๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 23 Kasım 2010, 18:38:29



Konu Başlığı: Cam kırıkları can kırgınlıkları
Gönderen: Sümeyye üzerinde 23 Kasım 2010, 18:38:29
Cam Kırıkları, Can Kırgınlıkları


Globalleşen dünya evrensel dostluk mesajları verirken kısalan mesafeler, kısa ömürlü ve sıradan arkadaşlıkları çoğaltıyor. Ancak bu artış niteliksiz bir şekilde olduğundan yalnızlıktan, anlaşılmamaktan ve güvensizlikten şikâyet eden insanın derdine deva olabilecek muhabbetleri ve bu muhabbetleri somutlaştıran dostlukları doğurmuyor.

Artık güvenilebilen, danışılabilen, zor zamanlarda varlığıyla destek olan, sevinçli anlarda tebessümüyle yüzü güldüren ve aynı yolda yürüyüp, aynı hedefe doğru koşan, yanlışları düzelten, başarıları haset etmeden tebrik eden, ümitsizliğe düşüldüğünde yeni ümitler veren, dostluk sınavından başarıyla geçen ve birbirinin dualarına eşlik edip dualarını eksik etmeyen ve bir türkünün nakaratını, bir şiirin dizesini, bir davanın aşkını beraber dillendiren ve yağmurlarda ıslanılsa da, güneşte terlenilse de şikâyet etmeyen ve eleştirdiğinde ve kızdığında durup düşündüren ve herhangi bir art niyet aranılmayan ve birbirlerinin sadece iyiliklerini isteyip kötü yanlarını terbiye etmeye çalışan ve kendisinden emin olunan dostların, dostlukların sayısı günden güne azalıyor.

Candan olması gereken dostluklar, yerini camdan kırgınlıklara bırakıyor. Ve bunun neticesinde en ufak bir sarsıntıda dostluk binası çatırdamaya başlıyor. Ya da bir tek cümleyle suratlar asılıp, bağlar koparılabiliyor. Geçirilen güzel günler anında unutulup yapılan iyilikler yüze vurulabiliyor. Ve insan ne çabuk vazgeçiyor dostlarından. Ne de çabuk sıkılıyor can candan…

Çıkar çatışmaları, menfaat yarışları ‘ben’ savaşları, dostluk ağacının her gün bir başka yanını buduyor. Ve bu budamalar öylesine zamansız ve mevsimsiz oluyor ki ağacın yeni dalları yeşermediği gibi diğer yanları da kurumaya yüz tutuyor. Ve ne gariptir ki aslında insanlar üzerine bindiği dalları kesiyor. Ve düşünce de can acısıyla bağırmaya başlıyor: ‘Beni anlayan kimse yok’ diye…

Ve sonra bunlardan kurtulmak için arayışlara başlıyor modern çağın sanal adamı. Ancak her defasında aynı sesle karşılaşıyor: Aradığınız kişiye şu an ulaşılamıyor.

İnsanlar birbirlerinin kapsama alanının dışına çıktıkça birbirlerini de fark edemiyorlar. Hâlbuki belki de aranılan kişi kendisi. Kendisine ulaşsa başkalarına da ulaşabilecek kişi. Kendisiyle arasına koyduğu ya da koyulan mesafeleri kaldırsa başkalarıyla da arasında olan mesafeleri azaltabilecek. Ve her defasında cam kırıklarını toplayıp canını acıtmak yerine candan dostlar edinebilecek. Yeter ki sorumsuz ve ihmalkâr davranılmasın. Yeter ki bir insanın niçin sevildiğinin bilinci ve hassasiyeti üzerinde durulsun.

Çünkü dost olmak ve dostlukları yaşatmak önemlidir. Ancak unutulmaması gereken bir husus daha var ki o da kiminle dost olduğumuzdur, kiminle dost olmak istediğimizdir. Çünkü dostlar sadece bu kısa ömürde beraber olmakla kalmıyor. Şu gün kişi kiminle beraberse, kimi seviyor ve kiminle heyecanlanıyorsa, kimi destekliyor ve kimin dostluğunu kazanmak istiyorsa, kısa bir ölüm arasından ve hesaptan sonra sonsuz bir hayatta dostluklar kaldığı yerden devam edecektir.

Dolayısıyla ‘dostluk’ kavramına yüklenen önem artmaktadır.

O gün kimileri yüzleri aydınlık bir şekilde, karşılıklı tahtlar üzerinde, türlü nimetler içinde hoş sohbetlerde muhabbetlerine kaldıkları yerden devam edeceklerdir.

Ve o gün kimileri de yüzleri kararmış bir şekilde, büyük bir pişmanlık içinde: ‘Vah yazıklar bana! Ne olurdu da filanı dost edinmeseydim. Çünkü o gerçekten bana geldikten sonra beni zikirden  ( Kurandan) saptırmış oldu. Şeytan da insanı yapayalnız ve yardımsız bırakandır.’ (25/ 28,29) diyecektir. Ancak bu pişmanlığın hiçbir faydası olmayacaktır. Ve kişi ebedi bir azap içinde kalacaktır.

Öyleyse dostlara, dostluklara dikkat etmek gerekir. Yarın Rabbin huzurunda yüzlerimizi güldürecek dostluklar kurmamız ve yüz güldüren dostlardan olmak duasıyla… Mukayyet olun dostlarınıza…



Besime Özgür