> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Birlikten kudret doğar!
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Birlikten kudret doğar!  (Okunma Sayısı 749 defa)
19 Kasım 2010, 17:06:51
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 19 Kasım 2010, 17:06:51 »



Birlikten Kudret Doğar!


“Ey İnananlar! Allah'ın nişanelerine, hürmet edilen aya, hediye olan kurbanlığa, gerdanlıklar takılan hayvanlara, Rab'lerinden bol nimet ve rıza talep ederek Beyt-i Haram'a gelenlere sakın hürmetsizlik etmeyin. İhramdan çıktığınız zaman avlanabilirsiniz. Sizi Mescid-i Haram'dan menettiği için bir topluluğa olan kininiz, aşırı gitmenize sebep olmasın; iyilikte (‘birr’) ve takvada yardımlaşın, günah işlemek (ism) ve aşırı gitmekte (udvân) yardımlaşmayın. Allah'tan sakının. Kuşkusuz Allah'ın cezası şiddetlidir (el-Mâide 5/2).

 

Yukarıdaki ayet, dinin temel ahlâk ve hukuk ilkelerini açıklar. Ayetin nüzul sebebi şu şekildedir: Rivayete göre Hutam b. Hind el-Bekrî -daha sonra Benî Kays b. Seleme’den bir kişi- Hz. Peygamber’in huzuruna gelir ve kendisini bir kavmin temsilcisi olarak tanıtıp Peygamber’den İslam’ı öğrenmek ister. Hz. Peygamber ona İslam’ı anlatınca, Hutam bunların oldukça güç işler olduğunu, kavmine dönüp bunları anlatacağını, eğer kabul ederlerse kendisinin de bunları kabul edeceğini, kabul etmemeleri durumunda kendisinin de kavmi ile beraber olacağını ifade eder. Kavmine dönerken Medine meralarında yayılan develeri de sürüp götürür ve ertesi yıl Yemame’den bir hac kervanı ile beraber hac amacıyla Mekke’ye doğru yola koyulur. Yanında, kurban etmek için getirdiği boyunları gerdanlıklarla süslenmiş, bir yıl önce Medine’den çaldığı develer de vardır. Müslümanlar bu kervanı vurmak için Peygamber’den izin istemişler, ancak Hz. Peygamber, develere gerdanlıklar takıldığını söyleyerek onları engellemiştir. Ayet bu olayla ilgili olarak inmiştir.1 Rivayetten anlaşılan odur ki, Hz. Peygamber hem bir dini sembol içerdiği için, hem de ticari bir maksada hizmet ettiği için söz konusu kervanın vurulmasını istememiştir. Malum olduğu üzere haram aylar da Hz. Peygamber’in koruduğu bir cahiliye âdeti idi ve barışı gündemde tutmanın önemli bir aracı olarak o dönemde işlev görmüştü. Savaşın nerdeyse bir alın yazısı olduğu Arap toplumunda gösterilen bu hassasiyet, ‘silm/barış’ın ta kendisi olan İslam’ın Hz. Peygamber tarafından algılatılma biçimiydi aslında. Yukarıdaki nüzul sebebi ayet için nakledilmiş olsa da ayetteki muhtevayı nüzul sebebinden bağımsız olarak düşünecek olursak, çok daha geniş bir anlam alanına sahip olduğunu görürüz.2 Nitekim makalenin temel amacı ayetin bu mesajlarını ortaya koymaya çalışmaktır.

Ayette yer alan ‘birr’ ve ‘takva’ ifadelerinin hangi anlamlara geldiği müfessirlerce tartışılmıştır. Rağıb’a göre ‘birr’, bahrin karşıtı olan ‘berr (kara)’ anlamında olup bu kökünden mülhem, sınırsız/uçsuz-bucaksız iyilik ve hayırdır. Bu açıdan bakıldığında kimi zaman Allah’a nispet edilir ki O, sınırsız hayrın kaynağıdır (et-Tûr 52/28). Bazen de ‘birr’, kula nispet edilir ki, o da bolca tâât ü ibâdât anlamına gelir. ‘Birr’de esas olan, Allah’tan sevap, kuldan itaattir.3 İbn Abbâs ve Ebu’l-Âliye’den nakledilen haberlere göreyse ‘birr’ Allah Teala tarafından emredilen hususları yapmayı, takva ise nehyedilenlerden kaçınmayı anlatır.5 Sehl’e göre ‘birr’ İslam, ‘takva’ ise Sünnet’tir.4 Kimilerine göre de ‘birr’ ve ‘takva’ aynı şey olup ayrı ayrı zikredilmeleri konunun ehemmiyetine dikkat çekmek içindir.6 Zemahşerî’ye göre ‘birr’ ve ‘takva’ için muhtelif örnekler zikretmek ayetin muktezasına uygun değildir. Önemli olan her tür ‘birr’ ve ‘takva’ örneğinin emredilmiş olması, her tür ‘ism’ ve ‘udvân’ örneğinin nehyedilmiş olmasıdır.7

Bir hadiste ise ‘birr’, kalbin ve nefsin kendisiyle huzur bulduğu her tür fikir ve davranışı gösterir. Vicdanın tedirgin olduğu her türlü düşünce ve eylem ise Hz. Peygamber tarafından ‘ism’ olarak nitelendirilmiştir. Hatta zahire bakarak hüküm veren müftüler farklı şeyler söyleseler dahi bir olgunun ‘birr’ ya da ‘ism’ kategorisinde değerlendirilebilmesi için kişinin kendi vicdanına müracaat etmesi salık verilmiştir. Bununla birlikte hadislerdeki bu ifadelerden hareketle ‘birr’ ve ‘takva’ tanımlaması yapmak doğru değildir; çünkü Hz. Peygamber’in bu ifadeleri, soru soran kimsenin ruh haline ve ihtiyacına göre değişebilmekteydi. Dolayısıyla ‘birr’ dendiğinde, Kuran’ın diğer ayetlerindeki ifadeleri göz önünde bulundurmak gerekir.8

Tüm bu tanımlamalardan sonra şunu söylemek mümkündür: ‘Birr’ iman, ahlâk, âdâb ve amel adına hangi güzellik varsa onu kapsar. Bu güzellikler üzerinde yardımlaşmak, bunun aksi durumlardan uzak kalmak, Kuran’da toplumsal hidayetin rükünlerinden bir cüzdür. Bu güzellikler yapılıp çirkinliklerden uzak kalındığında, birey ve toplum bazında dinî-dünyevî maslahat elde edilmiş olur.9 Kısaca, dinî ve ahlâkî bir terim olarak, iman ve ibadetten başlamak üzere her türlü iyilik, ihsan, itaat, doğruluk ve günahsızlık ‘birr’ demektir.10

Ayet-i kerimede evvela ‘birr’in, ardından ‘takva’nın zikredilmesi de boşuna değildir. Maverdî’ye göre takvada Allah’ın rızası varken ‘birr’de insanların rızası söz konusudur. Her iki rızayı da bir araya getirmiş olanlar, hem gerçek mutluluğa, hem de engin nimetlere nail olurlar.11 Bir başka ayette ise bu sefer ifadeler yer değiştirmekte ve sanki dilin bütün imkânları kullanılarak insanlık, ‘bir’ ve ‘takva’ya el birliğiyle koşmaya, ‘ism’ ve ‘udvân’a el birliğiyle karşı koymaya çağrılmaktadır: “Ey iman edenler! Aranızda gizli konuşacağınız zaman günahı (ism), düşmanlığı (udvân) ve Peygamber'e karşı gelmeyi fısıldamayın. İyilik (birr) ve takvâyı konuşun. Huzuruna toplanacağınız Allah'tan korkun (el-Mücadele 58/9)!” Bu açıdan bakıldığında ‘birr’in belki de en detaylı tarifi, Bakara 177. ayette anlatılmıştır: “İyilik (birr), yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah'ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Müttakîler ancak onlardır!”

Bahse konu olan Mâide ayetinde, üzerinde yardımlaşılmaması gereken hususlar olarak zikredilen ‘ism’ ve ‘udvân’ ifadeleri de alimlerce muhtelif şekillerde anlaşılmıştır. Örneğin, Taberî’ye göre ‘ism’, Allah’ın yapılmasını emrettiği şeyleri terk etmek; ‘udvân’ ise Allah’ın dinde belirlediği sınırlar ya da müminler hakkında emir buyurduğu konularda haddi aşmaktır.12 Yukarıdaki görüşlere paralel olarak bazı alimler de ‘ism’i ma’siyet, ‘udvân’ ise bid’at olarak tanımlar.13 Öyle anlaşılıyor ki, ayetin ilk kısmı her tür erdemli niyet, söz ve ameli anlatırken ikinci bölüm, her tür erdemsiz niyet, söz ve ameli ifade etmektedir. Nitekim Hz. Peygamber bu ayeti tefsirinde ‘birr’i güzel ahlak, ‘ism’i ise kişide var olup da başkalarının muttali olmasından hoşlanmadığı hususlar olarak açıklar.14

Bazı müfessirler, ayetin sonundaki ‘وَاتَّقُوا اللَّهَ: Allah’tan sakının’ ifadesinin Müslümanlar için olduğunu düşünerek uhrevî bir tehdit içerdiğini söylemiştir.15 Mücahid’e göre ‘cahiliyeye dönme niyeti taşıyan herhangi bir grup bunu isterse’ diye, ayet tedbiren nazil olmuştur.16 Doğrusu bu durum ayetin ilk kısmındaki ‘Ey iman edenler’ ifadesiyle de uygunluk arz eder; ancak daha geniş düşünüldüğünde, Kuran’ın bütün bir insanlığa bu yolda bir çağrı yaptığı da söylenebilir. Nitekim Ahfeş’e göre ayetin son kısmı, evvelinden bağımsız olarak düşünülür ve sadece Müslümanlara değil, bütün bir insanlığa, ‘birr’ ve ‘takva’da yardımlaşma çağrısında bulunulur.17 Abduh’a göre de bu kısım hem dünyevî, hem de uhrevî bir tehdidi içermektedir. Nitekim daha dünyada iken helake uğramış kavimlere gelen azap da benzer ifadelerle tasvir edilmiştir (Hûd 11/102).18 Mutlak bir ifade ile söylenen; “Bir hayra delalet eden onu işlemiş gibidir” hadisinden de bu anlaşılabilir. Bikâî de sanki bu tevcihi doğrular gibi ayeti, “içinizden haddi aşanlar olursa onları engellemek için yardımlaşın, böyle bir durum yoksa hayrı daim ve ziyade kılmak için yardımlaşın” şeklinde de anlamlandırır.19 Hepsi bir tarafa, Kuran ayetlerinin evrensel mesajlar içeriyor olması göz önüne alındığında, ayetlerdeki tüm ifadelerin, bütün insanlığa hitap ediyor olması daha manidardır. Bu arada tehdit ifadesinin olduğu kısımda Allah lafzının işareten değil de sarahaten zikredilmesi, tehdidin boyutunun ne kadar büyük olduğunu göstermektedir.20

Teavün, yalnızca haksızlığa uğrayana müdahale etmeyi içermez; aynı zamanda haksızlık yapana da müdahale etmeyi gerektirir ki, bu da Müslümanların teavünü bağlamında değerlendirilir. Güvenilir kaynakların bildirdiğine göre Hz. Peygamber; “Zalim ya da mazlum olsun fark etmez, kardeşine yardım et!” buyurmuştur. Ashab; “Ya Resulallah! Mazluma yardım etmeyi anladık da, zalime niçin yardım edelim?” diye sorunca, şu anlamlı cevabı vermiştir: “Onu bu zulümden alıkorsun ya, işte bu da ona yardımdır.”21 Dolayısıyla Müslümanca bir duruş, kendi köşesine çekilip tepkisiz kalmak, etliye sütlüye karışmamak, kendisine dokunmayan yılanları görmezden gelmek suretiyle sergilenemez. Mazluma el uzatmak ne kadar değerli ve de önemliyse, zalime el uzatıp ona doğruyu ve adaleti göstermek de o kadar değerli ve önemlidir. Mağdur durumdaki ülkeler Müslümanların yardımına muhtaç olduğu gibi zalim olan ülkeler de Müslümanların rehberliğine muhtaçtır. Burada dikkat edilmesi gereken husus, zalimin zulmüne yardımcı olmaktan uzak durmaktır. Zalim sultan karşısında susmayı zül addeden Hz. Peygamber; susmak bir yana, bir de onun zulmüne rıza gösterenlere ya da bir şekilde yardım edenlere çok ağır tehditler içeren sözler söylemiştir. İbn Kesîr’in Taberânî’den rivayet ettiği bir hadiste (senedindeki ravilerden İshak b. İbrahim’i zayıf olarak niteler İbn Kesîr), Hz. Peygamber; “Kim ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Birlikten kudret doğar!
« Posted on: 26 Nisan 2024, 01:44:08 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Birlikten kudret doğar! rüya tabiri,Birlikten kudret doğar! mekke canlı, Birlikten kudret doğar! kabe canlı yayın, Birlikten kudret doğar! Üç boyutlu kuran oku Birlikten kudret doğar! kuran ı kerim, Birlikten kudret doğar! peygamber kıssaları,Birlikten kudret doğar! ilitam ders soruları, Birlikten kudret doğar!önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes