๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 15 Temmuz 2010, 11:47:49



Konu Başlığı: Bırak kendini kâinatın âhengine
Gönderen: Sümeyye üzerinde 15 Temmuz 2010, 11:47:49
Bırak kendini kâinatın âhengine  


Fıtrat, fıtrî ve lâyık olmayan şeyi reddeder, atar”(Fıtrî bir hayat sahibinden…) Fıtrî hayat güzeldir
Bırak kendini kâinatın âhengine
İşte hep sıradan sayılan sıra dışı bir gün daha Güneşle doğmak, kâinatta olduğunun farkında olarak açmak gözlerini Kâinat kitabı, okuyucularını bekliyor, güzellikler temâşâ edilecek gözler için hazırlanıyor yine En mümtaz manzaralar insanı bekliyor, ağaçların başları hem kitapları hem de kâinat kitabını okumak için en güzel yerler Kimin içindir bu güzel gökler, kuş sesleri, yaprak hışırtıları ve şelaleler En cömert ev sahibi sinesini açmış, insan denen misafiri gözlüyor Ve Attar, kapalı, dikdörtgen kutuların arasında boğulan ve ehemmiyetsiz işler arasında sıkılan âhirzaman insanına sesleniyor: “Dünyadan nasibi artanın, kâinattan nasibi azalır…”

***

Fıtrî hayat güzeldir

Sen hep kâinatta oldun, ama hiçbir zaman kâinatla olmadın Özenle düzenlenmiş bir köşkte duran, ama o âhenge ve o mânâya yabancı kalan bir figür oldun

Bırak kendini kâinatın sinesine Rüzgâr tarasın saçlarını Kâinat ağlarken sen de bırak, esirgeme gözyaşlarını Ruhun âb-ı hayatla canlansın Sen de ağla! Sahi en son ne zaman ağladın? Denizler coşarken sen de coş, tefekkür edilmeyi bekleyen sahillerde durmadan koş!

Bırak kendini yeşil çamların kollarına, bırak seyretsin gözler kıyılara vuran dalgaları Esirgeme bakışlarını güneşten, hemen utanıp eğme başını, insan utanır mı görmekten dostlarını? Gözlerin acıyıncaya kadar bak, gözlerini güneşten başkasını, ışığın kaynağından gayrısını göremeyinceye kadar ayırma güneşten Belki o zaman yönelir ruhun ışığın kaynağına Sahi seni güneşten alıkoyan nedir?

Bırak kendini kâinatın ahengine; yeşiline, beyazına Yemyeşil çimenlere, bembeyaz karlara Belki o zaman yeşillenir içinde umut tomurcukları, belki o zaman sâfiyeti görür kalbin, unutur fenayı

Bırak kendini kâinatın ahengine; alına, moruna Kimin içindir şu süslü çiçekler? Var mıdır bizden başka onu temâşâ edecek gözler?

Bırak kendini kâinatın âhengine; kışına, yazına, soğuğuna, sıcağına, gecesine, gündüzüne… Görünsün gözlere kâinatın şuurdarâne hareketi Hissetsin gözler şuursuzca yapılan işleri şuurla Rabbe teslim eden melekleri…

***

Fıtrî hayat güzeldir

Fıtratımız hareketle iç içe Kâinat her an faaliyet halinde Vücudumuzdaki zerrelerden, zemin büyüklüğündeki kürelere kadar her şey… Durmaksızın çalışan bu kâinatta yaşayan insana hareket yaraşır Fıtrîlik hareketli olmaktadır Maddî bünyeyi besleyen kalp durmaksızın çalışırken mânevî duyguların merkezi ve imanın mahalli olan kalbimi tefekkürlerle, kâinat okumalarıyla yenilemezsem kendimi mânen ölü bilmeliyim

Harekete en fazla ihtiyaç duyduğumuz bir asırda yaşıyoruz Hevesâtlarına uyanlar, kalpleri günah kirlerine batırmakla öldürmeye ve zehirlemeye çalışıyorlar, daima hareket halindeler Peki bu hareketlilik fıtrîlik mi? Hayır! Yeşil mekânlarda fıtratının değil hevesâtlarının sesini dinleyenler, fıtrî olduğunu iddiâ edemezler Her yerde fıtrî olmak, her yerde ibadet içre olmakladır Kâinatı gezerken her varlığın kendi diliyle ibadet halinde olduğunu anlamaktır fıtrîlik Bu âhenge uymak insanı fıtrîleştirir

Fıtrîlik Yaratıcıya boyun eğmekte Yaratıcının emirlerini dinlemedikten sonra ‘natürel’ beslenen, ‘doğal’ giyinen insanlar ‘fıtrî’ değiller Doğal almayı, natürel olmayı değil, fıtrî olmayı istiyoruz Fıtratlarımızın sesinin, vicdanlarımızın avazının bütün kâinatı kaplamasını bekliyoruz

 


ALINTI