๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 17 Eylül 2010, 13:54:15



Konu Başlığı: Birlik dirlik
Gönderen: Sümeyye üzerinde 17 Eylül 2010, 13:54:15
BİRLİK - DİRLİK

Malûm, darb-ı mesel "Denizler, durulmaz dalgalanmadan" ... Bu dalgalanma, bunların son hali olsun ve biiznillahi teâlâ, durulmayı temin eden erlere meydan terk edilsin! İnşaallah İslâm âlemi ve bütün beşeriyet beklediği felâha erecektir. En'âm Suresinin 89-90. âyetlerinin meâli: "Onlar kendilerine, kitap, hikmet ve nübüvvet verdiğimiz kimselerdir. Eğer bunlar, onları inkar etselerdi, derhal Biz onların yerine inkâr etmeyecek bir cemaatı getirirdik. İşte bunlar Allah'ın hidayet ettiği kimselerdir! Sen onların hidayetine uy! De ki: —Ben karşılık istemiyorum! O Kur'ân âlemler için ancak bir öğüttür."
Elan, Hakk'a inanmak, hakkı yaşamak, hakkı yaymak şuuruna ermiş olan muvahhidin-i kirâm (hâlis birlik ve dirlik ricali) riyasız ve gösterişten âri, temkinli, firâsetli, liyâkatli, hizmet ehillerini, talip değil de matlûp olarak vazife başına geliyorlar gibi görüyoruz. Bu gelişten kimseler gocunmasın; çünkü bunun, en kötüye, en fazla faydası dokunacaktır. Düştüğü bataklıktan o da kurtulacaktır.
Bu necîb ümmetin, tarihinde bu kurtuluşa ait o kadar güzel misaller mevcud ki... Hemen akla gelenler: Ashab-ı Kirâm Efendilerimiz, Ömer İbn-i Abdülaziz, Selâhaddin-i Eyyubî, Osman, Orhan Gaziler, Fâtihler, Selimler...
Hem nasıl bir ortamda, nelere muvaffak olmuşlar!..
Açıkça bildirilir ki: İman, güzel ahlâk, ilim, firâset ve liyâkat bakımlarından dolu olan bir münevver ve mücâhid zümresi ve onların hâlis ve sâdık dostları bütün dünyanın imdadına yetişeceklerdir!
Sağdan-soldan, şarktan-garptan kulağımıza gelen sesler, bunların beklendiğini, kıpırdandığını ifhâm ediyor.
Bu zümre-i nâciyenin hiçbir partisi yoktur. İnleyen insanlığın her türlü derdine çâre bulmak için akl-ı selim sahipleri, hakkânî bir duyuşla vazife başına geliyorlar... Bunlara yardım etmek şereftir...
Bunlar; müsbet ilimleri ve onun tatbikatı olan tekniği daima hayra kullanmaya niyetli ve azimlidirler.
Birbirleriyle irtibatları kalbidir, vicdanîdir.
Emânetleri ehillerine tevdi etmekte kararlıdırlar.
Mevki kapmak, makam elde etmek için hırsları yoktur.
(Bizi) Yaradan'ın uğrunda gönül birliği ile kendilerini hak hizmetine adamışlardır.
Aralarında birbirlerine hürmet, muhabbet, yardım ve istişâre ile vazifelidirler.
Yaradan'ın murad-ı sübhânisi de bu olduğuna göre, tekniğin bu kadar ilerlediği, insanlığın hakka ve huzura en çok susadığı bu devrede felah yani büyük kurtuluş sağlanacaktır. Ve bütün dünyayı ilgilendiren insanlığın esas uyanışı (Rönesansı) böylece tahakkuk edecektir, inşaallah!..
İslâm, selâmet yolunu açıkça göstermektedir. Hakda birlik, mutlaka milletçe dirliği doğuracaktır!
Mehmet Akif in şu niyazını bir de beraber yapalım:

"Ey İslâm'ın ikbâli!
Ey insanlığın istikbâli!
Şafaklar ferş-i rahin, fecr-i sâdıklar çeragındır! Hilâlim göklerin kalbinde yer tutmuş otağındır! Ezanlar nevbetindir, inletir eb 'adi haşyetten; Cihazından âlemler, kubbeler inmiş meşyetten, Cemaatler kölendir, Kâbeler haclen... Gel ey Leylâ!.. Gel ey candan yakın canan ki gaiblerdesin hâlâ!.. Bu nazın elverir, Leylâ! İn artık in ki balâdan Müebbed bir bahar insin su yanmış yurda Mevlâ'dan''.


Ömer Kirazlı