๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 21 Ekim 2010, 15:03:33



Konu Başlığı: Bahardır gelen
Gönderen: Sümeyye üzerinde 21 Ekim 2010, 15:03:33
BAHARDIR GELEN


Kuru bir yaprak düşse, onun kıvrımlarının şeklini üzerine çıkaracak kadar yağmur yemiş ıslak toprağın yüzünde, hızlı adımlarla geçerken yavaşça bırakılmış duman renkli güvercinlerin küçük ayak izleri…
Geniş bahçelere açılan kapıların devamında yakınındaki bahçelerden habersiz ayak basışlarla her defasında biraz daha eskiyen, eskidikçe yaşlanan, yaşlandığı miktarlarca içinde sayısız tarihler barındıran, duman renkli güvercinlerden daha da duman renkli kaldırım kenarlarına aşikar düştüğü halde, aşikar görülmeyen, elanın renk tonlarıyla sayılan ince gökkuşağı çizgileri…
Tırtıl kozalarının içinden binbir benekle renkli kanatlarını gökteki bulutların üzerine katmer katmer indiren, sayıları her bir mavi deniz damlasına denk düşen, uçuşlarında çiçekten çiçeğe sevdalı anlatışlar sürüyen, ince bedenli, narin suretli, bal renkli, söyleyebilse sustuğundan daha fazlasını anlatamayacak kadar susmalarla dillenen lâl kelebekleri…
Tatlı bir rüzgarın hızıyla perçemini bir mevsimden öteki mevsime savurup duran, serin bir yağmur mevsimi…Suya düşen yüzünün şekillenmiş, yaprağa dala bürünmüş haliyle güneşe çehresini dönmüş, adına nilüfer denilmiş su perisinin esintisi; suçiçeği… Islak,durgun ve mahcup..Toprak altında ısındıkça yukarı doğru tırmanıp, günün sıcaklığına dokunan, üstünde gülden nihaller taşıyan sabır sarmaşığı…ince alımlı ve sükut….
İlk defa kıştan çıkmış da, ilk defa beyazlık etraftan silinmiş gibi..Rüzgarın uğultusu dinmiş, kendini denize adayan martıların düğümleri usulca çözülmüş, açan mor çuhalarla sabahlar morun bir tonuna boyanmış gibi…Her saat başı yeni bir kuşun boynundaki renkli halka yeni bir dala sığınmış gibi…
Bahardır….
Göğün masmavi kanatlarının altına kalplerin sesini demirleyip, gemileri yakma zamanıdır…
Sözlerden de geçip, bir sebepli ıssızlıkla ılık ikindi vakitlerini, loş akşam saatlerini ve derin gece demlerini dinlemeye durmak için naz makamıdır…
Bahardır…
Kalemin ucuna taze bir tomurcuğu ekleyip hatta küçük bir tohumu kalemin tepesine ekip orada açtırma, gül kokulu kelimelerle gönlü coşturma, kelimelerin ahengini papatya beyazından seçme kararıdır..
Bahardır….
Mektupların ucuna kurumuş değil çiseleyen yağmurlardan çıkmış duygulu yasemin bedenlerini iliştirme zamanıdır…
Bahardır…
Isınan denizlerin üzerine yıldız yıldız yayılan güneşin ışıklarını bir bakışla toplayıp, suya karışan dalgın insan hallerini ekleyip, pervasız çocuk şamatalarını bir miktar inci desenli lacivert gök yüzünün gözlerini kapadığında aklında kalan son haliyle birleştirip, soğuktan ılığa geçmişliğin sersemliğini devasa bir hayranlığa dönüştürerek pencere önlerindeki alacalı sardunyaların dallarına asıp, pencerenin perdelerini kenara sıyırıp, bir yola, bir pencereden dışarıdaki hayata, bir serpilen ıslaklığa, bir uçuşan kuş kanatlarına, bir zamanın geçerkenki dur durak dinlemeyen tavrına, bir de baharı bunca zamandır bekleyip duran kalbinin genişlik sınırlarına, kıştan ve geçen bahardan büyümüşlüğüne ya da küçülmüşlüğüne bakma zamanıdır…
Bahardir….
Gecelerde ağlayan kalplerin billur kandiller gibi uyku zamanında uyanıp yanan dualarını, açan her tomurcuk adedince, her tomurcuğu bekleyen melekler adedince çoğaltma zamanıdır…
Bahardir…
Cemreleri bir biri ardına ekleyip, üzerinde şiir nakışlı şarkıları yürütme zamanıdır…
Kuş yuvalarındaki saklı sıcaklığı buzullarda ruhunu donduranlara taşıyıp, kaderin bahara ayrılan yönünde doludizgin, pembe karanfil kokularını üstümüze sindirip, hem uzağa hem yakın gönle göçme zamanıdır…
Kelimelerin en anlamlı halinde düşlerin seyrini dal uçlarında patlayan umutlarla çizme zamanıdır…
Umudun yüksüzlüğü ve hüznün ağır yüklülüğü ile baharın yegane sahibinden gelene hafif meltemlerde başını eğen zambağın boyun büküşü gibi kabullenip, her ağaçtaki meleğe selam verme
zamanıdır
Ey göğsünde kınalı kırlangıçları, gümüş gagalı turnakatarlarını, parlak kanatlı düş kuşlarını diyardan diyara yüzdüren mavi yüzlü, mavi sesli, mavi kokulu gökyüzü… Bir damla suçiçeği bir avucumda, bir damla lâl kelebeği öteki yarısında…
Umutsuzluklara çelik örgülü bir inatla sana geliyorum… Aç bağrını benim kollarıma…bir yudum baharla bin yudum umutla sana geliyorum mavi tütsü ile buğulanmış rüyalarımın su renkli rayihasıyla…



Zuhal GEDİK