๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 12 Temmuz 2010, 10:41:57



Konu Başlığı: Bir kutup vefat etmiş
Gönderen: Sümeyye üzerinde 12 Temmuz 2010, 10:41:57
Bir kutup vefat etmiş



İzmir'de hatıraların peşinde dolaşıyorduk Bir yere geldik bu mütevazı mekânı adımladım Ufak adımlarla üç adım eni, beş adım boyu olan küçücük bir odacık; duvarında bir Kâbe-i Muazzama tablosu İşte burası Mehmet Dönmez'in çalışma mekânı
Onu ben hep hayalimde elinde teyp, usul usul câmiye girerken veya sessiz sâkin câmiden çıkarken görüyorum Sanki "Aman birilerini incitiveririm" diye bir telaş ve dikkat hem de azami itina içinde

Biz bazen işyerine gelir kendisine oğlu Gürbüz Ağabeyi nâm-ı meşhuru ile Paşa Dayı'yı sorardık "Ne bileyim Oğlan babasını yetiştirdi Kendisi emekli oldu Babasını işin başına bırakıp, dolaşmaya gitti Çalıkuşu mübarek Kim bilir hangi çalıyı dolanmaktadır!" diyerek cevap verirdi

Fethullah Gülen Hocaefendi'nin bütün vaaz, hutbe ve sohbet bantları kendisinde mevcuttu Zaten bu hususta iki meşhur isim vardı Birisi Tuzcu Cahit Erdoğan, ikincisi de Mehmet Dönmez İkisi de rahmetlik oldular Cenab-ı Hak onlardan ebediyyen râzı olsun Bize büyük bir hazine bıraktılar Eğer onlar, bu mübarek konuşmaları tespit edip korumamış olsalardı, bizler pek çok şeyden mahrum kalacaktık

Edremit'te Hocaefendi'nin vaaz ettiği dönemde İzmir'den özel arabalarla çok insan da giderdi Mehmet amcamız kimsenin arabasına binmez, doğru garaja gidip şehirler arası otobüslerle gider gelirdi Cuma vaazından sonra Edremit eşrafından Hacı Arif Çağan Bey, Edremit'in lokantalarını bağlamış ve cuma vaazından sonra gelecek müşterilerin hepsinin hesabını üzerine almış ve Edremit'in dışından cumaya vaaza gelen herkese kapıları açmıştı Buna rağmen Mehmet Dönmez amca, namaz bittikten sonra hiç sağına ve soluna bakmadan sessizce garajın yolunu tutar ve otobüse biner giderdi Arif Çağan'ın ısmarlama ve ikramlarından da istiğna gösterirdi

Teyp ile tespit ettiği vaaz ve hutbeleri dinler, birbiriyle irtibatlandırır, bant ve kasetlerin üzerine, "devamı" veya "başı" "sarı uçlu" "yeşil uçlu" "kırmızı uçlu kasettedir" diye yazardı Ayrıca her bir kasette hangi mevzuların işlendiğini de hassas bir şekilde bir deftere kaydederdi Sonra başka teypler vasıtası ile bunları çoğaltıp isteyenlere verir veya gönderirdi İşte bu güzel ve mübeccel hizmetleri gördüğü küçücük odanın mânevî atmosferi içinde bütün bunları düşünüyorum

Bu duygu ve düşüncelerimi anlatınca Gürbüz Ağabey dedi ki: "Babam çok küçük yaşta babasından ayrı kalmış Annesi çok muttaki ve nezih bir hanımefendiymiş Ekmeğini suya batırıp yermiş; ama oğluna yani babama 'Evladım sakın insanların evlerinin yanına, fırınlarının yakınına sokulma Herkes kendi ev halkına yetecek kadar ekmek pişiriyor Seni oralarda görürler de acından bir şey istemek için oraya geldiğini zannederler Ekmek vermek isterler Verirlerse ve sen de alırsan bu sefer o evde çocukları ekmek bulamayıp aç kalır' dermiş İşte bu tenbih ve telkinlerin neticesi babam, hiç kimsenin ekmeğine göz dikmemiş Hep müstağni kalmış Kimseye de yük olmak istememiş Hatta Edremit vaazına gideceği günler çok az yiyip çok az su içerdi İzmir'de aldığı abdestle cuma namazını kılıp geri dönerdi"

Bir Hak Dostu İzmir'den çok uzaklardan bir gün İzmir'deki yakınlarını arayıp "İzmir'de bir kutbun vefat ettiği söyleniyor Bir araştırma yapar mısınız; acaba vefat eden zat kimdir?" diye soruyor Onlar araştırınca o gün Mehmet Dönmez Efendi'nin daha yeni intikal-i dâr-ı bekâ ettiğini öğrenip kendisine bildiriyorlar

Nezih yaşayışı ve önemi şimdilerde bilhassa gelişen olaylarla daha iyi anlaşılan o ihlaslı vaaz, hutbe ve sohbetleri fedâkârâne hatta cefâkârâne teybe tespit edip yayması, hem onları tekrar tekrar aktarırken dikkatli dinleyerek şifahî olarak ilmini artırıp başkalarına anlatması demek ki hep de hasbi imiş ki, kendisini mânen böyle seviyeye çıkarmış

12 Ağustos 2001 tarihi bu mübarek insanın vefat tarihi olması münasebetiyle, sene-i devriyesinde onu Fatiha ve İhlas'larla hatırlamanız dileklerimle



ABDULLAH AYMAZ