> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Aşk mı? Şefkat mi?
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Aşk mı? Şefkat mi?  (Okunma Sayısı 2653 defa)
08 Aralık 2010, 11:36:38
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 08 Aralık 2010, 11:36:38 »



Aşk mı? Şefkat mi?

Şefkat kelimesi olmasa sevginin bazı türlerini izah etmek mümkün olmazdı.

Üstadımızın ifade ettiği gibi: “Bizim mesleğimizin esası dörttür. Acz, fakr, şefkat, tefekkürdür”

Bu dört esas içinde şefkatin özel bir yeri vardır. Şefkat olmasa imana ve Kur’ana hizmet adeta imkansızlaşır.

Şefkati anlamak için annelerin evlatlarına olan sevgisine bakmak yeterlidir. Şefkat sevgilerin mukaddes olanıdır. Riyasızdır, karşılık beklemez…

Allah’ın kullarına olan sevgisi bu nevidendir. Rahim isminin bir cilvesidir.
Peygamberlerin ümmetlerine olan sevgisi de bu cinstendir. Babanın evladına olan sevgisi cinsindendir. Risale-i Nurlarda bu husus şu cümle ile dile getirilmiştir. "Peygamber (a.s.m.), merhamet-i İlâhiye nazarıyla size şefkat eder, pederâne muâmele yapar. Risâlet nâmına siz onun evlâdı gibisiniz.” (Said Nursi Sözler, Sayfa 377)

Bediüzzaman Hazretleri öneminden dolayı “şefkati veya şefkatli olmayı” mesleğinin dört esasından biri yapmıştır. “Biz muhabbet fedaileriyiz” diye herkesin anlayacağı bir ifade ile de bu esası sloganlaştırmıştır. Çünkü, bu meslek peygamber mesleğidir. Cadde-i Kübra-i Kur’an’iyedir. Kur’an’ın geniş caddesidir.

Şefkatli olmak demek yapılan hizmetin karşılığını beklememek demektir. Karşılık beklemeden yapılan bir hizmet ihlaslı olur. Riyasız olur, gösterişsizdir.

İnsanlar sevgiyi “aşk” kelimesi ile izah etmeye çalışıyorlar. (Şehvani aşkları kastetmiyorum.) Aşk, sevginin şiddetli ve keskin halidir. Ama karşılık bekler. Maşukunun da kendisini sevmesini arzu eder. Veya en azından sevgisine karşılık bir tepki arzular.

O nedenle aşkta nispeten riya vardır. Halis değildir. İçinde menfaat gizlidir.

Paraya aşık bir insanın parayı kaybettiği zaman ne denli ondan şikayette bulunduğuna hepimiz şahit olmuşuzdur.

Gençliğe aşık bir insanın da gençliğini kaybetmesi durumunda bunu hiçbir zaman kabullenemediğine şahit oluyoruz. Ve “ben gençliğimdeyken…” diye başlayan bir çok hikaye duyarız. Hikaye “ah gençlik ah…” diye biter.

İşte sevgiyi sadece aşk kelimesi ile ifade ettiğimizde bu kelime meramımızı anlatmada yetersiz kalmaktadır. Şefkat cinsiden olan sevgileri aşk ile ifade edemeyiz.

Bazı yerlerde bu durum mecazi aşk, hakiki aşk diye de ifade ediliyor. Fani şeylere olan aşk, mecazi aşk olarak ifade edilirken, Allah’a olan sevgi ise aşk-ı hakiki olarak telaffuz ediliyor.

Zahiren aşk-ı hakiki, aşk-ı mecazi gibi karşılık bekliyor gibi görünse de gerçekte hakiki aşkta karşılık beklemek yoktur.

Yani ilahi aşka, bir diğer ifade ile hakiki aşka mazhar bir insana “Cenab-ı Allah seni cehennemine atacak” dense muhtemeldir yine de o aşkından, sevgisinden vazgeçmeyecektir. Bütün peygamberler bu şekilde Allah’ı sevmişler. Hiçbir zaman Allah’ın kendilerine yaptığı muameleyi esas almamışlar. Zorlukta da kolaylıkta da zahmette de rahatta da sevgilerinde bir değişiklik olmamıştır. Onlar Allah’ı canlarından mallarından evlat ve iyallerinden çok sevmişlerdir. O nedenledir ki, her şeylerini İlahi dava uğruna rahat bir şekilde feda edebilmişler.

Önceki gün bir arkadaşla yolda giderken soru yöneltti, acizane cevaplamamı istedi, soru şöyle; “Üstadımızı, anne ve babamızdan daha mı çok sevmeliyiz acaba?” dedi. Kanaatimi söyledim. “Hayır… Anne-babamızdan fazla sevmemiz yetmez, kendi canımızdan da fazla sevmeliyiz ki, hakikat yerini bulsun” dedim.

Çünkü onun talebelerine olan sevgisi böyleydi, o böyle seviyordu, yeri geldiğinde canını çekinmeden feda edebilecek bir sevgi vardı onun içinde…

Ne derece doğru söyledim bilemiyorum. Bildiğim sahabeler de birbirlerini bu derece seviyorlardı. Her konuda kardeşlerini kendi nefislerine tercih ediyorlardı. Bu meslek onlardan kalmış bir meslekti ve daha doğrusu peygamber mesleği idi. Nur talebelerinin mesleği sahabe mesleği olduğuna göre onlar da böyle olmalılardı diye düşünmüştüm.

Nurettin HUYUT

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Aşk mı? Şefkat mi?
« Posted on: 29 Mart 2024, 01:34:07 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Aşk mı? Şefkat mi? rüya tabiri,Aşk mı? Şefkat mi? mekke canlı, Aşk mı? Şefkat mi? kabe canlı yayın, Aşk mı? Şefkat mi? Üç boyutlu kuran oku Aşk mı? Şefkat mi? kuran ı kerim, Aşk mı? Şefkat mi? peygamber kıssaları,Aşk mı? Şefkat mi? ilitam ders soruları, Aşk mı? Şefkat mi?önlisans arapça,
Logged
08 Aralık 2010, 12:27:26
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« Yanıtla #1 : 08 Aralık 2010, 12:27:26 »


   Bir kalpte sevgi hakikat olsa, adavet: merhamete inkılab eder diyor büyüğümüz..bir kişiye ya da bir topluluğa adavet duymamızın da önüne geçiyor böylece..Uhuvvet olmayan yerde  bir davanın temsil edimesi mümkün değildir..Zaten Efendimiz(s.a.v.)de kamil imanı, kardeşlerimizi sevme şartına bağlıyor..Biz Muhabbet Fedaileriyiz,Husumete vaktimiz yoktur..Bazı yönlerini sevmediğimiz kardeşlerimize ancak dua edebiliriz..Ötesi merhamete ve şefkate muvafık değildir..

.........Rabbim bizi hakiki muhabbete muvaffak kılsın inşaallah..Ve Allah razı olsun bu güzelliği ulaştırdığınız için..
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

08 Aralık 2010, 13:50:58
Halis_52

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 642


« Yanıtla #2 : 08 Aralık 2010, 13:50:58 »

Hocam Allah c.c. razı olsun, çok güzel bir konu yine.... İstifade ettim.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

08 Aralık 2010, 15:18:01
nidanur

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 4


« Yanıtla #3 : 08 Aralık 2010, 15:18:01 »

Esselamualeyküm..çok faydalı bi yazı olmuş..bende okuduğum bi kitaptan beğendğiim bi kısmı paylaşmak istiyorum sizlerle..    ''Onlar aşkı birkaç açıdan ele alıyorlar.Mecazi,ilahi,mistik ve tensel.Hilleli şarin(fuzuli) önemsediği aşk ise plotonik bir vadide akıyor.Doğu da gönül diye birşey var ayrıca.kelime anlamı bizim yürek veya kalp dediğimiz şey ama ondan çok ayrı bir kavram.bir nesneden çok bir tavır,somuttan çok soyut bir öge.Muhammediler dışında gönlün ne olduğunu tam olarak açıklamak mümkün görünmüyor.onlarda bunu açıklayamıyorlar zaten,yaşıyorlar.çünkü aşk gönülde tecelli ediyor,doğuşu da batışı da gönülde.bizim bildiğimiz sevgi ve ilişkiler Doğulu aşkın yalnız bir versiyonu,hatta en aşağı versiyonu! ondan ötede daha yedi katman var aşk için.bu böyle bir hastalık ki,hasta bu hastalıktan zevk alıyor ve kurtulmak istemiyor.öyle bir acıki,aşk sahibi bunu arzu ediyor ve aşk derdine uğrayan kişi bi daha iyileşmek istemiyor.acı çeken acıdan kurtulmayı dilemiyor.zor gibi gözüken şeyleri kolay gösterende,doğuştan olan huyları ve doğal eğilimleri değiştirende o! 'SEVEN' bir sıfat orada ve 'SEVİLEN' bir isim.o ismi bilmek;sevmek içinde ölmek içinde yeterli.seven sevilenin uğrunda daima hasret,hicran,ayrılık,firkat acıları ile besleniyor.Acılar olmadan,uykusuz geceler olmadan huzur bulamıyor adeta.Bu yüzden aşıklar doğuda yıldızların çobanları olarak bilinirler,onların göz kapakları bulutlara ders okutur,gözleri denizlere yansır.sevgili uğruna canlarını öyle bir verirler ki tekrar can verebilmek için tekrar dirilmek isterler.aşklarında ortaklık istemezler..bu konuda şehirleri yakmak bir yana,harabeleri bile yeniden harab edebilirler.öyle aşıkları vardır ki ünlü su-fi lerden Arabi ve Mevlana nın aşk yorumlarına hiç durmadan yeni yorumlar ilave etmek ve onların bir cümlesinden her dakika yeni bir kitab çıkarmak istercesine derece derece aşkı çoğaltıp dururlar.onlar aşklarını arttırdıkça yazıcılar bunlara daha da aşk katarak yazarlar.aşk konusunda ciltler ve kütüphaneler dolusu bilgi üretilmiştir doğu da.Yalnızca aşkı tanımlamak için harcadıkları mesaiyi söz gelimi hekimlik alanında harcamış olsalardı belki ölüme bile çare bulabilirlerdi!''_Elsheimer_(İskender PALA/Babil'de Ölüm İstanbul'da Aşk 'tan)                                                                                                                        __ancak cismi kadar ve kayıtlarının müsaadesi nisbetinde ulaşabildiği dünya mevcudatına muhabbet eden kişi! muhabbetini yanlış yerde sarf etmene ceza olarak,sair bütün firakların elemleriyle acı çekiyorsun.eğer sen Vahid ve Ehad olan zatı sever ve başkalarına Onun hesabına ,onun ismiyle,onun izniyle,onun nazarıyla, ve onun havliyle teveccüh edersen, firaksız ve elemsiz bir surette, her n bütün mevcudatla birlikte tenezzüh edersin!__(mesnevi-i nuriye şemme/38.ilem)
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
08 Aralık 2010, 17:51:53
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« Yanıtla #4 : 08 Aralık 2010, 17:51:53 »

Değerli Gulinur ablam duanıza yürekten amin diyorum..
Amin ecmain inş Halis hocam..
Nidanur kardeşim bizlerle paylaştığın değerli yazılar için teşekkür ediyoruz..
a.e.o Selam ve dua ile...

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes