๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 07 Mayıs 2010, 12:04:47



Konu Başlığı: Azıksız çıkma yola
Gönderen: Sümeyye üzerinde 07 Mayıs 2010, 12:04:47
Azıksız Çıkma Yola!


Bir vesile Siyami Hersek Kalp ve Damar Hastanesinin acilinin önündeyiz. Acı bir feryat yürekleri sızlattı. Bütün gözler sesin geldiği tarafa döndü. Herkes meraklı bakışlarını bir kızcağıza dikti. Kıyafetlerinden lise öğrencisi olduğu anlaşılan yavrucağız anlaşılan babasını kaybetmişti.

Bu durum hastane önlerinde sıkça karşılaşılan manzaralardan biri gibiydi. Ancak yavrunun feryatdı hem yakıcı hem de düşündürücüydü.

“Babaaa!, babam ölemez, o yaşıyor, Allah babamı alamaz, o beni bırakmaz” gibi acziyet ve isyan karışımlı ifadeler peşpeşe geliyordu.

Elinde siyah bir poşet vardı. Ona sarılıyor ve etraftakilere “bu kıyafetler onun, beş dakika önce aldık, onları giymeden gidemez, şaka yaptık desenize bana” diyerek yanındaki yaşlı kadına, babaannesine sarılıyordu. Babacığı kalp krizi geçirmiş ve kurtarılamamıştı.

Ona anlatmak istedim. Ölümün gerçekliğini, kaçınılmaz oluşunu. Konuşmak istedim. Teskin etmek istedim. Ama cesaret edemedim. Duygularının o denli yoğunluğunda, acının ızdırap olduğu o anda beni de dinleyecek hali yoktu zaten.

Bu manzara günlerce aklımdan çıkmadı. En çok da “Beş dakika önce beraberdik, bu kıyafetleri giyecekti, giymeden gidemez” gibi sözler etkilemişti beni.

Ne çok hayallerimiz var, diye düşündüm. İşlerimiz var bitmeyen. Daha gezilecek yerler, görülecek mekânlar, yenilecek yemekler var. Satılacak, alınacak mülkler var. Oturulacak dairelerimiz, yazı geçirecek villalarımız, bineceğimiz arabamız, seyahatlere çıkacak yatımız, büyüteceğimiz, daha çok kazanacağımız ticaretimiz, işlerimiz var. Oğlumuz, kızımız var yuvalar kuracak. Torunlarımız var okullara gidecek. Var, var, var…

Beş dakika önce aldığı kıyafeti giyeceğinden emin olamayan insan, dünyalıkları hazırlar da, dünyadan gitmeye hazırlanmaz. Çünkü gideceği hiç aklına gelmez. Ölüm sadece yaşlıların, hastaların karşısına çıkar. Oysa gerçek hiçte öyle değildir. İnsan bir aldanış içindedir.

Engellilerle meşgul olan kurumların bir sloganı var: “Herkes potansiyel bir engellidir.” Bu bir gerçektir. Ama bundan daha gerçeği ne zaman nerede olduğu belli olmayan bir yolculuktur. Şairin dediği gibi:

“… Neylersin ölüm herkesin başında. / Uyudun uyanamadın olacak. / Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında? / Bir namazlık saltanatın olacak, / Taht misali o musalla taşında.”

Her doğan mutlaka bir gün ölecektir. doğduğumuzdan şüphemiz olmadığı gibi, öleceğimizden de şüphemiz yoktur.“Her canlı ölümü tadacaktır. Ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konursa, o gerçekten kurtuluşa ermiştir. Bu dünya hayatı, aldatma metaınden başka bir şey değildir.” (Al-i İmran, 185)

Peygamber Efendimiz (sav) “Ölüm vaiz olarak yeter” buyuruyordu. Gerçekten de tam bir nasihatçi. “Lezzetleri bıçak gibi kesen ölümü sık sık hatırlayınız” (Tirmizî, Zühd 4) tenbihi de boşuna değil. Hastaneler de tefekkürü mevtin her an yaşandığı, sağlık nimetinin hatırlanacağı yerler.

Yüce Rabbimiz yaşadığımız şu dünyada bizlere sayısız nimet vermiştir.

“Şayet Allah’ın size verdiği nimetleri saymaya kalksanız sayamazsınız” (Nahl, 18)

Ancak ne hazindir ki kaybedince anlaşılır nimetlerin kıymeti. Sevgili Peygamberimiz bir hadisi şerifte şöyle buyurmaktadır. “Beş şey gelmeden önce beş şeyin kıymetini bilin. Ölüm gelmeden önce hayatın, hastalık gelmeden önce sağlığın, meşguliyet gelmeden önce boş zamanın, ihtiyarlık gelmeden önce gençliğin, fakirlik gelmeden önce zenginliğin”

“İki nimet vardır ki, insanların çoğu bu nimetleri kullanmakta aldanmıştır: Bunlar sıhhat ve boş vakittir.” (Riyazü’s-Salihin, Hadis No:98)

Sonuç itibariyle bu dünyaya imtihan için gönderildik. Bazen nimetlerin bize çokça verilmesiyle imtihana tabi tutulmakta, bazen de nimetlerin eksiltilmesiyle imtihana tabi tutulmaktayız. Nitekim Yüce Kitabımız Kur’ân-ı Kerim’de:

“Andolsun ki sizi biraz korku, biraz açlık, biraz da mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele.” (Bakara, 155) buyrulmaktadır.

Ansızın yapılacak bir imtihanda başarılı olmanın yolu her an o sınava hazır olmaktır.

Bir nehir geçeceksen, önce soyunmalısın/Bir dağı çıkacaksan, soluklu olmalısın. Madem ki niyetlisin, seferin kutlu ola!/Caydırmayı düşünmem, ama derim ki sana: Azıksız çıkma yola!..


( Bahattin Karakoç)