> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Bir evlat daha heba olursa
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Bir evlat daha heba olursa  (Okunma Sayısı 633 defa)
03 Aralık 2010, 15:44:51
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 03 Aralık 2010, 15:44:51 »



Bir Evlat Daha Heba Olursa


İnsanın çocuk yetiştirmesi ile diğer canlıları yetiştirmesi arasında bir fark olacağını zannedersem hepimiz anlayabiliriz. Ancak iş çocuk yetiştirmede fiiliyat noktasına geldiğinde çoğumuz bu ayrımı fark edemiyoruz. Ve de bu ayrımın gerektirdiği şartlara göre harekette edemiyoruz. Çocuğumuzun bedeni ihtiyaçlarını, midesinin isteklerini, sosyal eksikliklerini… Kusursuz temin ediyor iken ya da temin edemediğimiz noktalarda bir şeyleri eksik bıraktığımızın farkına varıyor iken; iş çocuğumuzun ruhunu, ahlakını, zihnini… doyurmaya/doldurmaya geldiğinde tezat bir hal alıyor. İşte burada umursamazlığımız ya da iş bilmezliğimiz ortaya çıkıyor. Netice olarak ise; bir nesil her halükarda inşa edilmiş oluyor, bunalım çağına yakışır bir nesil, çağın sahipliğine soyunanlara hediye ediliyor. Oysa çağın gerçek sahibi olması gerekenler farkına varabilse evlatlarını neye kurban verdiklerinin, bir farkına varabilsek neye kurban gittiğimizin, bir şeyler değişmeye başlayacak o zaman, önce toplum içindekilerle değişecek. Sonrası malum zaten, bizim değiştirmeye gücümüzün yetmediğini sandığımız düzen değiştirilecek, her planın üzerinde bir planı olan tarafından. Biz yeter ki umuda doğru ilk adımı atalım, bir şeyleri değiştirmeye en yakınımızdan başlayalım. Kendimizden ve neslimizden…

Biz bir dil inşa etmek zorundayız. Bize özgü bizim çocuklarımıza özgü bir dil. Kavramların yerli yerine kullanıldığı, bizi biz olmaktan çıkarmanın aksine bizi biz kılmaya yarayacak bir dil. Bu dili inşa edemediğimiz müddetçe, ya da çocuklarımızın dillerini biz inşa edemediğimiz müddetçe, onlardan vahyi ve hayatı sağlıklı anlamalarını nasıl bekleyebiliriz ki… Çağın onlara sunmuş olduğu bir dil var. Ve bu dil çağın sahipliğine soyunanların anlam dünyasına açılan anahtarlarla dolu. Ve bizim anlam dünyamıza da bir o kadar yabancı. Yani aynı dili konuştuğumuzu, yazdığımızı, okuduğumuzu zannediyor olsak da; aydınımız(?) ve gençliğimiz arasında anlaşamadıkları iki dil kullanılmakta. Bu sorunu acilen çözmemiz gerekiyor.

Biz çocuklarımızda bir ahlak oluşturmak zorundayız. Bize ait olan bir ahlak… O’nun ahlakını barındıran bir ahlak; yani Kur’an ahlakı… Biz bu ahlakı çocuklarımıza veremezsek eğer, sandığımız gibi onları ahlaksız bırakmış olmayız. Bizim veremediğimiz ahlakın boşluğunu bir başka ahlak mutlaka dolduracaktır. Bize ait olmayan hatta bizim varlığımıza tehdit olan bir ahlak. Televizyon ahlakı, sokak ahlakı… Televizyon kanallarında yayınlanan hiçbir dizi-film sadece bir eğlence unsuru olacak kadar basit bir sebeple yayınlanıyor değillerdir. Hepsinde izleyiciye bir ahlak sunulmaktadır. Bizlerde çocuklarımızı acaba günde kaç saat bu ahlak aktarımının önüne sunmaktayız. Ve bunu ne kadar bilinçli yapmaktayız. Çocuklarımızın izlediği çizgi filmlere dahi feraset ile baktığımızda neler kaybettiğimizi, daha doğrusu çocuğumuzda nasıl bir ahlak var ettirdiğimizi net bir biçimde görebilmekteyiz. Bu yüzden çocuklarımızın elde edeceği ahlakı; ne televizyonlara, ne okullara, ne sokağa ne de oluruna bırakmamalıyız. Onda bir ahlakın tohumlarını da biz atmalıyız, o tohumun sulamasını da, büyüyen fidanın zararlı dallardan budanmasını da…

Biz bir medeniyet sahibi olduğumuzu, bir geleneğimizin mevcut olduğunu çocuklarımızın zihinlerine işlemek zorundayız. Aksi halde kendisini, medeni olacağım diye bizi iki dünyada da zelil edecek bir düzenin içinde bulabilir. Aşağı olduğu zılgıtını yiyerek muasır medeniyetler seviyesine yükselmek adına benliğini yitirebilir. Bu sebeple geleneği iyi tahlil etmek zorundayız. Bazı yanlışlara sahip diye sırt çeviremeyiz geleneğimize. Geleneğini bilmeden yaşayan bir gencin çağın kendisine sunduğu yaşam tarzına heves etmesi, geleneğini bilen ve geleneğini seven bir gencin bu yaşam tarzına heves etmesinden daha kolay olacaktır. Medeniyet ise öncelikle kavram olarak paklaştırılmalıdır. Çocuğumuzun öncelikle bu kavramı doğru anlaması sağlanmalı ve ardından bizim medeniyetimiz anlatılmalıdır. Medeniyetin ne olduğunu anlayan bir gencin bizim medeniyetimizi anlaması ve sevmesi zor olmayacaktır. Medeniyet kavramı es geçilmemeli, aksi halde biz es geçsek de o bir yerlerden doğru ya da yanlış -ki büyük ihtimal ikincisi- bir medeniyet algısına sahip olacaktır.

Biz tarihimizi öğretmek zorundayız çocuklarımıza. Tarih derken sadece kronolojiyi kastetmiyorum. Elbette onunda doğru bir biçimde öğrenilmesi lazım! Bu yüzden işe buradan başlamalıyız. Yani dünyanın karanlık çağ ile başlamadığını anlatarak. Okullarda verilen tarih bilgisini hatırlıyoruzdur muhakkak, bu tarih bilgisinin ne kadar sakat, yanlış ve yanlı olduğu ortada değil mi? Peki biz bir tarih bilgisi vermezsek çocuklarımıza, biz okutmazsak okunması gereken kaynakları; onun neleri, nereden okuyabileceği aşikâr değil mi? Tarihini bilmeli çocuğumuz, bilmeli ki kiminle hesaplaşacağını bilsin. Bilmeli ki bir hesabı olsun çağa dair. Tarihte peygamberlerde yaşadılar, okulda anlatılır mı? Kurtuluş savaşında Müslümanlar başrol oynadılar, öğretilir mi? Musab b. Umeyr, Selahattin Eyyubi, Ömer b. Abdülaziz, Ali Şükrü Bey, Mehmet Akif… Tarihimizde önemli roller üstlendiler. Bahsedilir mi? Peki bahsedilenlerden ne kadar sağlıklı bilgilerle bahsederler ki? Çocuklarımız tarihini de bilmeli, tarihin ne işe yaradığını da(tarih felsefesini) bilmeli. Uzak tarih, yakın tarih, bölgelerin tarihi, insanlığın tarihi… Biz bunların doğru öğrenilmesinde rol oynamazsak, gençliğimizin hakikatin aydınlatıcısı olmasını nasıl bekleyebiliriz ki. Kişinin kendi tarihini doğru bilmesi hayati önem taşımaktadır. Bu kadar önemli bir mesele başkalarına kontrolsüzce verilmemeli, öğrendikleri tarih bilgileri mutlaka sınanmalı ve süzgeçten geçirilmelidir. Aksi bir tarih bilgisi, sevilmemesi gerekeni maşuk, sevilmesi gerekeni nefret edilen kılabilir. Bunları yaşamamak için tarih bilinci şart diyoruz.

Bizim dinimizi çocuklarımıza, biz öğretmek zorundayız. Yoksa dini öğrenmesi gerekenlere çocuğumuzu din öğrensin diye gönderirsek nasıl bir yıkımla karşılaşacağımızı tahmin etmekte zorlanmayız sanırım. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi adıyla neyin bilgisinin verildiğinin hepimiz bilincindeyiz. Bilmem kimlerin İslam hakkında ki görüşleri ekseninde bir din bilgisi. İçinde Kur’an’ın olmadığı bir din eğitimi olsa olsa dinler tarihi eğitimi olur. Çocuklarımızı evlerinde bile Kur’an’dan uzak tutan bir zihniyet çocuğumuza nasıl bir din öğretebilir varın siz düşünün. Biz kendi kıblegâhlarımızı oluşturmalıyız ve de sağlıklı bir din tedrisini çocuklarımıza itina ile vermeliyiz. Değil mi ki, eğitim çocuk henüz anne karnında iken başlar. Ve her çocuk İslam fıtratı üzere doğar. İşte ebeveynin rolünün ne kadar önemli olduğunu anlamaya yarayacak iki neden. Size emanet onlar ve de Allah’a kulluk edilsin için var edilmiş bir emanet. Emaneti ona göre dikkatle büyütmek lazım. Kur’an’ı öğrenme yaşı ortalaması yirmi yaşın üzerinde, Kur’an’ı anlama yaşında ise ağlanacak bir durumdayız. Ne Kur’an’ın neden gönderildiğini layıkıyla anlayabildik ne de kendisini, işte bu sebeple ki Kur’an’ı anlama çabasına insan ne kadar erken yaşta girerse din adına o kadar ilerleme kaydetmiş olacağız. Din bir yaşam tarzıdır, Kur’an ise bir yaşama kılavuzu. İslam bir dindir, yaşam tarzımız ise İslama ne kadar uygun? Çocuklarımıza dini doğru öğretmek zorundayız, Kur’an’sız bir İslam olamayacağını belletmek zorundayız, İslamı doğru anlatmak zorundayız… Geç olmadan, geç kalınmadan dini anlayabilme ve yaşayabilme yaşını daha genç yaşlara indirmek zorundayız. Zaman akıp gitmekte ve dinin hayata müdahilliğini kaldırmak adına dört yandan saldırılmakta iken; çok uyumak, az okumak; çok konuşmak, az çalışmak… Haddimize değil. Daha bilinçli, daha duyarlı olmamız gereken bir konu; din eğitimi. Öğrenerek öğretmeliyiz, yaşayarak yaşatmalıyız, bir yolunu bularak toplumu ve gençliği “takva” eksenine çekmeliyiz. Ve de acilen.

Daha değinilecek bir hayli mevzu olmakla birlikte, bu yazıda bu kadarla yetineceğiz. Ancak önemli gördüğümüz birkaç noktaya da ismen temas edeceğiz. Şöyle ki; gençliğin kişilik inşasında önemli yer tutan “kültür, sanat, sinema, kitap okuma, müzik dinleme, dergi takibi, çağın kavramlarını(izmlerini) doğru anlama…” gibi meseleleri de es geçmemeliyiz. Biz çocuğumuzu yetiştirmede aktif rol oynamazsak ne olur biliyoruz değil mi? Çağın var olduğu bilinmeyen vicdanına bırakılmış bir genç daha heba olur. Ki toplum zaten bu gençlerden meydana gelmektedir. Aman dikkat “bedenimizin uzuvlarını” kangren etmeyelim. Ve şu sorunun cevabını hepimiz kendimize verelim:

Ya bir evlat daha heba olursa?


Selim Yenikaya
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Bir evlat daha heba olursa
« Posted on: 19 Nisan 2024, 20:36:28 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Bir evlat daha heba olursa rüya tabiri,Bir evlat daha heba olursa mekke canlı, Bir evlat daha heba olursa kabe canlı yayın, Bir evlat daha heba olursa Üç boyutlu kuran oku Bir evlat daha heba olursa kuran ı kerim, Bir evlat daha heba olursa peygamber kıssaları,Bir evlat daha heba olursa ilitam ders soruları, Bir evlat daha heba olursaönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes