> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Cami ve cemaat bize neyi hatırlatır?
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Cami ve cemaat bize neyi hatırlatır?  (Okunma Sayısı 1685 defa)
30 Kasım 2010, 16:43:09
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 30 Kasım 2010, 16:43:09 »



“Cami” ve “Cemaat” Bize Neyi Hatırlatır?


Dinin sadece kul ile Rabbi arasındaki deruni ilişki olduğunu düşünenler için, birbiriyle muhatap olan bu iki varlık arasında başka herhangi bir unsurun bulunması gerekmez. Ancak bütün harici (dünyevî) bağ ve şartlardan sıyrılmış böylesine bir dindarlık ancak çok yüce bir mertebeye ulaşan, yüksek bir ahlaki olgunluğa erişen insanlar için geçerlidir. Oysa bu safhadan öncelerine dönmemiz, hatta insanda dinî duygu ve düşüncenin ilk uyanış evresine kadar gitmemiz gerekir. Bugün popüler olarak “Tanrı geni” denilen, dinlerin de insanların içerisinde fıtrî olarak var olduğunu ifade ettiği “inanma duygusu” nasıl ortaya çıkacaktır? Şüphesiz çocuk soyut düşünme yeteneğini henüz kazanmamış olsa da, metafizik olana karşı derin bir ilgi içerisindedir. Ancak bu ilgi, biraz da onun çocuksu duygusal yapısından kaynaklanır. Zira çocuk için bütün dünya yarı metafiziktir, gerçek dünya ile hayal ve oyun dünyası birbiri içine geçmiştir.

Çocukluktaki yaşantıların onun psikolojik yapısı üzerindeki etkisi modern psikolojinin ve eğitimin üzerinde durduğu en önemli konulardan birisidir. Psikolojide, bu yaşantıların çocuğun bilinç-altına yerleşerek bir gün dışa vurulacağı kabul edilir. Eğitimciler de, mümkün mertebe çocuğun hayal gücünden istifade ederek onun yaratıcı yönünün ortaya çıkarılması için çaba harcarlar. İlk çocukluk evresinde birey, yabancı bir ortama aniden düşüvermiş bir yabancı gibi –ki esasında öyledir- bütün duyularını ve muhayyilesini çevresini tanımaya en hazır bir halde tutar. Eline aldığı bir gazetenin kokusu, yediği bir dondurmanın tadı, ilk kez gördüğü lunaparkın ışıltıları, hayvanat bahçesindeki bir filin çığlığı, kendisine anlatılan bir masalın hayal dünyasındaki etkisi vs. hepsi çok üst düzeyde algılanır. Yetişkin bir kişi olduğunda bu çocuk o nesnelerin artık eski şekliyle olmadığını düşünecektir. Oysa kâğıt yine aynı şekilde kokuyor, fil aynı şekilde çığlık atıyordur.

Çocuklukta duyuların tesiri, içinde bulunulan ortama göre daha güçlü hissedilir. Parkta mutlu bir aile gezisinin ardından yenen dondurmanın tadı veya dehşetli bir deprem anının gürültüsü asla unutulmaz. Bu yüzden, özellikle çocukların güzel yaşantılarla ergenliğe adım atmaları çok önemlidir.

Çocuğun Hayal Dünyasından Tamamen Sembolik Bir Dünyaya

Çocuğun metafizik dünyası dine apaçık bir dünyadır. İnanç esasları, ölümden sonra hayat, peygamberler, mucizeler gibi konular onun dünyasına asla yabancı gelmez. Bu şüphesiz çocuğun dinî duygusunun gelişimi açısından önemli bir avantajdır ancak aynı zamanda dez-avantaj olarak da düşünülebilir. Çünkü kişi, ilk çocukluk evresinde kendisine din olarak anlatılan bütün inanç esaslarını çok kolaylıkla kabul edebilir. Her din mensubunun, diğer din mensuplarının nasıl olup da –kendince- saçma bu öğretilere inandıklarını sorgulamasının cevabı aslında basittir. Çocuk bunu aklıyla kabul etmemiştir, ki zaten aklî melekesi de henüz bunları anlayacak ve kavrayacak şekilde gelişmemiştir. O, kendi çocuk dünyası ile kendisine anlatılan dinî dünyayı muhayyilesinde birleştirmiş, duygu dünyası içine katmış, içselleştirmiştir. Hz. Peygamber’in (s.a.v.), “Her çocuk fıtrat (tevhid dini) üzere doğar, ailesi onu sonradan Yahudi, Hıristiyan veya Mecusi yapar,” hadisi1 çevresel şartların çocuk üzerindeki bu etkisini anlatır.

Bazı sosyolog ve antropologlara göre insan dünyası tamamen sembollerden oluşur. Bunlara göre, kültür sosyal yapıdan ya da sosyal davranışın “hareket”lerinden oluşmaz. Kültür onun hakkındaki “düşünme”dir. Bu anlamda da topluluk yapısal bir inşa olmaktan ziyade sembolik bir inşadır. Topluluğu bir araya getiren bağlar mekanik bağlar değil, üyelerinin yükledikleri anlam depolarıdır. Toplumsal gerçeklik bu anlamlar çerçevesinde simgesel olarak dışa vurulur.2 Bu yaklaşımın altındaki kuramsal çerçeve, insanların içerisinde yaşadıkları realiteleri semboller kullanarak inşa ettikleri varsayımına dayanır. Bu semboller eşyalar, davranışlar, sözler ve anlam ifade eden olaylardan oluşur. Semboller yaratılır, nesnelleştirilir ve sosyal ilişkiler vasıtasıyla içselleştirilir. Bundan dolayı dinin, bir sembol sistemi olarak, zorunlu olarak sosyal süreçlerden temel aldığı iddia edilir.3

Kültürü ya da dini bütünüyle bir semboller sistemi şeklinde düşünmek, konuyla ilgili sorulması muhtemel bazı sorulara cevap vermek açısından zorlama kabul edilebilir. Ancak dini, sembollerin en yoğun ve en çeşitli biçimde var olduğu bir kurum olarak düşünebiliriz.4 Sembolleştirme dinin otantik yapısında da, daha sonraki kurumsallaşma sürecinde de açıklıkla görülebilen zihinsel bir eylemdir. Sembole niçin ihtiyaç duyulduğu sorusu aynı zamanda insanın nasıl düşündüğü üzerine sorulan bir sorudur. İnsan düşüncesinde sembolleştirme işlemine atıf yapan görüşün önemli temsilcilerinden Cassirer’e göre, “İnsan sembolleştiren hayvandır (animal symbolicum).” O’na göre, insanın düşünen hayvan şeklinde tanımlanması yanlış değildir. Ancak kültür dünyamızdaki yaşam tarzlarımız çok zengin ve çeşitlidir, dolayısıyla bunu sadece “akıl” terimiyle kavrayamayız. İnsan dil, din, sanat, bilim gibi alanlarda bir sembolleştirme faaliyeti ile kendi dünyasını kurar. Kendi ifadesiyle, “Bu dünya, onun kendine özgü yaşantılarını anlamasını ve yorumlamasını, eklemleyip düzenlemesini, birleştirip evrenselleştirmesini sağlayan simgesel bir dünyadır.”5

Sembolleştirmenin en önemli fonksiyonunun hem kültür dünyasını kurma hem de kültür dünyasını anlama olduğunu söyleyebiliriz. Bu anlayışa göre, insanlar toplumsal yapı içindeki karmaşık olguları basite indirgeyerek anlayabilirler. Toplum da daha önce üretilmiş sembollerle bu sürece cevap verir. Semboller birkaç açıdan hayatımızda önemli roller oynarlar. Birincisi, semboller birden çok kişinin paylaştığı kültürel bir dünya oluştururlar. İkincisi bireyleri eylemlere iten bazı çağrışımların taşıyıcısıdırlar. Üçüncüsü, öğrenme sürecinde etkin rol oynarlar, yani insanlar semboller vasıtasıyla nesilden nesile aynı toplumsal davranışlarda bulunmayı, aynı tepkileri vermeyi öğrenir.6

Cami ve Cemaatin Sembolik Boyutu

Sembolik bir dünyanın duygusal açıdan en etkili olduğu kesim çocuklar, hastalar, yaşlılardır. Burada yazının genel yapısı düşünüldüğünde, dinin çoğunlukla bu kesimlere hitap eden ve onların zayıflıklarından faydalanan bir olgu olduğu gibi bir sonuç çıkarılmamalı. Bu tartışma on dokuzuncu yüzyılda kalmış bir tartışma ve bugün kimse bu teorilerle ilgilenmiyor. Buradaki amacımız sadece, sembolik çağrışımlara en hazır durumda olan toplumsal kategorilerin kimler olduğunu ifade etmektir.

İlk çocukluk döneminde farklı bir eve ya da işyerine giren bir çocuğun dikkatli gözlerle çevresini incelediği gözden kaçmaz. Mabetler gibi anıtsal eserlerde ise bu dikkat en üst düzeye çıkacaktır. Mekânın karanlık ya da aydınlık oluşu, büyüklüğü ve özellikle yüksekliği, tefrişatı, içerisindeki insanların kıyafetleri, ibadetleri, jest ve mimikleri vs. hepsi yoğun bir duygusallık uyandırır. Burası çocuktaki dini bilincin gelişmesi, dinî sosyalleşmenin başarılı bir biçimde gerçekleşebilmesi için en ideal mekânlar olarak karşımıza çıkar. Ancak caminin kişi üzerindeki etkisine geçmeden önce buradaki yaşantıların mutlaka olumlu olmasının gerekliliği üzerinde duralım.

İlk çocukluktaki yaşantıların çocuk üzerindeki etkisine yukarıda kısaca değindik. Çocuğun hayata ve topluma gözlerini açtığı ortam ailedir. Dolayısıyla aile onun için en güvenilir yerdir. Ailenin dışındaki her yer ve herkes için, bir başka ifadeyle kendisine yabancı ve farklı her yer ve herkes için çocuk güven sağlama problemi ile karşı karşıyadır. Eve gelen bir çocuk onun için problem olmaz, zira ona benzemektedir ama onun anne-babasından güven alabilme problemi söz konusudur. Sokağa, anaokuluna, bir başkasının evine alışabilme de aynı zamanda bir güvenme sürecini takip eder. Bu süreci çocuklar sürekli kendilerinin güvendiği insanlarla, yani anne-babalarıyla bir arada bulunmak suretiyle aşarlar. Son yıllarda ülkemizde ilköğretime başlayan çocukların anne ya da babalarıyla aynı sırayı paylaşmaları öğretmen denilen yeni kişiye ve sınıf denilen yeni mekâna güven duyma sorununun aşılmasıyla ilgilidir. Aynı şey cami için de geçerlidir. Çocuğun gördüğü mekânların pek çoğuna oldukça yabancı ve çok sayıda ve farklı özelliklerde yabancı insanları barındıran bu mekânda çocuk babasının dizinin dibinde ve sürekli onu taklit etme eylemi içindedir. İslam mabet mimarisi çocuğun bu güven problemini kolayca aşabileceği bir yapıda olmanın avantajına sahiptir. Zira mekân karanlık değil, aksine aydınlıktır; sonra geniş ve ferahtır. Aynı zamanda eşya olmadığı için rahatlıkla hareket edilebilir bir yerdir ve bir şeyi kırma ya da zarar verme korkusu yaşatmaz. Bu açıdan cami, çocuğun muhayyilesinde diğer çocuklarla bir araya geldiği yeni bir oyun alanı olarak da canlanabilir. Ancak burada, özellikle camiye devam eden yaşlı insanların çocukları azarlaması, kovması gibi olumsuz yaşantıların meydana gelebilmesi de söz konusudur. Şu satırları okuyan orta yaş ve üzeri okuyucular, caminin bahçesinde oyun oynayan çocukları gürültü yapıyor, cami edebini bilmiyor diye küçük taşları arkalarından fırlatarak kovan yaşlı imamları ya görmüşler ya da duymuşlardır. Aynı şekilde belirli bir alışma evresinden sonra tek başına camiye gelen çocukların, bir merakla en ön safa geçmeleri üzerine kollarından tutulup arka saflara gönderilmeleri de benzer bir olumsuz yaşantıdır. Başarılı bir sosyalleşmenin temelinde olumlu yaşantılar yatar. Bunun en güzel örneği olarak Mehmet Akif Ersoy’un Fatih Camii’ndeki hatıralarını burada verebiliriz:

 

Sekiz yaşında kadardım. Babam gelir: "Bu gece,

Sizinle câmie gitsek çocuklar erkence.

Gi...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Cami ve cemaat bize neyi hatırlatır?
« Posted on: 20 Nisan 2024, 03:51:23 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Cami ve cemaat bize neyi hatırlatır? rüya tabiri,Cami ve cemaat bize neyi hatırlatır? mekke canlı, Cami ve cemaat bize neyi hatırlatır? kabe canlı yayın, Cami ve cemaat bize neyi hatırlatır? Üç boyutlu kuran oku Cami ve cemaat bize neyi hatırlatır? kuran ı kerim, Cami ve cemaat bize neyi hatırlatır? peygamber kıssaları,Cami ve cemaat bize neyi hatırlatır? ilitam ders soruları, Cami ve cemaat bize neyi hatırlatır?önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes