> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Ay ışığında gölgeler
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Ay ışığında gölgeler  (Okunma Sayısı 689 defa)
25 Kasım 2010, 15:41:39
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 25 Kasım 2010, 15:41:39 »



Ay Işığında Gölgeler


Dışarının karanlığı giderek artıyor, gece her şeyin üstünü örtüyordu. Yağmur damlaları, hızla değdiği camlardan küçük dereleri andırırcasına akıyor, dışarının karanlığına inat hızla giden otobüse eşlik ediyordu. Gözlerimi alamadım. Dalgın ve yorgun oluşuma, uykusuz günlerin mesaisine yorduğum sanrıları bir bir hatırlayarak başımı koltuğa yasladım.

Ne olduğunu seçemediğim görüntüler bir an beliriyor, sonra camdan süzülen yağmur sularının arasında yitip gidiyordu. Geride bıraktıklarımı düşünerek gözlerimi gecenin perdelediği dışarıya doğru çevirdim. Bir anda hatıraların tek tek göz kırpmaya başladığını, belli belirsiz görüntüler olarak ortaya çıktıklarını, bir şeyler ima edercesine bakışlar atarak öylece hareket ettiklerini görür gibi oldum. Uzanıp yoklamak, birinden diğerine uzanmak, özellikle arka taraflarda duranları kollarından tutarak ön tarafa doğru çıkarmak istedim. Fakat bozuk yollarda hızla giden otobüsün sarsıntıları giderek artıyor, içine daldığım rüyayı bozmak için elinden geleni yapıyordu.

Aldırmadım. Kimsenin aramıza girmesini, huzurumuzu bozmasını istemiyordum. Zaten isteseler de yapamazlardı. Çünkü kimsenin bizden haberi yoktu. Birçoğu, muavinin uzun bir uğraştan sonra bulabildiği filmi izlerken kendinden geçmiş gibi duruyordu. Alabildiğine yerel ve bir o kadar sıradan… Her bir karesi kendi insanını hakir gören, küçümseyen, alay eden şeylerle dolu… Duyarsızlığımızın, kendi kedimizi hakir görecek kadar kök salmış olmasına hayret ettim. Hemen önümde duran orta yaşlı şişman kadının attığı kahkahalar, içimde biriken öfkenin giderek artmasına neden olurken, sarı saçları midemi bulandırıyordu. Ruhumuzu esir alan, bilinçaltımızda bizi tutsaklaştıran duyguları ve arzuları anımsamaya çalıştım. Siyah derili insanların yurtlarından, topraklarından zorla sürüldüğü, benliklerinin, geçmişlerinin, bütün değerlerinin yok edilerek köleleştirildiği bir tarihi hatırlatan yazar, bu ruh halini nasıl da güzel anlatıyordu. İnsanların köleliği bedenlerinde değil ruhlarındaydı. İnsanlar ruhlarında tutsaktı. “Onun tutsaklığı, sürekli avcı olmayı isteyen bir av olmasıydı.”

Bir şey isteyip istemediğimi soran muavine doğru ağır hareketlerle döndüm. Bir anda yüz yüze geldik. Bir süre bir şeyler söylemeden birbirimize baktık. Zihnimi toparlamaya çalıştım. Sanki derin bir uykudan uyanmış gibiydim. Muavin yavaşça omzuma dokundu. Hareketlerindeki çekingenlik, cevaplanmasını istediği soruları artırırken, bir şeyler söylemem için beni sarsmaya devam ediyordu. “İyi misiniz?” diye soruyordu. “İyiyim” demek istedim.  Fakat beceremedim. Saatlerdir uyumayan genç muavinin şaşkınlığı gözlerinden belli oluyordu. Toparlamaya çalıştığı dikkati giderek dağılıyor, işine dönmek için birilerinin kendisini çağırmasını bekliyordu. Giderek gerilen yüz hatlarında garip bir yaratığa bakan birisinin korkuyla karışık şaşkınlığı, kendi içine dönmüş olmanın yalnızlığı vardı. Şaşırmak ne güzel şeydi.

Yavaşça cama dokundum. Gerçek olup olmadığına dair kuşkularımı gidermek istiyordum. Bir anlık görüntüler kadar gerçek olmasını isteyerek öylece dokunduğum her şeyden bir şey olmayı istedim. Dokunduğum her şeye dair bildiklerim ve biriktirdiklerim, varlık sebebi olarak kendi gerçekliğini cevaplayamadan beni de peşinden sürüklüyordu. Kendimi, aralarından sıyırmak için elimden gelen ne varsa yapmaya çalıştım.  Başımı dışarıya doğru çevirdim. Gecenin karanlığında, kalabalığın baktığı yere takılmamış olmak soylu bir eylem olmalıydı. Farklı olmak, biricik olmak gibi hasletlere sahip olmam nedeniyle erdem timsaliydim. Umursanmayı istemiyor oluşuma hayret ettim.

Dışarıdaki, kocaman kollarıyla bir anda otobüsün üzerine saldıracakmış gibi duran ağaçları görür görmez etrafın karanlığı artar gibi oldu. Şimşeklerin aydınlattığı gökyüzünün gri çehresinden yayılan huzursuzluk, ağaçların kocaman elleriyle birazdan saldıracaklarını haber veriyordu. Hemen camdan uzaklaştım. Muhtemel bir saldırıda ilk kurban olmaya niyetim yoktu. Gözlerim muavini arıyordu. Fakat bir türlü bulamıyordum. ‘Arka koltukların birinde uyumadıysa, şoförle çene çalıyordur’ diye düşündüm. On yedisinde var ya da yok. Şehirlerarası otobüslerde uykusuz kalmak zor olmalıydı.

Yanımda geçer geçmez bir şeyler sormak bahanesiyle hayat hikâyesini öğrenmeye karar verdim. Kaç yaşında olduğunu, ne zamandır bu işi yaptığını, kaç kardeş olduğunu, annesini, babasını, duruma göre hayallerini soracaktım.

İnsanoğlu ne kadar da çabuk uyum sağlıyordu hayata. Doğmak, büyümek, ölmek gibi hayatın bütününden diyebileceğimiz şeyler de göz açıp kapanıncaya kadar zamanın çarkları arasında öğütülüyordu. Kırgınlıklar, pişmanlıklar birikiyor, ardı arkası gelmeyen arzular zamanla yitip gidiyordu.

Şoföre sorsan: “İşte canım yanımızda gelip gidiyor” diyerek küçümseyen, yok sayan ya da abartan bildik sözlerin tekrarıyla, çalıştırdığı çocuğun yaptıklarını hiçleştirecekti. Geceleyin bile güneş gözlüğü takan bir adamdan daha fazlasını beklemiyordum. Oysa çocuk kendinden emin tavırlarıyla elinden geleni yapıyor, su dağıtıyor, servis yapıyor, şoföre uyumasın diye çay kahve taşıyor, midesi bulananların kusmuk torbalarını iğrenmeden alarak çöpe atıyordu. Yani insana hizmet ediyordu. Ama tüm bunların karşılığını almadığı her halinden belliydi.

Yeniden cama döndüm. Yağmur durmuş, camların ıslaklığı çabucak kaybolmuştu. Giderek dağılan kara bulutların arasından çıkan ay etrafı aydınlatmaya başlamıştı. Dışarıyı izlemek artık daha kolaydı Camlarından sarı ışıkların yayıldığı evleri izledim. Yoldan geçenlere sevinç, hüzün, keder, mutluluk, acı ve fakirlik gibi duyguları hatırlatıp duruyorlardı.

Köyleri, kasabaları, büyük şehirleri geride bırakarak hızla ilerledik. Yolun bu kadar uzun süreceğini, her şeyin bu kadar uzayacağını hiç düşünmemiştim. Geride kalanları anımsamak için kendimi zorladım ama hatırlayabildiklerim, görmek istediklerimden ibaretti. Böyle olmasına o kadar sevinmiş, bunu o kadar istemiştim ki bir anda bunu fark etmiş olmama hayret ettim. Sanki benim dışımda gelişen şeyler kendi iradesini yaratarak yeni bir ben var etmiş ve daha sonra da beni bu oyuna dâhil etmişti. Hayatın içinde oyalanmak dedikleri şey bu olsa gerekti. “Bir figüran olduğumuzu söyleyenler doğru söylüyor olabilir miydi?” diye düşünmeden edemedim. Ne zamandır zihnimi kurcalayan soruların bu denli gerçekçi olabileceğini, kendine dair şeyleri bu denli önemli kılabileceğini nedense daha önce düşünmemiştim!

Değişimi ve zamanın duraksız gizemini bu harekât halindeki otobüsle keşfedebileceğime inanarak gözlerimi dışarının kaybolan imgelerinde bulacağım cevaplara çevirdim. Öylece bekledim. Yüksek bir taş duvarın yoldan ayırdığı köyü, sokak lambalarını aydınlattığı ıslak yolları, ışıklı tabelalarıyla garip bir havaya bürünen benzin istasyonlarını geride bırakarak ilerledik. Fakat değişen bir şey yoktu. Etraftaki her şey giderek daha fazla bir birine benzemeye başlıyordu, gecenin karanlığıyla perdelenen garip gölgeler dışında her şey bir birini tekrar ediyordu.

Daha fazla dayanamayarak başımı koltuğa yasladım. Böylelikle biraz önceki çaresiz halimden kurtulacak, kendimi inandırdığım düşüncelerle her şeyi unutuverecektim. Unutmak, sonra yeniden hatırlamak, sonra unutmak istediklerimden oluşan bu yeni şeyi de unutmak isteyerek yeniden yorulmak…

Artık yorulduğumu hissediyordum. Uyumak için gözlerimi kapadım. Uzun süre uyumaya çalıştım. Fakat bir türlü uyuyamadım. Herkesin uyanık olduğu bir yerde uyumayı nedense beceremiyordum.

Ayaklarımın dibine koyduğum çantayı karıştırarak içersindeki kitapları çıkardım. Hepsi de birbirinden kalındı. Kapaklarını iyice inceledikten sonra arka yüzündeki yazıları okumaya çalıştım. Renkli kapaklarıyla, temiz sayfalarıyla ne kadar da alımlı duruyorlardı. Yan tarafta oturan kadının yan gözle beni süzdüğünü bilerek yaptığım işe biraz daha derinlik katmaya çalıştım. Bir yığın kitap arasından bunları seçmiştim. “En kısa zamanda” diyerek aralarından en ince olanı hariç hepsini yerine koydum. Hidayet arayan bir mücrim gibi sayfaları tek tek çevirdim. Büyük kitapların hikmet yüklü sözlerinden nasiplenmekti niyetim.

Kitabın kalınca kapağını açtım ve tek bir harfin bile yer almadığı sayfaları ağır hareketlerle çevirdim. Zamanın giderek yavaşladığını, etrafımda bulunan her şeyin giderek ağırlaştığını fark etmem gecikmedi. Büyük ihtimalle bir tünelden geçiyorduk. Gece ilerlemiş, yolcuların neredeyse tamamı uyumuştu. İbadet sükûnetiyle sayfaları çevirmeye devam ettim. Biraz sonra ay ışığı tarafından aydınlatılan yamaçlar göründü. Yavaşça kitaba baktım. Dördüncü sayfanın alt kısmındaki yazıyı fark etmem hiç de güç olmadı. Fakat karanlık okumayı zorlaştırıyordu. Bir an için tepemdeki lambalardan birisini yakmak istedim; ama kimseyi rahatsız etmek istemiyordum. Kitabı dışarıya doğru çevirdim. Ağaçları, dalları, yaprakları şefkatle aydınlatan ay ışığı, kitabın boş sayfalarına uzanmakta gecikmedi.

 
“Haberiniz olsun; kalpler yalnızca Allah'ın zikriyle mutmain olur.” Rad/28

 
Tekrar tekrar okudum. Artan şaşkınlığımı gidermek için yeniden okudum. Hareketin çehresinden arınmış bir devinimle bir an duraksadım. Öylece kalmak, hiçbir şey demeden, çok şey söylemek istedim. Artan yorgunluğuma inat biriken hisleri bir bir imledim. Deminden beri imgelerle yoğurduğum her şeyin bir anda silindiğini, bütün remizlerin yeniden şekillendiğini fark ediyordum. Yavaşça kitabın kapağını kapadım. Dudaklarımdaki tekrarın daha derinlerde kök salmasını isteyerek, ağırlaşan göz kapaklarımı kapayıverdim.




Mustafa Doğan 

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Ay ışığında gölgeler
« Posted on: 29 Mart 2024, 11:50:41 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Ay ışığında gölgeler rüya tabiri,Ay ışığında gölgeler mekke canlı, Ay ışığında gölgeler kabe canlı yayın, Ay ışığında gölgeler Üç boyutlu kuran oku Ay ışığında gölgeler kuran ı kerim, Ay ışığında gölgeler peygamber kıssaları,Ay ışığında gölgeler ilitam ders soruları, Ay ışığında gölgelerönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes