> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Bir Şefkat Yorganı Gibi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Bir Şefkat Yorganı Gibi  (Okunma Sayısı 554 defa)
30 Ekim 2010, 17:29:08
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 30 Ekim 2010, 17:29:08 »



Bir Şefkat Yorganı Gibi...

Prof. Dr. İrfan Gündüz


"Bir mülkün, bütün yarar ve menfaatlerini halka tahsîs edip, kendisini Allah ü Te'âlâ'nın mülkü olarak her türlü temlîk, temellük ve tasalluttan kıyâmete dek men- edilmesi" anlamındaki Vakıf kavramı, ister menkûl, ister gayr-ı menkûl servetlerin, kamu yararına kullanılmak üzere Allah'a adanması, bir anlamda şahsî servetlerin ve özel mülkiyetin "sadaka-i câriye" olması ümit ve temennîsiyle halkın hizmetine sunulması demektir.

İslâm'ın: "İyilik ve takvada yarışın ve yardımlaşın, kötülük, günah ve düşmanlıktan kaçının ve yardımlaşmayın."1

"Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) harcamadıkça "iyiliğe" eremez, (cennete giremezsiniz)."2

"Allah yolunda her ne harcarsanız, muhakkak Allah onu en iyi bilir."3

"Kişi öldüğü zaman bütün amelleri ile irtibatı kesilir. Ancak yararı sürmekte olan sadaka (sadaka-ı câriye), faydalanılan ilim ve kendisine duâ eden hayırlı bir evlat bırakanlarınki kesilmez."4 şeklindeki emir ve prensiplerinden doğan vakıf sistemi, asırlarca insanlığa hizmet misyonunu üstlenmiş bir dînî ve sosyal müessesedir.

Maddî hiçbir karşılık beklemeden, başkalarına yardım etmek gibi bütünüyle ulvî bir düşüncenin mahsûlü olan vakıf anlayışı, toplumun hemen bütün ihtiyaçlarını tepeden tırnağa kuşatan ve kucaklayan dînî, hukûkî ve sosyal bir kuruma dönüşmüştür.

İslâm'ın hayat görüşünü iktisâdından, iktisâdını da ahlâkından ayrı düşünmek mümkün değildir. Dünyâyı âhiretin tarlası, âhireti de bu dünyânın devâmı kabul eden İslâm, bedenle ruh, madde ile mânâ, dünyâ ile âhiret arasında sarsılmaz bir dengeyi te'sîs etmiş ve böylece ahenkli ve müreffeh bir toplum düzenini inşâ etmeyi hedef almıştır.

"Emr-i bi'l-ma'rûf ve nehy-i ani'l-münker" in (İyiliği emr ve kötülükten men)'in en önemli ve vazgeçilmez mükellefiyetlerden biri olması, herbir müslümanın içinde yaşadığı cemiyeti sağlam tutmak, huzurlu bir toplum yapısını oluşturmak hususunda birinci derecede görevli olduğu ve sorumluluk taşıdığını gösterir.

Cemiyette huzur ve güvenliği sağlamanın en belli başlı şartlarından biri, belki de birincisi sosyal adâlet esaslarına uygun, dengeli bir toplum hayâtını tahakkuk ettirmektir. En hayâtî ve zarûrî ihtiyaçlarını bile te'mînden mahrûm kitlelerle, lüks ve isrâfın kudurttuğu sorumsuz sınıflar arasında uçuruma varan farklılaşma asla tasvîb edilir bir şey değildir.

İslâm, hem imkânların, hem insanların, hem de nimetlerin en verimli bir şekilde kullanılmasından yanadır. İnsanlık tarihinde faydasızlığa ve manasızlığa karşı en keskin mücâdeleyi başlatan müslümanlıktır. Faydasız bilgiden sakınılmasını, israftan kaçınılmasını emreden tavsiyeler, gerçekte fayda, hizmet ve verimlilik esasından kaynaklanmış, sonsuz imkânlar ve nimetler içinde de olsa, insana ihtiyacından fazlası haram kılınmıştır.

Üretim kaynakları sınırlı, fakat insanın tüketim arzusu ve ihtiyaçları sınırsız ve sonsuzdur. Bu yüzden İslâm, sınırlı üretim imkânlarını artırmak, sonsuz tüketim temâyüllerini kısmak suretiyle, çok üreten ama az tüketen fertlerden oluşan bir toplumun oluşmasını öngörmüştür.

Gerekli ihtiyaç maddelerinin üretilmesi ve çoğaltılması teşvîk edilirken, isrâfın önlenmesi ve ihtiyaç fazlasının haram kılınması cihetine gidilmiş ve böylelikle, üretimi tüketiminden, geliri giderinden fazla olan ve kendine has prensipleri bulunan bir toplum nizâmı oluşturulmak istenmiştir. İnsana kocaman bir bedene nisbetle ufacık bir ağzın verilmesi bu anlamda yorumlanmış, vücudu kadar üretip ağzı kadar tüketen fıtrî yapıya uygun tabiî bir insan tipinin eğitilip yetiştirilmesi gerçekleştirilmeye çalışılmıştır..

İnsanların üretimde değil, tüketimde eşit yaratıldığı, zengin-fakir bütün bedenlerin yaklaşık birbiriyle aynı kalori ihtiyacına göre dizayn edildiği dikkate alınırsa, islâm toplumunun cemiyeti, nasıl bir fıtrat toplumuna doğru götürmeye çalıştığı kendiliğinden anlaşılır. Lüks harcamaları kısılan ve isrâfa varan giderleri engellenen insanlardan oluşan bir toplum için, artık, birikmiş ve ihtiyaç fazlası servet ve gelirlerin nasıl değerlendirileceği mes'elesi ekonomik bir problem olarak ortaya çıkmıştır. .

İslâm, servetin insanın keyfî ihtiyaçları ve arzuları için harcanmasından daha çok, başka insanlara faydası olacak hayır ve hizmetlerde harcanmasını daha değerli saymıştır. Böylece ihtiyaç fazlası birikmiş servetler, kendiliğinden vakıflar sâyesinde sosyal hizmet sahalarına kanalize edilmiş ve aktarılmıştır. Maddeyi ruhun emrine vermekle toplumsal düzenin âhengini te'mîne çalışan İslâm, ferdi cemiyetin emrine vermekle de içtimâî hayatın düzenini sağlama almaya çalışmıştır.

İslâm'ın bir değişim vetîresini ta'kîbe mecbûr olmadığına inanıyoruz. Aksine o kendine yabancı olan şartları değiştirmeyi ve dönüştürmeyi hedef alır. İslâm ekonomisi tüketimi artırmaya yönelik bir üretimi öngörmez. Talebi ve ihtiyaçları tahrîk edecek, dolayısı ile de tüketimi ekonominin motoru haline getirecek bir kapitalist üretim tarzı İslâm dışı sayılmıştır. İsrâf bu yüzden yasaklanmış, fazla üretim kapasitesi lüzumsuz meta üretimine değil içtimâî, ma'nevî ve kültürel tekâmülün te'mînine doğru tevcîh edilmiştir.

Kişinin kazandığı malın sâhibi ve mâliki olması nasıl İslâm hukûkunun tanıdığı bir hak ise, ondan, başkalarının yararlandırılması ve faydalandırılması da ahlâkî bir umde ve fazîlet olarak ortaya konmuştur.

Menfa'ati sâdece kendine tahsîs eden bencilliğin ve cimriliğin haram, başkalarının yararlanmasına sunmak demek olan sehâvet ve cömertliğin de en büyük fazîlet olarak nitelenmesi bu noktadan kaynaklanmıştır. Böylece Kur'ân-ı Kerîm'in getirdiği, maddenin Allah'ın rızasına uygun bir imtihan vâsıtası olarak kullanıldığı sürece bir kıymet ifade edeceği görüşü gönüllerde hâkim kılınmak istenmiştir.

İhtiyaçların sun'î olarak artırılması, tüketimin alabildiğine teşvîk edilmesi, toplumsal imaj ve vizyonun tüketimle ölçülür hâle gelmesi netîcesi, kazanmak ama ne pahasına olursa olsun kazanmak ve bunun için gerekirse dövüşmek ve dövmek çağımız insanının en belirgin iki özeliği haline getirilmiştir. Maddeye tanınan bu sonsuzluk ve itibârî değer ile sersemleşen insanlık, ma'nevî sonsuzluğa yol bulamaz olmuştur. Gün geçtikçe duygusuzlaşan ve hantallaşan insanoğlunun, rûha değil sinirlere hitap eden ve gürültü unsuru ile dikkat çeken bir müzikle uyarılabilir hâle gelmesi bile bu yozlaşmanın boyutunu göstermesi açısından ilgi çekicidir.

"..Fakîrlerin çocuklarına Kur'ân-ı Azîm ta'lîm olunmak ve Furkân-ı Kerîm telkîn edilmek üzere bir mektep bina edilmesi,

..Mezkûr mektebe muallim olacak zâtın kıra'at ve tecvîdde mâhir, iyi ahlâklı bir zat olup müslimlerin çocuklarına Kur'ân-ı Kerîm ta'lîm ve telkîn etmesini ve kudreti müsâit olduğu takdirde onlara sarf, nahiv ve lügat okutmasını ve bu çocukları kendi evlâdından farksız tutup onlara şefkatle muâmele eylemesini,

Çocuklardan yetîm olanlar için, Ramazan ve Kurban Bayramları'nda elbise parası olmak üzere her gün için üçer dirhem verilmesi." ni âmir Kara Ahmed Paşa Vakfiyesi,5

Ölen fakirlerin techîzi ve tekfînine ilişkin 594/1219'da te'sîs edilen Şemseddin Altun-Aba Vakfiyesi,

Borçlu olarak mahpûs bulunanların borçlarının ödenmesi hakkında Anadolu Hisarı'nda Kile Nâzırı Mustafa Ağa'nın 1238/1817 Tarihli Vakfiyesi,6

Yoksul kızların çeyizlerini hazırlamak, devlet adamlarının geçmeyeceği kaldırımların inşâsı, İstanbul ve Boğaziçi'nin Anadolu ve Rumeli taraflarındaki iskelelerde bulunan yaşlı, fakir ve hastalık sebebiyle çalışamayan kayıkçı ve hamallara, "kâr ve kisbten kalan acezeye münâsibiyle miktâr-ı kifâye kömür ve odun parası verilmesi" ni isteyen 1261/1882 târihli Nakîbü'l-eşrâf Es'ad Efendi vakfiyesi,7 gibi tamâmiyle insânî şartlar ihtivâ eden vakıflar, eğitim hizmetlerine ve içtimâî hayata adanan bir servet için ne güzel birer örnektirler.

Anadolu Selçukluları zamanında kurulmuş olan Şemseddin Altun-Aba Vakfiyesi de konu ile ilgili değerli bilgiler ihtivâ etmektedir.

"..18 odası olan hanın gelirinden beşte birini, hristiyan, yahûdî ve mecûsîlerden yerli ve yabancı her kim batıl olan dînini bırakır, İslâm Dinini kabul ederek müslüman olursa onların yemek, elbise, ayakkabı ihtiyaçlarını görmek, sünnet edilmelerini ve namaz kılacak kadar Kur'ân okumalarını sağlamak için gereken masrafları karşılamak"8 maksadıyla vakfedilmesi dikkat çekicidir. Bu durum vakıfların Anadolu'nun islâmlaşması için te'sîs edildiğine delâlet etmesi bakımından da önemlidir.

İslâm Tarihindeki ilk vakfın bizzat Hz. Peygamber tarafından Medîne-i Münevvere'deki hurma bahçesini "Havadis-i Dehr"'e (İslâm'ın i'lâsı ve müdâfa'asına yönelik ihtiyaçlar için kullanılmasına), Fedek Hurmalığı'nı da "ebnâ-yı sebîl" (yolcu ve seyyahlar)'ın ihtiyaçları için kullanılmak üzere vakfettiğini biliyoruz.9

"Fakirlere, dullara, öksüzlere, borçlulara para yardımı yapmak, öğrencilere elbise ve yemek vermek, evlenecek genç kızlara çeyiz hazırlamak gibi, günün ihtiyaçları yanı sıra efendileri azarlamasın diye kâse ve bardak gibi kapkacak kıran hizmetçilere verilmek üzere para vakfı yapan hayır-sever ve insanlık duygusu canlı kimseler vardır. Selçuk Hatun, bıraktığı vakıf ve tarlaya her yıl muhtelif cinsten 100 meyve ağacının dikilmesini şart kılmıştı. Abdullah oğlu Hacı İbrahim, Yeni Câmi'de duran leylekler için yılda yüz kuruş yem parası vakfetmişti. Yorgancı İsmail Çelebi, Beykozdaki tekkeye vakfettiği mandırada çalışan esirlerin, münâsipleri ile evlendirilmesini şart koşarken "gence karı, karıya genc tezvîc olunmaya ve evlâtları dahi üslûb-ı mezkûr üzere tezvîc oluna." diyerek gençlerle yaşlıların evlendirilmemesi ve he...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Bir Şefkat Yorganı Gibi
« Posted on: 25 Nisan 2024, 17:01:08 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Bir Şefkat Yorganı Gibi rüya tabiri,Bir Şefkat Yorganı Gibi mekke canlı, Bir Şefkat Yorganı Gibi kabe canlı yayın, Bir Şefkat Yorganı Gibi Üç boyutlu kuran oku Bir Şefkat Yorganı Gibi kuran ı kerim, Bir Şefkat Yorganı Gibi peygamber kıssaları,Bir Şefkat Yorganı Gibi ilitam ders soruları, Bir Şefkat Yorganı Gibiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes