๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 07 Haziran 2010, 17:19:19



Konu Başlığı: Bize seni gerek seni
Gönderen: Sümeyye üzerinde 07 Haziran 2010, 17:19:19
Bize Seni Gerek Seni


Bu köhne dünyada herkesten dargın, herkesten müşteki olmaklığımız olsa gerek, nişanesi, aşk oklarının cevval yarelerine
Gizem dolu kudsi bir uzlethane seçmekliğimiz olsa gerek inziva yüklü aşk sülûkumuza alamet
Aşk ateşinin yakmaklığıdır, kalbimizin ta derinlerine iz iz basılmış mühür
Ve sensizliği yanarken, yanmaklığmızdır aşkımızın mazbatası
Eğreti bir uykunun ertesinde, ablak yüzümüzle durmuşsak aşkın mehtabına yine de kor ateşlerdedir yüreğimiz; bunu da bilen sadece sen varsın ey Rabbimiz!

Dünya bir yârhanedir; herkese bir yâr vardır, iyi-kötü Bizim için yârlardan öte bir yâr vardır; yârları yaradan, yârları yâr eden Ondan başka hangi yâra bağlandıysak büktü belimizi, yıktı yuvamızı, söndürdü ocağımızı
Dünya bir derthanedir; herkese bir dert vardır az-çok Bizim için dertlere derman bir dert vardır; dertleri yaradan, dertleri onatan Ondan başka hangi umuda sarıldıysak taun olup yağdı üzerimize
Dünya bir aşkhanedir; herkes bir seviştedir; biraz sarhoş, biraz ayık “… O onları sever; onlar da O’nu severler…” bağında bir âşıklığımız vardır; kimi sarhoş, kimi ayık Bu bağın eşiğinde kâinat kadar geniş bir sükut vardır Ağızlar susar, kalpler konuşur; bedenler ölür, ruhlar coştukça coşar Burada her şey yerini sükût denizinde aşk fırtınasına bırakır Nihayet her şey yok olur, sadece aşk kalır geride
Kendimizi bildik bileli “İyyake Na’budu” dergâhında gazel okuduk Başkasına hiç tapmadık, başkasını hiç tanımadık O halde, gözlerimiz ne diye başkalarını arasın dursun?
Sen varsın ya; aşk vardır öyleyse Sen varsın ya; gönül tahtında sultan vardır o halde Sen varsın; bizlere azade diller, azade dudaklar, azade nefisler vardır demek Onun için Sen’i anmaktan çekinmedik asla
Kim ne derse desin sadece Sen varsın; sadece aşk vardır Gerisi hep yalandır, gerisinden bahsetmek ayıptır, ardır

Dünyalıklar, dünyayı sırtlarında taşıyadursun; geçici hayali heveslere ve hayali sahnelere tüm sermayelerini yatıradursun… Sahi bize ne onlardan?
Bizim ‘Dünya’ isimli bir yurdumuz yoktur ki; hiç olmadı zaten Betonlara, taşlara tunçlara, bronzlara onlar taptı durdu hep Biz sadece Sana taptık ey Aşkımız!
Biz, Senin, “Sinek kanadı kadar değeri yoktur” dediğin bu dünyaya sinek kanadı kadar değer vermeyiz
Hem sahi, biz kimlerin varisleriyiz? Kimler bizim rehberlerimiz; kimler bizim aşk önderlerimiz?
Bizler, Kisra ve Bizans’ı yerle bir ettiği ve onların tüm hazinelerine malik olduğu halde kırk yamalı elbise giyen, aşk hünkârı Hz Ömer (radiyallahu anh)’in varisleri değil miyiz?
Günlerce evinde yemek pişmeyen, Hz Fatıma (radiyallahu anha) gözümüzün nuru, aşk sultanımız değil mi?
Ölümlere uçarak giden Cafer-i Tayyar bizim aşk kumandanımız değil mi?
Ve daha niceleri… Ve daha niceleri… Daha nice aşk fedaileri, aşk kahramanları azizane rehberler olmadılar mı bizlere?
O halde bizi aşktan alıkoyacak hangi dünya kaldı geride? Elbisesiz kalma endişesi mi; yemeksiz kalma tasası mı; yoksa ölüm korkusu mu? Hangisi, hangi dünya ve hangi dünyalıktır aşkımıza set çekecek?
Aşkın dışında bizi ne cezp eder ki biz, aşk bağına kazık çaktık Otağımızın kubbesi aşk ve kerem üzerine yükselmiştir
Dostlarımız serdengeçti naramızla; cananlarımız aşk tandırında yanan canımızla iftihar edebilirler; düşmanlarımız korku kaleleri arkasında tiril tiril titrerken
Biz her tarafa aşkın ve keremin bengisuyunu taşırken, bazen sel olur bozkırları vahalara katarız; bazen de ölü topraklarda hayatın adı olur, hayat dağıtırız
Ölüleri; İsavari diriltirken bizler; elimizde aşk iksiri vardır, nur topuzu vardır Bu vecihle bizden gocunacak olan ancak ki canavardır
Yeryüzünün tüm makam ve mevkileri ayağımızın altındadır, yerin dibindedir Doğrusu elimizi uzatası, bize layık bir makamı yoktur şu köhne dünyanın
Fahr yok; mü’minlere karşı bir tekebbür de yok Lakin kafirler bilsin ki biz, Muhammedî sultanlarız ve bu dünyanın bizi ağırlayacak kıymette tahtı da, başımıza geçecek yücelikte bir tacı da yoktur
Biz ki aşkını cennet makamlarına bile değişmeyen Yunusların, Geylanilerin, Rabbanilerin ve Saidlerin varisleriyiz Biz doğarken Bediüzzamanız, yaşarken Bediüzzamanız ve ölürken Bediüzzamanca ölürüz
Zaman ve mekân fırtınalarında bitap düşmedik; hayatın azgın dalgaları arasında kaybolup gitmiş de değiliz Zira biz ki, zaman ve mekân maverasında bir aşka bağlandık Dahi bu aşk, ezelidir ve ebedidir Bu aşkın âşıkları da öylece ebedidir
Kevn-u hayat sarayının imtihan salonunda, kim neyi seçtiyse seçti kendisine; biz, Allah’ı yâr seçtik kendimize
Bizim seçtiğimiz bizedir; onların seçtikleri onlaradır Onlar aşağılık seçimlerinden hoşnut iseler, bize ne olmuş telaş edecek?
“Hasbunaallahu we ni’mel wekil” sırrına mazhar mü’minlerin asude nağamatının dünyayı şenlendirdiği bu hengâmda Ey Aşkımız! Kim ne arzu ederse ona onu ver! Bize seni gerek seni…
Allah yâr olsun


Nurullah GÜLSEVER