> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Ayetlerde Meşieti İlâhî
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Ayetlerde Meşieti İlâhî  (Okunma Sayısı 805 defa)
01 Ocak 2011, 15:00:08
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 01 Ocak 2011, 15:00:08 »



AYETLERDE MEŞİET-İ İLAHİ



يَشَاءُ - مَشِيئَةً شَاءَ - "Şâe-Yeşâü-Meşîeten" "dilemek" mânâsına gelen bir kelimedir. Ve Kur'ân'da en çok geçen kelimelerden biri de budur. Meşîet, Cenâb-ı Hakk'ın dilemesi bakımından kader mevzuu ile alâkalıdır. Bu alâka sebebiyle de kaderin ayrı bir buudunu meydana getirmektedir.

Eşya ve hâdiselerin zuhur ve vukuunda meşîet-i ilâhî esastır. Kur'ân birçok âyetiyle bize bu hakikati anlatır. Şimdi meşîet-i İlâhi'ye delalet eden âyetlerden bazılarını ele alalım:

1) وَلاَ تَقُولَنَّ لِشَيْءٍ إِنِّي فَاعِلٌ ذَلِكَ غَداً * إِلاَّ أَنْ يَشَاءَ اللهُ وَاذْكُر رَّبَّكَ إِذَا نَسِيتَ وَقُلْ عَسَى أَنْ يَهْدِيَنِ رَبِّي لِأَقْرَبَ مِنْ هَذَا رَشَداً "Herhangi bir şey için 'Ben onu yarın yapacağım' deme. 'Ancak Allah dilerse' de. Unuttuğun zaman hemen Rabbini an ve şöyle de: Umulur ki Rabbim, beni doğruya daha yakın olana eriştirir." (Kehf, 18/23-24)

Öyle ise, yapmak istediğin hemen her işinde, evvela meşîet-i ilâhîyi esas tutmalı ve yapacağın işi, Cenâb-ı Hakk'ın dilemesine bağlamalısın. Zaten O dilemedikten sonra senin bir şey yapman da mümkün değildir. İnsan bu düşünceyi kendinde bir ahlâk haline getirmeli ve teşebbüs edeceği hemen her işine de böyle başlamalıdır.

Bu âyet münasebetiyle Allah Resûlü bize şöyle birşey anlatır: "Hz. Süleyman, 'bu gece yüz cariyemle mübaşerette bulunacak, bunların her biri de Allah yolunda savaş eden bir erkek çocuk doğuracak' diye yemin eder. Fakat 'İnşaallah' demeyi unutur. Neticede sadece bir kadın düşük meydana getirir." Ve Allah Resûlü ilave olarak şöyle der: "Eğer 'inşaallah' deseydi yemininde hânis olmaz ve her bir kadın Allah yolunda savaşan bir çocuk meydana getirirdi."[1]

Evet insan kat'iyen inanmalıdır ki, Allah dilemedikten sonra hiç kimse hiçbir şey yapma güç ve kuvvetine malik değildir. Eşya ve hadiselerin ledünniyatına vakıf olan ve kendi iç âlemini dinlemesini bilen bir insan bu gerçeğe, hem de aksine zerre kadar ihtimal vermeyecek şekilde inanır, inanmalıdır da.

Evet, eşya ve hadiselere ve kendimizin bunlarla olan münasebetlerine baktığımız zaman kat'i bir yakîn ile görür ve biliriz ki, Allah dilemedikçe bizler yerden bir çöp kaldırmaya dahi muktedir olamayız. Hatta bazen bir iş için bütün mukaddemeleri hazırlar, enine boyuna etraflıca düşünür, plânlar ve bize göre bütün şartlar tamam, deriz; ama bir de bakarız ki, belirli-belirsiz bir yerde küçük bir ihtimal, bir sızıntı her şeyi berbat edivermiş. Hatta her şey tamam. Ancak meşîet-i ilâhî bizim istediğimiz gibi taalluk etmediği için veya Allah (cc) o işi bizim istediğimiz istikamette dilemediği için, o iş tahakkuk etmemiştir ve böylece bizim plânlarımız altüst olmuş. Zaten âyet de bunu anlatmıyor mu?

وَمَا تَشَاؤُونَ إِلاَّ أَنْ يَشَاءَ اللهُ "Allah dilemedikçe siz bir şey dileyemezsiniz" (İnsan, 76/30) dileseniz de O istemezse, sizin gayretleriniz bir şey ifade etmez. O dilemedikçe, her türlü sa'y ve gayret boşunadır. Ne var ki, O çok defa âdet-i sübhanisiyle esbap ve sizin iradelerinizi birer dua kabul edip lütufta bulunabilir. İşte meşîet-i ilâhînin eşya ve hâdiselere taalluku her şeyle bu kadar iç içedir.

Evet, meşîet hayatın bütün cephelerinde ve insanın hayatının hemen her safhasında kendini gösterir. Bunu ifade eden ikinci âyet ise şöyle:

2) تِلْكَ الرُّسُلُ فَضَّلْنَا بَعْضَهُمْ عَلَى بَعْضٍ مِنْهُم مَنْ كَلَّمَ اللهُ وَرَفَعَ بَعْضَهُمْ دَرَجَاتٍ وَآتَيْنَا عِيسَى ابْنَ مَرْيَمَ الْبَيِّنَاتِ وَأَيَّدْنَاهُ بِرُوحِ الْقُدُسِ وَلَوْ شَاءَ اللهُ مَا اقْتَتَلَ الَّذِينَ مِنْ بَعْدِهِم مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَتْهُمُ الْبَيِّنَاتُ وَلَـكِنِ اخْتَلَفُواْ فَمِنْهُمْ مَنْ آمَنَ وَمِنْهُم مَنْ كَفَرَ وَلَوْ شَاءَ اللهُ مَا اقْتَتَلُواْ وَلَـكِنَّ اللهَ يَفْعَلُ مَا يُرِيدُ "İşte bu peygamberlerden bir kısmını diğerlerinden üstün kıldık. Onlardan Allah'ın kendilerine hitâb ettiği, derecelerle yükselttikleri vardır. Meryem oğlu İsa'ya belgeler verdik. O'nu Ruhu'l-Kudüs ile destekledik. Allah dileseydi, belgeler kendilerine geldikten sonra, peygamberlerin ardından birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat ayrılığa düştüler, kimi inandı, kimi inkar etti. Allah dileseydi birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat Allah istediğini yapar.." (Bakara, 2/253)

Allah'ın meşîeti olmasaydı siz hiçbir şey yapamayacaktınız. Meselâ, eğer Allah dileseydi, siz aranızda mukatele yapmayacaktınız. Ama yapıyorsunuz. Öyle ise sizin müsbet veya menfî mükatele hayatınız, sizin leh veya aleyhinize olması yönüyle tamamen Allah'ın dileme ve meşîetine bağlıdır. Allah neyi murad buyurursa onu yapar. O yaptığını ve yapacağını hiç kimseye sormaz. Zaten: مَا شَاءَ اللهُ كَانَ وَمَا لَمْ يَشَاْ لَمْ يَكُنْ "Allah ne dilerse o olur. O'nun dilemediği ise asla olmaz"[2] hadîsi bir kaide-i mukarreredir.

Allah neyi dilerse o keynunet kazanır, oluverir. Neyi dilemezse, yani neyin olmamasını dilerse o da olmaz. Burada dikkat edilmesi gereken bir husus var. O da Cenâb-ı Hakk'ın meşîetinin adem ve yok'a da taalluk etmesi meselesidir. Durum böyle olunca, Allah (cc) neyin olmasını murad eder ve dilerse o olur. Neyin de olmamasını dilerse o da olmaz. Evet meşîet-i ilâhî yok'a da var'a da taalluk eder.

Yoksa, bazılarının dediği gibi, "meşîet-i ilâhi taalluk ederse o şey olur, taalluk etmezse olmaz", gibi bir düşünce doğru değildir. Yani meşîet-i ilâhinin taalluk etmemesi gibi bir durum söz konusu olamaz. Çünkü, yokluk da aynen varlık gibi meşîetin elinde yoğrulmaktadır.

Mu'tezile ve Cebriye Allah Resûlü'nün ifadesindeki bu inceliği kavrasalardı, düştükleri vartaya düşmeyeceklerdi. Zira her iki durumu da Efendimiz "Keynûnet" ile anlatmaktadır.

İman ve hidayet hususunda da meşiet her şeydir. Meseleyi bu zaviyeden ele alanlar imanı tarif ederken şöyle derler: "İman, insanın iradesini kullanmasıyla, Allah'ın onun içinde yaktığı bir ışıktır." Sen çalışacaksın, Allah da onu yaratacak. Evet o ışığı sen yakamaz ve kalbinde sonsuza dek tutamazsın. O ışık ancak Allah dilerse yanar ve içdeki aydınlık da ancak Allah dilerse hâsıl olur. İşte delili:

3) وَلَوْ شَاءَ رَبُّكَ لآمَنَ مَنْ فِي اْلأَرْضِ كُلُّهُمْ جَمِيعاً أَفَأَنْتَ تُكْرِهُ النَّاسَ حَتَّى يَكُونُواْ مُؤْمِنِينَ "Ey Habibim! Rabbin dileseydi, yeryüzünde bulunanların hepsi inanırdı. Öyle iken insanları inanmaya sen mi zorlayacaksın?" (Yunus, 10/99)

Eğer Rabbin, yani seni terbiye eden, kemale erdiren ve bütünüyle her şeye hakim olan Allah dileseydi, insanların hepsi hidayete ererdi. Ve bu konuda bir diğer âyet:

4) وَإِنْ كَانَ كَبُرَ عَلَيْكَ إِعْرَاضُهُمْ فَإِنِ اسْتَطَعْتَ أَنْ تَبْتَغِيَ نَفَقاً فِي اْلأَرْضِ أَوْ سُلَّماً فِي السَّمَاءِ فَتَأْتِيَهُم بِآيَةٍ وَلَوْ شَاءَ اللهُ لَجَمَعَهُمْ عَلَى الْهُدَى فَلاَ تَكُونَنَّ مِنَ الْجَاهِلِينَ "Onların yüz çevirmesi sana ağır geldiğinde, eğer gücün yeri delmeye veya göğe merdiven dayamaya yetmiş olsaydı, onlara bir mucize göstermek isterdin. Allah dileseydi onları doğru yolda toplardı. Sen câhillerden olamazsın!" (En'am, 6/35)

Efendimiz'in (sav) şahsına yapılan bu tenbih, bütün kader tarikindeki inhiraflara karşı bir tenbihtir. Evet, eğer Rabbin dileseydi onların hepsini hidayete erdirirdi ve herkes de secdeli olurdu. Vicdanı apaydın olan bu insanlar îman ve İslâm'la huzur bulur ve kulluk şuuruna ererlerdi. Ama meşiet bu istikamette taalluk etmediği için böyle olmadı.

5) وَأَنزَلْنَا إِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ مُصَدِّقاً لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ مِنَ الْكِتَابِ وَمُهَيْمِناً عَلَيْهِ فَاحْكُمْ بَيْنَهُم بِمَا أَنْزَلَ اللهُ وَلاَ تَتَّبِعْ أَهْوَاءَهُمْ عَمَّا جَاءَكَ مِنَ الْحَقِّ لِكُلٍّ جَعَلْنَا مِنْكُمْ شِرْعَةً وَمِنْهَاجاً وَلَوْ شَاءَ اللهُ لَجَعَلَكُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَلَـكِنْ لِيَبْلُوَكُمْ فِي مَا آتَاكُمْ فَاسْتَبِقُوا الْخَيْرَاتِ إِلَى اللهِ مَرْجِعُكُمْ جَمِيعاً فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ فِيهِ تَخْتَلِفُونَ "Ey Habibim! Kur'ân'ı önce gelen kitabı tasdik ederek ve ona şahid olarak gerçekle sana indirdik. Allah'ın indirdiği ile aralarında hükmet. Gerçek olan sana gelmiş bulunduğuna göre, onların heveslerine uyma. Her biriniz için bir yol ve yöntem kıldık. Eğer Allah dileseydi sizi bir tek ümmet yapardı. Fakat O'nun size verdiği sizi denemek içindir. O halde hayırda yarışın. Hepinizin dönüşü Allah'adır. O ayrılığa düştüğünüz şeyleri size bildirir." (Mâide, 5/48)

Evet, eğer Rabbimiz dilemiş olsaydı insanların hepsini tek millet ve tek ümmet kılardı. Fakat meşiet-i ilahî bunun böyle olmasını değil de, insanların ayrı ayrı milletler olmasını diledi. Onun için de insanlar ayrı ayrı milletler ve ümmetler halinde zuhur ettiler...

Devletlerin hakimiyeti, hakimiyetlerinin devamı ve bu devletlere hâkim olan ve onları temsil eden şahısların el değiştirip durması da tamamen ilâhî dilemeye ve meşiete bağlıdır. Bunu gösteren âyet ise şöyle:

6) إِنْ يَمْسَسْكُمْ قَرْحٌ فَقَدْ مَسَّ الْقَوْمَ قَرْحٌ مِثْلُهُ وَتِلْكَ اْلأَيَّامُ نُدَاوِلُهَا بَيْنَ النَّاسِ وَلِيَعْلَمَ اللهُ الَّذِينَ آمَنُواْ وَيَتَّخِذَ مِنكُمْ شُهَدَاءَ وَاللهُ لاَ يُحِبُّ الظَّالِمِينَ "Eğer siz (Uhud'da) bir yara almışsanız, (size düşman olan) o topluluk da (Bedir'de) benzeri bir yara almıştı. Böylece Biz, Allah'ın gerçek mü'minleri ortaya çıkarması ve içinizden şahidler edinmesi için, bu günleri bazen lehe, bazen de aleyhe döndürüp duruyoruz. Allah zulmedenleri sevmez." (Al-i İmran, 3/140) âyeti de bize bu hakikati anlatmaktadır.

Her ne kadar bu âyette, meşiet ifade eden kelime yoksa da, yine de meşieti ifade ediyor. Çünkü "Biz bu günleri evirir çeviririz" diyor. İnsanların değişip duran çeşitli durum ve hâlleri doğrudan doğruya Cenâb-ı Hakk'ın elindedir. Günler O'nun kudret elinde tesbih taneleri gibi evrilip çevrilmektedir. Şimdi bütün bunları söylerken insan iradesi nefyedilmiş mi oluyor? Hayır! Şimdilik o hususa temas etmeyeceğiz; zira ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Ayetlerde Meşieti İlâhî
« Posted on: 23 Nisan 2024, 12:19:36 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Ayetlerde Meşieti İlâhî rüya tabiri,Ayetlerde Meşieti İlâhî mekke canlı, Ayetlerde Meşieti İlâhî kabe canlı yayın, Ayetlerde Meşieti İlâhî Üç boyutlu kuran oku Ayetlerde Meşieti İlâhî kuran ı kerim, Ayetlerde Meşieti İlâhî peygamber kıssaları,Ayetlerde Meşieti İlâhî ilitam ders soruları, Ayetlerde Meşieti İlâhî önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes