> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > İslam da insana verilen değer
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İslam da insana verilen değer  (Okunma Sayısı 1382 defa)
24 Eylül 2010, 16:27:47
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 24 Eylül 2010, 16:27:47 »



İSLAM'DA İNSANA VERİLEN DEĞER


Yüce Allah insanı en güzel şekilde yaratmış , yeryüzünün halifesi ilan etmiş ve her ümmete, "Allah'a kulluk edin, aldırıcılardan kaçının" diyen peygamberler göndermiştir. Ancak, kitap verilenler, kendilerine belgeler geldikten sonra, aralarındaki ihtiras yüzünden, onda ayrılığa düşmüşlerdir. Nitekim geçmiş milletlerden pek çoğu; ya peygamberlerinin sözüne kulak vermeyip dinlerini inkâr etmiş veya zamanla kitaplarını ve dolayısıyla dinlerini tahrif etmişlerdir. Bunun üzerine son din olarak İslâm, son kitap olarak Kur'ân, son peygamber olarak da Peygamberimiz (sav) gönderilmiştir. Bu gerçek, bir âyette şöyle ifade edilmiştir: "Bütün dinlerden üstün kılmak üzere, peygamberini, doğruluk rehberi Kur'ân ve hak din ile gönderen O'dur."

İşte gelişi ile dünyanın çehresini değiştiren ve susamış gönüllere kıyamete kadar rahmet sunacak olan İslâm; gelir gelmez insanın elinden tutmuş, inananlara sunmuş olduğu tevhid nizamı ile, yalnız Allah'a kul olma ve sadece O'ndan yardım isteme esasını getirmiştir. Böylece insan, kime kulluk edeceğini öğrenmiş ve kâinattaki yerini ve değerini anlamıştır.

Esasen İslâm'ın insana verdiği değeri, gereği gibi kavrayabilmek için o günkü toplum yaşayışını iyi bilmek gerekmektedir. İslâm'ın nurlu güneşi, Hira ufuklarında parlamaya başladığı sırada, her yönüyle derin bir çöküntü içinde bulunan câhiliye toplumu bütün değerlerini yitirmişti. Ahlâkı ve yaşayışı ile örnek alınacak kimseler hemen hemen yok gibiydi. Diğer dünya milletlerinin durumu da Araplarınkinden daha iyi değildi. Hz. Peygamber'in (sav) doğduğu asırda dünya, karışıklıklar, felaketler içinde kaynıyordu. Avrupa'da Vizigotlar, İspanyol ve Fransızlarla devamlı savaş halindeydiler. İngilizler, Saksonlarla mücadele ediyor; İngiltere vahşet ve cehâlet içinde yüzüyordu. Roma eski heybetini kaybetmiş, "her tarafı parçalanarak başı kalan bir heykel" halini almıştı. İskandinavlar ve Danimarkalılar, İtalya ve civarındaki ülkelerle boğuşuyordu. Asya'da da huzur yoktu: Tibet, Hindistan, Çin çetin savaşlar içindeydi. Hâsılı her tarafı düşmanlık hisleri kaplamıştı. İnsanlar hayırdan çok şerre güveniyorlardı. Başkanlar içinde hangisi savaşa en çok taraftar ise, halkın güvenini o kazanıyor ve ganimet umuduyla peşine takılanların haddi hesabı olmuyordu.

Her hâliyle kokuşmuş dünyaya İslâm yeni bir nefes gibi geldi. Canlı, diri, yapıcı müesseseler getirdi. "Beni Rabbim terbiye etti, ne güzel terbiye etti" hadisinin ifade ettiği üzere, yıllardır husûsî bir terbiye ile yetiştirdiği Resulünün diliyle Allah, bu yeni görüşleri cihana ilân etti. Köhnemiş bütün değerleri yerle bir eden bu yeni inkılapçının hedefi, insanları, insanca yaşayacakları bir düzene kavuşturmak, "ahlâkî güzellikleri tamamlamak ve kemâle erdirmekti." Rabbinden öğrendiği din ve ahlâk esaslarını müslümanlara, bizzat yaşayarak öğretti. İyiliği, doğruluğu, insanlığı, iffeti, hayayı unutmuş olan insanlar, bunları ondan öğrendiler. Daha dün vahşetler içinde yaşayanlar, İslâm'ın diriltici soluğuyla şahsiyetlerine ve yitirdikleri değerlere kavuştular. İşte bu şartlar altında ve böyle bir ortamda bütün insanlığa gönderilen İslâm, ferde üç yönden değer vermiştir:

A- Her şeyden önce kişi, insan olması itibariyle tabiî bir değere sahiptir. Çünkü onun hakkında Yüce Allah şöyle demiştir: "And olsun ki biz, insanoğullarını şerefli kıldık, onların karada ve denizde gezmesini sağladık, temiz şeylerle onları rızıklandırdık, yarattıklarımızın pek çoğundan onları üstün tuttuk."

İnsanın, doğumuyla hatta ana rahminde teşekkül etmeye başladığı andan itibaren sahip olduğu bu değer; bütün değerlerin ilki, en yaygını ve devamlı olanıdır. Buna sahip olurken maddî-manevî hiçbir karşılık ödememiştir. Bu, tamamen Yaratıcısının bir lütuf ve ihsanıdır. Öyle bir ihsan ki; kadın-erkek, siyah-beyaz, kuvvetli-zayıf, zengin-fakir demeksizin ve herhangi bir din ve milliyet farkı gözetmeksizin bütün insanlığı kuşatmıştır. Ayrıca İslâm, şahıslar arasındaki sınıf farklarını da ortadan kaldırmış ve Hz. Peygamber'in ifadesiyle "İnsanlar Adem'in çocuklarıdır, Adem'i de Allah topraktan yaratmıştır" buyurularak insanlar arasındaki soy, ırk, dil ve renk farkına zerre kadar önem verilmediği belirtilmiştir. Böylece İslâm, insanların birbirine eşit olduğunu, eşit hak ve hürriyetlere sahip bulunduğunu bildirmiş ve ferdin kanını dökülmekten, ırzını çiğnenmekten, malını gasbedilmekten, meskenini tecavüzden, nesebini bozulmaktan ve vicdanını tahakkümden korumuştur.

İslâm, hiçbir din ve milliyet farkı gözetmeksizin bütün din mensuplarına, hatta düşmanlarına bile bu insânî değeri bahşetmiş ve onları hayatlarında da, ölümlerinde de korumuş; savaşı önce onlar başlatmadıkça, bizzat müslümanlara düşmanlık yapmadıkça ve ahidlerini bozmadıkça onlarla savaşmaya izin vermemiştir. Onları harp meydanlarında da korumuş; soygun, hakaret, ölüme terk ve helâk tehlikesine karşı güvenliklerini teminat altına almıştır. Ayrıca onların ölülerini de korumuş, cesetlerinin her türlü işkence ve tahribata maruz bırakılmasını, parçalanıp dağıtılmalarını haram kılmıştır.

İslâm, insanlar arasındaki ilişkilerin insanî esaslar dahilinde kurulabileceğini bildiği için, herkesi bu insanî değere kavuşturmuştur. İslâm'ın insana verdiği bu değer sayesinde insanlık, zâlimlerin, cebbarların taşkınlığına; zulüm ve işkencelerine karşı korunmuştur. Bu esası koymakla da daima zayıftan ve haklıdan yana olduğunu göstermiştir.

İslâm'ın insana sırf insan olması itibariyle vermiş olduğu değerin sayısız örneğine Kur'ân-ı Kerîm'de, hadislerde ve İslâm tarihinde ve özellikle de Hz. Peygamber'in hayatında rastlamak mümkündür. Onlardan biri ve belki de en çarpıcı olanı şudur: Bir gün Hz. Peygamber Ashâbtan bir grupla otururken yakınlarından bir cenaze geçmiş ve Peygamber (sav) cenazeyi görünce ayağa kalkmıştı. Yanında bulunanlar, onun bir müslüman cenazesi olmadığını, yahudi cenazesi olduğunu söyleyerek, 'ayağa kalkmanız gerekmezdi' demek istemişlerdi. Onların bu sözü üzerine Hz. Peygamber: "Müslüman değilse insan da mı değil?" cevabını vermişti.

Peygamberimiz (sav) bu davranışıyla, her fırsatta Filistin'deki müslümanlara işkence edip onların kolunu bacağını kırmaktan; kadın-erkek, genç-ihtiyar demeden onları öldürmekten çekinmeyen yahudilerin; her fırsatta demokrasiden, insan haklarından bahsedilen yirmibirinci asra yaklaştığımız şu günlerde bile hâlâ siyah-beyaz ayırımı yapan, zencilerle aynı otobüste seyahat etmeyen, aynı lokantada yemek yemeyen ve onların çocuklarının okuduğu okullara çocuklarını göndermek istemeyen, bütün bunlara rağmen insanımıza ve özellikle de gençlerimize örnek alınması gereken medenî bir millet gibi lanse edilen Amerika'nın; Alaska'da buzlar arasında kalan Balina'nın kurtarılması için her türlü çabayı sarfeden, nesli tükenmeye yüz tutan Kelaynaklara ve deniz kaplumbağalarına karşı ilgi duyan, fakat dünyanın çeşitli yerlerinde ve özellikle de Bosna Hersek'te ve Azerbaycan'da, Çeçenistan'da, Keşmir'de ve diğer İslâm ülkelerinde, haksızlığa ve işkenceye uğrayan, her gün oluk oluk kanları akıtılan müslümanlara karşı duyarsız davranan Avrupa'nın tutumunu mukayese etmek gerekir.

İslâm'a göre insana değer vermek başka şey, insan değerini kabul etmek başka şeydir. Hele insana üstünlük tanımak' ise bambaşka bir şeydir. "Her hak sahibine hakkını vermek" ve onun sınırlarını belirtmek elbette güzeldir. Fakat daha güzel olanı; ona o hakkı verdikten sonra, onu sevdirmek, onu korumaya teşvik etmek, ona koruma yollarını sağlamak ve bunu bir inanç meselesi haline getirmektir. İşte bunun içindir ki İslâm Peygamberi: "Malı uğrunda öldürülen şehittir. Dini uğrunda öldürülen şehittir. Canını müdafaa ederken öldürülen şehittir. Ailesi uğrunda öldürülen şehittir" demiştir. Böylece İslâm, kişinin şeref ve haysiyetini korumuş, ona dokunulmazlık hakkını vermiş ve bu uğurda ölmesini de kutsal saymıştır.

B- İslâm nazarında fert, inancı sebebiyle de değer kazanır. Bu gerçek, Kur'ân'da şöyle açıklanmıştır: "... Allah içinizden inanmış olanları ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltir..." "...Şeref Allah'ın, Peygamberi'nin ve inananlarındır..." ''İnanan bir köle, puta tapan (hoşunuza gitmiş olsa da, hür) bir erkekten daha iyidir."

Bu noktada İslâm'a göre inanan insan, inanmayanlardan üstündür. Allah katındaki üstünlük ise, "O'na karşı gelmekten sakınmak" anlamına gelen 'Takva1 esasına bağlanmış ve şöyle denilmiştir: "Ey inananlar! Doğrusu Biz sizleri bir erkekle bir dişiden yarattık. Sizi milletler ve kabileler haline koyduk ki birbirinizi kolayca tanıyasınız. Şüphesiz, Allah katında en değerliniz, O'na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır..." Hz. Peygamber de aynı gerçeğe şu şekilde işaret etmiştir: "Ey insanlar! Dikkat edin, Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Yine dikkat edin, Arab'ın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arab'a; keza beyazın siyaha, siyahın da beyaza 'Takva' dışında hiçbir üstünlüğü yoktur "

Görüldüğü gibi İslâm, kişinin dış görünüşüne, derisinin rengine değil, inancına değer vermektedir. Nitekim Bilâl-ı Habeşî ile Ebu Zer el-Gifârî arasında çıkan bir tartışmada Ebu Zer, Bilâl'e "siyah kadının oğlu" diye hitap etmiş ve Bilâl buna çok üzülmüştü. Durumdan haberdar olan Hz. Peygamber, Ebu Zer'e: "Sende hâlâ cahiliye âdetleri görüyorum" demişti. Söylediği sözden pişmanlık duyan Ebu Zer bir yanağını yere koymuş ve: "Bilâl yanağıma basarak üzerimden geçmedikçe buradan kalkmam" diyerek üzüntüsünü dile getirmişti. Yine bir gün Hz. Peygamber, Kureyş'in ileri gelenleri ile konuşurken, Ashâbdan Abdullah İbn Ümmi Mektûm söze karışarak; "Ya Rasûlallah! Allah'ın sana öğrettiklerinden bana da öğret" demişti. Bu sözü bir iki defa da tekrar etmişti. O sırada Hz. Peygamber, Velid veya Ümeyye b....
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İslam da insana verilen değer
« Posted on: 29 Mart 2024, 15:48:47 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İslam da insana verilen değer rüya tabiri,İslam da insana verilen değer mekke canlı, İslam da insana verilen değer kabe canlı yayın, İslam da insana verilen değer Üç boyutlu kuran oku İslam da insana verilen değer kuran ı kerim, İslam da insana verilen değer peygamber kıssaları,İslam da insana verilen değer ilitam ders soruları, İslam da insana verilen değerönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes