyecanla Hz Ebu Bekir'in yanına geldiler, zu'umlarınca, bu kadar akıl dışı bir şeyi söylediği için Hz Ebu Bekir Efedimizi (haşa) tekzib edeceklerdi Ama nafile! Hz Ebu Bekir onları dinledikten sonra tek bir soru sordu: “bunları O mu söyledi” Başka soru sormadı, zira ihtiyacı yoktu İhtiyacı yoktu, zira kendi konumunu baştan belirlemiş ve ona göre bir duruşa geçmişti Ve işte “Sıddık” ünvan-ı ekberini bu duruşuyla hak etmişti Hayatının geri kalan kısmı da hep aynı çizgide cereyan etmişti; hicrette refekati, Uhud istişaresindeki muvafakati, Hudeybiyedeki metaneti, hilafetinde gelişen olumsuzluklara karşı sebatı hep aynı duruştu ve de ümmet bütünüyle onun yaptıklarından memnun idi

Kendi konumunu belirleme insanın kendisini sıfırlaması, başka bir tabirle kendini hiç görmesi ve de dolayısıyla da üzerinde sergilenen bütün nimetleri Allah'ın bir lütfu, kötülükleri ise nefsinin şirretliği olarak algılmasıyla mümkün olur Bu esasen Allah'a karşı konumumuzu belirlemedir ki, O'na karşı duruşunu sağlam ayarlayanların insanlar arasındaki yer, konum ve mevkisini de sapasağlam bir temele dayandırdığını ifade etmek zaid olur İşte karakterli bir insan olmak bu iki duruşun imtizacından doğar ve de zamanla o şahsın tabiatının bir parçası haline gelir “halk içinde Hakk'la beraber olmak” esası bence bu onurlu duruşun ifadesidir
Kendini “sıfır” bilen insanın hiç iddiası olur mu? Gurura, kibre, kendini başkalarından farklı görme hatalarına hiç girer mi?

Hizmette geride, ücrette önde olmaya çalışır mı? Dava arkadaşlarını üzecek tavırlara girer mi? Hele hele başkalarından saygı ve itibar beklentisine hiç tenezzül eder mi? Allah'ın kendisine olan lütuflarını başkaları üzerinde bir konum elde etmişçesine caka unsuru haline getirir mi? Kendisine olan teveccühü maddî-manevî “rant”a çevirir mi? Eğer biz bu gibi tavırlara giriyorsak bu, hala kendimizi bir “şey” biliyor sanmamızdan kaynaklanmaktadır Tamamen sıfırlama gerçekleşeceği ana kadar da bu gibi tiksinç sıfatlardan sıyrılabilmemiz kat'iyen mümkün olamayacaktır
Kendini tamamen sıfırlama kişinin bütün bütün iradesiz hale gelmesi, sönükleşmesi, sünepeleşmesi demek değildir O, nefsin arzu ve hevesat bataklığını “kurutma” operasyonudur ve çok ciddi seviyede aktivite isteyen bir husustur Kendini sıfırlayan bir insan uyanık, dinamik, aktif bir insandır Su uyur, düşman uyumaz, nefsin ise asla! İç aleminde nefsine karşı bu savaşta fatih olan bir insan dünyanın en enerji dolu insanıdır Eğer imkan olsa onun bu enejisiyle dünyanın yörüngesi değişecek dense ben bu sözde kat'iyen mübalağa olduğu zehabına kapılmam

İnsan bu ölçüde nefsine karşı başarılı olma yolunda ilerlemesi hem imanın getirdiği güzel vasıfların neticesi hem de bu vasıfların daha da derinleşerek tabiatın bir parçası haline gelmesinin de sebebidir Bu manada bir doğurgan döngü (salih daire) teşekkül etmiş sayılır İmanın tabii neticeleri olan sıdk, emanet, cesaret, sehavet, hürriyet, iffet, tevazu, haya, basiret, temkin, teyakkuz, tevekkül, teslim gibi güzel özellikler nefsin arzularına vurulmuş darbeler gibidir; kötü duygular, kötü zanlar bu güllerin bahçesinde kolay kolay yeşeremez İnsan zamanla kötülüklere karşı bilene bilene bir granit halini alır Sağlam duruş, mükemmel karakter de bu granitliliğin ayrı bir ifadesidir Eğer bu granitten duruşu elde edememişsek, bir gün mutlaka karaktersiz bir insan tavrı sergilemeye açık durduğumuz da aşikardır

Başta dediğimiz gibi, iyi bir mümin olmak iyi karaktere sahip olmak, iyi karakter ise dinin bize talim ettiği güzel vasıflarla bezenmekle mümkündür Kur'an: "Kim nefsinin bencilliğinden korunursa işte onlar kurtuluşa erenlerdir” (Haşir, 9) mucez beyanıyla kurtuluş ve nefsin arzuları arasındaki çapraz ilişkiyi (ters orantı) göstermiştir ki, konumuzun özünü teşkil etmesi bakımından önemlidir Cenab-ı Hakk bizi hevadan kurtarsın, hüdasına hidayet buyursun


Gültekin Bibar
 

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Çarpıklıklar ve tazarru
« Posted on: 26 Nisan 2024, 18:03:23 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Çarpıklıklar ve tazarru rüya tabiri,Çarpıklıklar ve tazarru mekke canlı, Çarpıklıklar ve tazarru kabe canlı yayın, Çarpıklıklar ve tazarru Üç boyutlu kuran oku Çarpıklıklar ve tazarru kuran ı kerim, Çarpıklıklar ve tazarru peygamber kıssaları,Çarpıklıklar ve tazarru ilitam ders soruları, Çarpıklıklar ve tazarruönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes