> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Diğer Yazılar > Aşıklar Padişahı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Aşıklar Padişahı  (Okunma Sayısı 826 defa)
26 Ağustos 2011, 16:01:02
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 26 Ağustos 2011, 16:01:02 »



Aşıklar Padişahı


Nisan 2008 - 112.sayı


Murat ÇERİ kaleme aldı, DİĞER YAZILAR bölümünde yayınlandı.

“Ah mine’l-aşk ve halâtih
Ahrâke kalbî bi harâratih”

(Ah aşk sen ve senin hallerin ve senin ateşinden kalbimin çektikleri…)

Mevlâna Hazretleri’nin sohbetlerini ihtiva eden “Fîhi Mâ Fîh” adlı eserin dördüncü bölümünde Mevlâna Hazretleri şöyle der:

“Seyyid Burhâneddin sohbet etmekteydi. Birisi dedi ki:
– Senin methini filan kimseden işittim.

Buyurdular ki:
– O filan kimse dediğin adam nasıl adam; onun beni tanıyıp methedecek durumu var mı? Eğer o beni sözlerim ile tanımış ise, beni aslında tanımamıştır. Zira bu sözler, bu kelimeler, bu dudak ve ağız kalmaz; bütün bunlar yok olan şeyler. Eğer beni yapıp ettiklerimle tanımış ise yine tanımamış demektir. Yok eğer benim zatımı tanımış ise, o vakit bilirim ki o beni tanımıştır. O zaman methimi edebilir, o zaman yaptığı övgü, benim övgüm olur.”

Hal böyleyken onu methetmek, onun hakkında bir çift kelam etmek takdir edersiniz ki zorların zoru. Zatını tanımış olmak şöyle dursun; ne yaptıklarına şahit olmuşluğumuz var, ne de sözlerinin esrarına ermişliğimiz… Ne var ki, şimdi biz bu kalemi ve kağıdı onun hakkında bir çift güzel söz edebilmek için önümüze çekmiş, kalbimizle kalem tutan elimiz arasında bir rabıta kurabilmek için çabalar durumdayız.

Aşka Doğan Veli


Molla Cami Hazretleri’nin “Peygamber değildir ama kitabı vardır.” dediği, türbesini “Âşıklar Kalesi” olarak gördüğü aşk burcunun zirvesi Hz. Mevlâna…

Mevlâna’ya aşk yüceliği ezelde takdir edilmiş, ana sütüyle tenine sinmiş bir yazgı. Daha çocuk yaşta arkadaşlarıyla oynarken damdan dama atlamayı teklif eden arkadaşına:
– Senin bu söylediğini mahalle köpekleri de yapar. Gücünüz yetiyorsa göklere uçalım, diyen o.

Şeyh-i Ekber Muhyiddin Arabî Hazretleri istikbalin aşk burcunu, babası Bahâeddin Veled’in arkasında yürüyorken görür:
– Ne acayip bir şey görüyorum! Bir güneş bir ayın arkasından gidiyor, diyerek daha o yaştaki Mevlâna’nın kıymetini tayin eder.

Yeri gelmişken, bir not olarak kaydetmek gerekiyor: Üç dev şahsiyet, İbn Arabî, Mevlâna, Yunus Emre aynı dönemi paylaşıyorlar. Dünya var oldukça etkisi sürecek üç büyük insan aynı çağda yaşıyor… Düşününce her müslüman, az veya çok onlardan nasiplendiği aşk sırrıyla kendi ruh hamurunu yoğuruyor. Bir Mevlâna aşığı olan Muhammed İkbal’in; “Ben bir odun idim aşk beni yonttu, adam etti.” ifadesiyle anlatmak istediği de bu değil mi?

Üstün İdrak Sözcüsü

O bir şair midir?


Hayır… “Fîhi Mâ Fîh”te “Yanıma gelen şu dostlarım canları sıkılır korkusuyla şiir söylerim, onunla oyalanmalarını dilerim. Yoksa ben bir dağdayım, şiir başka bir dağda. Vallahi şiirden usanmışım ben.” buyurmaktadır. Ve: “Ben şiir söylemiyorum, benim konuşmam böyledir.” diyerek şairlikten ne kadar uzak olduğunu ifade eder.

Bizim için şairlik herkesin ulaşamayacağı ulvi bir makam. Mevzu Hazreti Mevlâna olduğunda ise bir eksiklik sebebi. Allah ile gıdalanan kişi kelimenin hazzını ne yapsın!

O bir hikâye anlatıcısı mıdır?


Hayır… “Mesnevi”de; “Maksat kıssadan hisse almaktır yoksa sana hikâye anlatmak değildir.” diyerek okuyanları ikaz eder.
“Bize yetmez ki denizler, bize ırmak n’etsin..” diyen büyük veli misallerden doğan hayallerin değil, gökler saltanatının vârisidir.

O bir filozof mudur?


Hayır… Akılla bulunan akılla yok oldu. Her filozof bir öncekinin söylediğini çürütmek için binlerce delil getirdi. Kendinden öncekileri inkâr ederek yeni bir şey söyleme gayretine girişti. Kendi için kendinden söyledi.

O âşıklar padişahı ise Allah için Allah’tan söyledi. O yüzden yüzyıllar geçtiği halde eskimeden, pörsümeden her daim yenileniyor. Yenilik onunla inşa ediliyor. Güncelliğini hiçbir zaman yitirmeyen, her dem taze kalan Hz. Aşk, yani Hz. Mevlâna oldu…

O saydıklarımızın hepsinden üstün bir idrakin sözcüsüydü. Onu tarifte yetersiz kaldığımız yerde, kendimizce kıymet tayin ettiğimiz kavramları ve sıfatları yardımımıza çağırdık. Bazen şair, bazen hikâyeci, bazen filozof dedik. O bunların hiçbiri değildi ama şairlerin, hikâyecilerin ve filozofların hepsi ona bir şeyler borçlu.

O, diğer veliler gibi Hak teknesinden çıkmış bir Allah eri. Lakin Allah’ın diğer makbullerinden bariz farkı şu: O gösterdiği kerametlerle veya olağanüstülüklerle hatırlanmadı. Onu insanların ruhlarına bağlayan şey, aklın anlayıp kalbin kabul etmekte zorlandığı hudutsuz bir sevgi, merhamet ve günahları hasenata çeviren aşk anlayışıydı.

Aşk Denizinin Seyir Defteri: Mesnevi


Onun Mesnevisi; “Vuslatın ve kat’î sırların keşfedilip ve izah edilmesinde dinin asıllarının asıllarının asıllarından bahseder.” diye tarif edilir. Mevlâna Cami-i Nakşibendî ise Mesnevi için “Hz. Mevlâna’nın Mesnevi-i Manevisi, Fars lisanında Kur’an mealidir.” der.

Mevlâna Hazretleri; “Hak Tealâ Hazretleri, vaizlerin lisanına dinleyenlerin himmetleri miktarınca himmet telkin eyler. Pabuç dikiciyim, deri çoktur, ancak ayağın ölçüsü kadar dikerim.” der ve zamanın Cüneyt’i ve Beyazıt’ı olduğunu söylediği Hüsameddin Çelebi’ye serzenişte bulunur: “Bu anlattıklarım senin anlayışına göredir. Doğru ve yüksek bir muhatap bulamadığım için ölüyorum.”

“Mesnevi” onun aşk denizindeki seyir defteridir. “Divan-ı Kebir” ise o denizdeki fırtınaların ve bu fırtınalara göğüs geren geminin hali…

Velinin “Düğün Gecesi”


“Aşkın yedi şehrini geçtikten sonra hâlâ ilk caddenin ilk sokağındayız.” diyen Mevlâna Hazretleri, aşkı ölüme taşıyarak ölümü düğün gecesi haline getirir. Siz söyleyin, ölümü “şeb-i arus: düğün gecesi” olarak gören birine tesir edecek hangi güç vardır?

Mevlâna Hazretleri’ni yatağa düşüren son hastalandığında onu ziyarete gelen zamanın bir diğer büyüğü Sadrettin Konevi k.s. “Allah sana acil şifa versin.” diye dua ettiği vakit, Hz. Mevlâna: “Bundan sonra Allah şifa versin duası sizin olsun, aşık ile maşuk arasında bir kıl gömlekten başka bir şey kalmamış. Nurun nura ulaşmasını istemez misiniz?” buyurur.

Hazreti pirin; “Ham, pişkinin halinden anlamaz, öyle ise söz kısa kesilmelidir vesselam..” ifadesinde olduğu gibi anlayamadığımızı anlatmaya çalışmanın baş ağrısı yapacağını biliyoruz.

Yine Mevlâna aşıklarından olan Nurettin Topçu’nun şu sözleri galiba her şeyi izah ediyor: “Biz Mevlâna’nın aşkını değil sadece aşkının dile gelen ifadesini elde ettik. Peltek dilimizle ifade etmeye çalıştığımız bütün bundan ibaret. Huzur denizine yalnız o daldı. Bize vecdinin fırtınasından çıkan sesler kaldı. Heyhat, onu Mevlâna zannediyoruz.”

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Aşıklar Padişahı
« Posted on: 23 Nisan 2024, 12:52:18 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Aşıklar Padişahı rüya tabiri,Aşıklar Padişahı mekke canlı, Aşıklar Padişahı kabe canlı yayın, Aşıklar Padişahı Üç boyutlu kuran oku Aşıklar Padişahı kuran ı kerim, Aşıklar Padişahı peygamber kıssaları,Aşıklar Padişahı ilitam ders soruları, Aşıklar Padişahı önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes