> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Bireyden Ümmete
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Bireyden Ümmete  (Okunma Sayısı 688 defa)
19 Kasım 2010, 20:51:04
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 19 Kasım 2010, 20:51:04 »



Bireyden Ümmete


Mehmet Lütfi Arslan

Toplantı "Küreselleşme Çerçevesinde Anavatanlarla İlişkiler" başlığını taşıyordu. Üç konuşmacı, konuşmalarında gayrimüslim bir ülkede yaşayan Müslüman azınlıkların anavatanları ile ilişkilerinin nasıl olması gerektiğinden bahsetmi?lerdi. Bildirilerden sonra sorular faslına geçildi. Çok fazla dinleyici yoktu salonda. Ama katılanların ilgili oldukları gözden kaçmıyordu. Bu da konuşmacılara ister istemez tesir ediyordu. Salondakilerin hemen tümü iki profilde özetlenebilecek insanlardı: Birinci profildekiler Müslüman bir ülkede doğmuş ama hayatının belli bir döneminden sonra ya geçim, ya da eğitim maksadı ile gayrimüslim bir ülkede yaşamayı tercih etmiş insanlardı. İkinci profildekiler ise ikinci kuşak olarak adlandırılabilirdi. Bunlar birincilerin aksine gayrimüslim bir ülkede doğmuş, oranın şartları altında yetişmiş gençlerdi. Bu gençler birincilerden biraz farklı özellikler taşıyorlardı. Çünkü bu gençlerin Müslüman oluşları o kadar kolay olmamıştı. Beraber büyüdükleri Hıristiyan, Yahudi veya inançsız akranlarının arasında Müslüman olmanın farklılıklarını iliklerine kadar yaşamışlardı onlar. Bir gayr-i Müslim ülkede Müslüman kimliği ile büyümenin zorluğu ile yüzleşmiş ve kendilerini idrak ettikleri çağdan bu yana özgür bir birey olmanın empoze edildiği bir ortamda öyle veya böyle inançları ile varolmuşlardı. Oturum yöneticisi ilk soruyu sorma fırsatını bu gençlerden birisine verdi. Ön tarafta gayet rahat oturumu ve modern görünümü ile ikinci kuşaktan olduğu kesin genç tane tane sordu sorusunu: "Bizler..." diye başladı söze: "Bizler, yani burada doğmuş, büyümüş ve artık buralı olmuş bizler anavatanlarımız için niye kaygılanalım ve onların dertleri ile uğraşalım? Burada zaten Müslümanların yeterince dertleri var..." Sorunun kendisine yöneltildiği konuşmacının yüz ifadesine bakıldığında sanki soru, muhatabını bulamamıştı da soruyu soranla soru sorulan arasına bir yerde asılı kalakalmıştı. Sadece konuşmacı mı, herkes şaşırmıştı soruya.

***

İkinci kuşak, ya da anne babaları şu veya bu Müslüman ülkeden ama kendileri Amerikalı veya Avrupalı yeni Müslüman nesillerin serüveni nasıl bir seyir takip edecek? Kendi ana-babalarının anlamakta zorluk çektikleri bu nesiller "anavatanlardaki" Müslümanlar tarafından anlaşılabilecekler mi? Ya da bu nesillerin zihni çerçevesi içerisinde "anavatandakiler"in onları dert etme gibi bir hakları var mi? Onların "anavatandakileri" dert etme "lüksleri" olmaması tabii mi? Doğrusu bu ve benzeri soruların sınırların kalktığı bir donemde önemi bir hayli fazla. Çünkü bu sorular sadece gayrimüslim ülkelerdeki yeni yetişen kuşakları ve Müslüman toplulukları değil, "anavatandakiler"i de ilgilendiriyor. Fark şu ki hadiseye müdahil tarafların her biri için bu soruların ayrı ayrı anlamları var.

Taraflardan birincisi olan öte sınırlardaki Müslümanlar için bu sorular anlamlı; çünkü bu soruların da kaynaklık ettiği iki temel endişeye sahipler onlar. Birincisi kendilerini kendileri yapan değerleri kaybetmemek ve ikinci ya da üçüncü kuşakların hiç olmazsa anneleri babaları gibi olmalarını sağlamak. Nitekim Avrupa'da ve ABD'deki Müslümanların şu aralar tüm himmetlerini üzerinde yoğunlaştırdıkları okullaşma çabaları bu endişenin bir ürünü. Yusuf İslam'ın Hz. Yakup'un oğullarının "Biz babamızın Rabbine iman ettik" sözünü de okul faaliyetlerinin özü olarak göstermesi de bu açıdan anlamlı.

Müslüman azınlıkların ikinci amacı ise içinde bulundukları yerlerin iktisadi gücü ve etkinliğinden mümkün olduğunca faydalanmak. Fakat bu amacın klasik bir lobi çalışmasının ötesine geçip ümmetin geleceğine yönelik bilinçli bir lojistik desteğe dönüşebileceğini ümit etmek zor. Gerçekçi olmakta fayda var: "İslam coğrafyasının bir kimlik değeri halinde algılanma noktasında ortaya çıkan yaralanma" dan en çok etkilenenler gayrimüslim ülkelerdeki Müslümanlar. Çünkü içinde yasadıkları toplumla bütünleşme yolundaki menfi ya da müspet çabalar ister istemez bu yaralanmayı artırıcı bir etki yapmış. Halbuki bu grupların yasadıkları yerlerin etkinliği nispetinde tüm ümmet üzerindeki etkinliklerinin ve güçlerinin artması söz konusu. Ayni zamanda, azınlık da olsalar, etkileri ve hatta sadece varlıkları bile küresel ölçekte etkilere sahip olabilecek bir potansiyel vadediyor. ABD'nin dünya jandarmalığı vazifesini gördüğü bir ortamda, Amerikalı Müslümanların etkinliğinin ve popülaritesinin bu vakıadan etkilenmemesi mümkün mu? Ayni şekilde Avrupalı Müslümanlar içinde bulundukları vasattan ve imkanlardan bağımsız düşünülebilirler mi?

Taraflardan ikincisi yani Batılı devletler acısından hadisenin görünümü bunun böyle olmayacağının en büyük delili. Bu devletler kendi vatandaşları olan ama kendisi yapmayı başaramadığı Müslüman azınlıkları kendi ulusal ve küresel çıkarlarına uygun bir dönüşüme tabi tutmak telaşında. "Avrupalı Müslüman" ya da "Müslümanların Amerikanlaşması" gibi tabirlerin bu dönemlerde çok sık telaffuz edilmesi de bundan olsa gerek.

Ya anavatandakiler? Gurbettekileri onlar nasıl görüyorlar? Doğrusu kısmı azamının temel hak ve hürriyetlerin telaşına düştüğü bir vasatta ister istemez gurbettekilere yönelik ilgi başka anlamlar kazanıyor. "Oradakiler" gıptayla karışık merak hisleri içinde anılır oluyorlar. Sınırların ortadan kalktığı bir değişim dalgası içerisinde yerleşik zihni kalıplar derin sarsıntılara uğruyor. Kendi vatanında parya muamelesi gören "mustada'flar" "Allah'ın arzı geniş değil miydi?" diye sorgulara girişiyorlar.

 Gurbettekiler ya da "anavatandakiler", inananlar için tüm bu konular birey-devlet ikilemi arasında sıkışmış yirminci yüzyıla ait bir zihni kalıbın sarsıntısını ifade ediyor aslında. Küreselleşen yeni bir çağda birey güç kazanıyor; ama karşısındaki kavram, yani devlet güç kaybediyor. Dolaşımın ve intikalin bu kadar hızlı ve çok olduğu bir zaman diliminde "aidiyet" kavramı da bambaşka anlamlar kazanınca alabildiğine "birey" olmuş insanlar sınırların, kurumların ve örgütlerin ötesinde yeni aidiyetlere ihtiyaç duyuyorlar. Muhakkak küreselleşme olgusu inananları tehdit eden gelişmeler içeriyor; ama her tehlikenin olduğu yerde yepyeni fırsatlar da bulunmuyor mu? İşte ümmet kavramı bu bağlamda yepyeni bir açılımın müjdesini barındırıyor. 1400 sene öncesinden "Size iki emanet bırakıyorum. Bunlara sımsıkı yapıştıkça ayrılığa düşmezsiniz" diyen kutlu sesin küreselleşen dünyadaki yankısı veriyor bunun müjdesini. Birbirinden farklı ve yabancı iklimlerde yetişen ayni imanın çocukları bu emanetlere sarıldıkları nispette ümmet kavramında buluşmanın hazzını yaşıyorlar. Bir de bunu, mümeyyiz vasfını farklılıkların çokluğu ve ayrışmalardan alan bir evrensel meydan okumaya rağmen başarıyorlar mı, iste bu sadece ?ükrü gerektiriyor.

***

Konuşmacı çabuk attı üzerindeki şaşkınlığı. Ya da öyle gözükmeye çalıştı. Çünkü hemen cevaplamaya başlamıştı ama bu cevaptan daha çok şaşkınlık cümlelerinden ibaret mırıldanmaları andırıyordu. Bir iki dakikayı ne söyleyeceğini ve bu tür açık ve cesur bir soruya nasıl bir cevap verebileceğini arayan manevra sözcüklerle geçirdi. Nihayet "ümmet" diyebildi sonunda: "Biz bir ümmetiz. Senin oralı veya buralı olman çok fazla anlam ifade etmiyor. Biz bir ümmetiz. Ümmetin her ferdi için kaygılanmalı ve onun derdi ile dertlenmeliyiz. Anavatandakilerle ilgilenmek o yüzden boynumuzun borcu." Konuşmacı sözünü bitirince merakla gencin tepkisini sorma ihtiyacını hissetti. Genç tatmin olmuşa benziyordu. Doğrusu tatmin olmasa itirazını sürdüreceğinden ve karşı argümanları kararlılıkla savunacağından kimsenin şüphesi yoktu. "Ümmet" dedi tekrar: "Biz bir ümmetiz. Dili, rengi, sınırları, milliyeti, etnisiteyi aşan bir birlikteliğimiz var. Bir iman ve inanç birlikteliği bu. Bizler ayni kitabın ve peygamberin çocuklarıyız."

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Bireyden Ümmete
« Posted on: 20 Nisan 2024, 00:13:54 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Bireyden Ümmete rüya tabiri,Bireyden Ümmete mekke canlı, Bireyden Ümmete kabe canlı yayın, Bireyden Ümmete Üç boyutlu kuran oku Bireyden Ümmete kuran ı kerim, Bireyden Ümmete peygamber kıssaları,Bireyden Ümmete ilitam ders soruları, Bireyden Ümmeteönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes