> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Biz nasıl müslümanız
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Biz nasıl müslümanız  (Okunma Sayısı 1098 defa)
31 Ağustos 2010, 22:04:09
Hadice
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 5.945


« : 31 Ağustos 2010, 22:04:09 »



Biz nasil müslümaniz


 Bu günlerde her yerde İnsanlığın İftihar Tablosu konuşuluyor O’nun kokusu sanki her yanımızı sarmış gibi Gazetelerde O dergilerde O televizyonlarda O konferanslarda O evlerimizde O gönüllerimizde O
Biz nasil müslümaniz??? Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), bir güneş gibi insanlık semasında doğmuş, bütün dünyaya ışıklarını saçmış ve kıyamete kadar da saçmaya devam edecektir O, çok kısa denebilecek bir zaman dilimi içinde bütün çağları aydınlatacak ve insanların problemlerine çareler sunacak bir hayat yaşamıştır Hazreti Muhammed (aleyhissalatü vesselâm)’ın, bütünüyle beşerin hayatına lâzım gelen şeylerle zuhuru öylesine harikuladedir ki, insanlık tarihinde eşini göstermeye imkân yoktur Beşer tarihinde çeşitli icraatçılar, ıslahatçılar vardır Kâinatın Efendisi, reformcu değildir O, Hazreti Adem’le başlayan ALLAH’ın yegane dini İslam’ın üzerine konan tozu toprağı silmiş, bundan on dört asır evvel onu kendine has saflığıyla yeniden ortaya çıkarmış ve beşere takdim etmiştir

Hazreti Muhammed (aleyhissalâtü vesselâm) reformcular gibi hayatın sadece bir yönüne ait meseleleri ıslah etme, deforme olmuş şeyleri reforma tabi tutma meselesiyle meşgul olmamıştır O, bir insanın yatıp kalkmasından uyumasına, hangi tarafı üzerine yatacağına, nasıl yiyeceğine, ibadetlerini nasıl yapacağına, inandıklarına nasıl inanması gerektiğine, ahlaka hasılı hayatın her yönüne dair düzenlemeler getirmiştir Bu düzenlemeler neticesinde de bütün insanlığa örnek bir toplum yetiştirmiştir Efendimiz’in mektebinde yetişen Sahabe-i Kiram, öyle bir hayat yaşamışlardır ki, onların hayatlarını okuduğumuz zaman şaşkınlıktan kendimizi alamıyoruz


Eğer siz onları görseydiniz…
Sahabenin yaşadığı başdöndürücü hayatı, Medine’de dünyaya gelen, başta Hz Ömer olmak üzere pek çok sahabinin duasını almış ve yetmişi Bedir gazisi olmak üzere yaklaşık yüzyirmi kadar sahabiyle de bizzat görüşme imkanı olmuş bir sahabi aşığı olan Hasan Basri Hazretleri (ö 110/642) şöyle dile getiriyor: “Eğer siz sahabeyi görseydiniz, onlara ‘deli!’ derdiniz; onlar sizi görselerdi, ‘bunlar mümin değil’ derlerdi”

Hasan Basri Hazretleri’nin sahabeye karşı çok engin bir sevgi, saygı ve hürmeti vardır Bir gün kendisine Ömer bin Abdülaziz ile Vahşi’nin derece ve mertebeleri sorulunca, “Ömer Bin Abdülaziz ancak Vahşi’nin atının burnunda bir toz olabilir” demiştir İşte Hasan Basri Hazretleri’nin sahabe düşüncesi buydu Aynı zamanda o, sahabenin yaşamış olduğu hayata da derin bir özlem duyuyor ve etrafında bulunan insanların yaşayışları ile sahabenin yaşayışını kıyaslayıp üzülüyordu


Hz Ebu Bekir, izzet ve haysiyetini ayaklar altına alıyordu
Ashab-ı kiram efendilerimizin hayatlarına bakıldığında “Eğer siz sahabeyi görseydiniz, onlara “deli!” derdiniz” sözünü doğrulayacak pek çok tablo görmek mümkündür Mesela Hz Ebû Bekir, Kureyş’in hürmet ettiği, sevip saydığı bir insan olmasına rağmen, ALLAH Rasulü’ne iman etmesiyle müşriklerin düşmanı haline gelir Kureyş’in ileri gelenleri bir gün Hacer-i Esved’in yanında oturup Efendimiz’in aleyhinde konuşurken, ALLAH Rasulü oraya gelir Onlar Efendimiz’i aralarına alıp yakasından çekerek sataşırlar Biri bu hadiseyi hemen Hz Ebu Bekir’e haber verir O, koşa koşa Kâbe’ye gelerek, “Yazıklar olsun size! Siz Rabb’im ALLAH’tır diyen birisini öldürmek mi istiyorsunuz? Halbuki O, size Rabb’inden apaçık delillerle gelmiştir” der

Müşrikler Hz Ebu Bekir’in bu çıkışı üzerine Efendimiz’i bırakıp ona yönelir ve onu tartaklarlar


Eziyetler onları yıldırmadı
Müşriklerin bu tür eziyet ve işkencelerinin artması sonucu Hz Ebu Bekir sıcak yuvasını, kendisini çok seven babasını, evlatlarını ve hanımını bırakıp Habeşistan’a hicret etmek için Nebiler Sultanı’ndan izin alır Amacı Mekke’den ayrılıp Kızıldeniz yoluyla Habeşistan’a ulaşmaktır Yolda İbn Dağinne’ye rastlar ve onun himayesine girerek Mekke’de kalır Müşrikler, Hz Ebu Bekir (ra), kaldığı evin önünde yaptırdığı bir cumbada Kur’an okuyup etraftaki insanlara tesir ediyor diye ona mani olmak isterler Bunun üzerine İbn Dağinne, himayesinin devamı için Hz Ebu Bekir’den Kur’an okumaktan vazgeçmesini söyler Hz Ebu Bekir ise hayatını ortaya atarak, her şeye rağmen Kur’an okumaktan vazgeçmeyeceğini söyler Hz Ebu Bekir, herkesin sevdiği bir insandır Mekke’de “Ebu Bekir gibi birisine eza ve cefa edilmez O, Mekke’den uzaklaştırılamaz” duygu ve düşüncesi hakimdir Fakat o, her şeye rağmen, izzetini ve haysiyetini ayaklar altına alıp Efendimiz’e teslim olmuştur

Hz Ali’ye gelince o, Efendimiz’in hicretinde tamamlayıcı bir rol üstlenmiştir Daru’n-Nedve’de bir araya gelen müşrikler şöyle bir karar almışlardı: Her kabileden güçlü ve cesaretli adamlar bir araya gelecek ve hep birlikte ALLAH Rasulü’nü öldüreceklerdi Onlar bu karar ile Abdümenaf Oğulları’nın bütün kabilelere kan davası güderek savaş açma cesaretini gösteremeyeceklerini düşünüyor ve sorumluluğu dağıtıyorlardı Bu gelişmeden haberdar olan Efendimiz, yatağına Hz Ali’yi bırakmış, müşriklerle çevrili evden Yâsin Sûresi’ni okuyarak ve bir avuç toprağı onların üzerine serperek çıkıp gitmiştir

Hz Ali o zaman 23 yaşlarındadır Yani bir insanın dünya ile en çok senli benli olduğu bir devre Ama onun düşünce ve inancına göre peygambersiz hayat bir hiçti ve o, bu uğurda ölümü göze alarak ALLAH Rasulü’nün yatağına seve seve yatmıştı Neden sonra içeriye giren müşrikler örtüyü kaldırdıklarında karşılarında Hz Ali’yi görünce şaşırmışlar ve onu öylece bırakarak Efendimiz’in peşine düşmüşlerdir


Müslümanlığı dünyaya nasıl tanıtırız?
Hz Halid (ra), iki imparatorluğu yerle bir etmişti; ama kendisine ait hiç mal-mülk edinmemişti Bu, mal-mülk olmamalı demek değildir gönlünü dünyaya kaptırmama, mala mülke, makama mansıba bağlanmama bağlanılması lazım gelene bağlanma demektir

Onlar, ALLAH ve Rasülü’nü anlatmaktan başka hiçbir şey düşünmüyorlardı İstiyorlardı ki; herkes ALLAH’ı (celle celâluhû) tanısın İnsanlar, Hz Muhammed’le (sas) tanışsın Gece gündüz “Bu kocaman dünyaya nasıl Müslümanlığı anlatırız?” diyorlardı Bir gün dünyanın büyüklüğüne bakıyor, anlatılanları dinliyor ve “Demek ki, bu dünyaya Müslümanlığı anlatmak bir insanın ömrüne sığmayacak kadar zormuş” diyorlardı Sadece şu söze bile baksanız, maksat ve gayelerinin ne olduğunu, ne ile dertlendiklerini görürsünüz

ALLAH Rasûlü (sas) “Benim adım güneşin doğup battığı her yere ulaşacaktır” buyurmuştu Onlar, bunu bir vazife olarak anlamışlar ve hep bu vazifeyi eda etme gayretiyle yaşamışlardı Aziz milletimizin mazisi bu kutlu vazifeyi yapmanın izzetiyle doludur


Hz Mus’ab, Uhud sonrası yüzünü saklıyordu
Hz Mus’ab’ın hayatı hep dini tebliğ etmekle geçti Bir dönem geldi ki, dini tamamıyla ortadan kaldırmak isteyen insanlar bir ordu toplayıp Müslümanların üzerlerine yürümüşlerdi Burada da Mus’ab’a düşen dinini korumaktı İşte Uhud’da sahabi bu mükellefiyeti yerine getirmek için bir araya geldi Aralarında Mus’ab da vardı O gün elinde kılıç akşama kadar savaştı Öyle savaştı ki, melekler dahi onu gıpta ile seyrediyorlardı Bir ara Mus’ab yediği son kılıç darbesiyle yüzüstü yere düştü Hemen bir melek onun suretine girdi ve Mus’ab’ın kavgasını o devam ettirdi Akşam üzeri ALLAH Rasulü ona hitaben “Mus’ab!” diye seslenince melek, “Ben Mus’ab değilim Ya Rasulallah!” dedi Mesele anlaşılmıştı Mus’ab çoktan şehit düşmüştü Biraz sonra ALLAH Rasulü ve bir grup sahabi, Mus’ab’ın naaşının yanındadır Her iki kolu da omuzdan kopmuştur Mus’ab’ın başını gövdeye bağlayan sadece deridir Ve o sanki yüzünü bir yerden saklar gibidir Meselenin bundan sonrasını bir başka rivayet bize şöyle anlatır: Mus’ab’ın yüzünü niçin sakladığını ancak ALLAH Rasulü anlayabilmişti Gözyaşları içinde sahabiye bu durumu şöyle anlatmıştı: “Biliyor musunuz Mus’ab niçin yüzünü sakladı? Birinci sebep şuydu: Kolu kanadı koptu Artık Rasulullah’ı koruyamayacaktı Ya bu esnada biri ALLAH Rasulü’ne saldırır da ben O’nun yardımına koşamazsam, diye düşündü ve yüzünü onun için sakladı İkinci sebep ise, ben şu anda Rabb’imin huzuruna gidiyorum Halbuki şu anda Rasulullah’ı korumam lazım Ya ALLAH Rasulü’ne bir şey yaparlarsa ben Rabb’imin huzuruna hangi yüzle varırım, diye düşünüyor ve yüzünü Rabb’inden saklamaya çalışıyordu”

İşte Rasul-ü Ekrem bunu söylerken, hakikat karşısında fedai ve alabildiğine hasbi bir ruhun düşüncelerine tercüman oluyordu

Alıntı

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 22 Aralık 2010, 15:22:28 Gönderen: Hadice »
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Biz nasıl müslümanız
« Posted on: 23 Nisan 2024, 12:54:12 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Biz nasıl müslümanız rüya tabiri,Biz nasıl müslümanız mekke canlı, Biz nasıl müslümanız kabe canlı yayın, Biz nasıl müslümanız Üç boyutlu kuran oku Biz nasıl müslümanız kuran ı kerim, Biz nasıl müslümanız peygamber kıssaları,Biz nasıl müslümanız ilitam ders soruları, Biz nasıl müslümanızönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes