> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Arzın kalbine yolculuk
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Arzın kalbine yolculuk  (Okunma Sayısı 734 defa)
01 Haziran 2010, 01:59:26
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 01 Haziran 2010, 01:59:26 »



Arzın Kalbine Yolculuk

İslâmın beş temel rüknünden biri olan Hac, ibâdetler içinde insana en zor gelen ve zahmet verenidir. Çünkü ihrâma girmekle, belirli bir süre meşru ve helâl faaliyetlerin yasaklanmasına dayanır. Nefsin lezzetleri, kişinin serbest irâde ve isteğiyle terkedilir. Çok yönlü bir terkediş ve nefse karşı duruş sözkonusudur. Hacı adayı yolculuk hazırlıklarına başladığı andan itibâren her adımda nefsiyle zorlu bir mücahede yaşar. Gurur, kibir bir yana bırakılır. Kusurlara, hatalara nâdim olunur. Bu duygularla dostlar ve tanıdıklarla helâlleşilir. Borçlar ödenir. Geride kırgınlar, küskünler ve kul hakkı bırakılmaz.

Hac, beden gücü ve sağlığı yanında, zengin olmak gibi diğer bazı şartları da gerektirir.

İhrama girmek, dünya mâkam ve mertebelerinden soyunmaktır. Rabbin huzuruna rütbelerle değil, tam bir boyun eğiş ve takva ile çıkmaktır. Dünya saltanatı, süs ve ziynetlerinden el çekip, bir anlamda kefene bürünmektir.

Allah'ın beyti Kâbe'yi ziyâret ve tavafta günahlara mağfiret vardır. Zâhirde ziyâret olunan, beş vakit namazda yöneldiğimiz kıble olan Kâbe ise de, gerçekte mekândan, zamandan, herhangi bir şeyle sınırlanmaktan münezzeh olan Allah Teâlâ'dır. O, ziyâret edilenlerin en hayırlısıdır. Zirâ O, çok mağfiret edici, çok halîm, çok cömert, çok kerem, re'fet ve merhamet sahibidir. Okşandıkça şımaran, karşı konulmaz hale gelen nefse direnmeyi öğrenerek onun boyunduruğundan, tutsaklığından âzâd olmak, hac seferinin tabiî bir sonucudur. Allah'ın afv ve merhameti, Cehennem ateşinden kurtuluş, Cenneti kazanmak, din ve dünya işlerinde O'nun lütuf ve yardımına mazhar olmak ise nimetlerin, ödüllerin en güzelidir.

"Emin belde" olan Kâbe, yeryüzünün kalbidir. "Her kim oraya girerse emin olur."(1) Allah'ın (c.c.) rahmeti Kâbe çevresinde coşan, dalgalanan, beyaz çiçekler denizini andıran hacıları kuşatır.

Arefe günü, vakfede duran, Rabbül Âlemin'e el açıp yalvaranların bağışlandığı kutlu gündür. Hz. Âdem ve Havva'nın buluşup bağışlandığı dağ, Cebel-i Rahme adıyla anılmıştır. Peygamber (s.a) Efendimiz, "Cenâb-ı Hakk'ın Arefe gününden daha çok kullarını Cehennem'den azâd ettiği hiç bir gün yoktur." buyurmuştur. Temel hakların vurgulandığı bir beyanname özelliğindeki Vedâ Hutbesi, Peygamber (s.a) Efendimiz tarafından 100 bini aşkın müslümana burada tebliğ edildi.

* * *

Süfyân-ı Sevrî Hz.leri hacca gidenler arasında üstü başı perişan, giyecek elbisesi olmayan bir gence rastlıyor. Gencin yoksulluğunun, hac niyetine ve mübârek beldelere olan iştiyâkına bir engel teşkil etmediğini görerek derinden etkileniyor. Bu duygularla gence kendi elbiselerini hediye etmek istiyor. Fakat dünya nimetlerine sırt çeviren genç onun hediyesini kabul etmiyor. Süfyân-ı Sevri Hz.leri aynı gençle Arafat'da da karşılaşıyor. Vakfede, "Ya Rabbi! Bütün müslümanların haccını kabul eyle!" diye yana yakıla dua etmekte. Onun nefsini ayaklar altına almasına ve herkesi duasına katacak derecede kemâlatına hayran oluyor. Bu hali tefekkür ederken hâtiften bir ses işitiyor. "Allah bu genç hürmetine bütün hacıların haccını kabul etti." diye bildiriliyor. Menâsik-i hac'dan kalan rükûnler tamamlandıktan sonra sıra, Minâ'da kurban kesmeye geliyor. Süfyân-ı Sevrî Hz.leri gencin Allah'a şöyle yalvardığına şahit oluyor:

"Ya Rabbi! Benim canımdan başka sana kurban edecek bir varlığım yok. Benim kurbanımı da kabul eyle!" Duasını "Allah-u Ekber!" nidâsıyla tamamlıyor. Aynı anda cansız yere yığılıyor. O büyük velî, o mübârek mekânlarda sırrını paylaştığı gencin, Allah aşkıyla nefsini fedâ edişini, indi İlâhî'deki mertebesini hayret ve ibret nazarlarıyla karşılıyor.

* * *

Hac'da, Allah'ın salih kulları, kıymetlileriyle birlikte, mertebece geri kalmış, olgunlaşamamış insanlar da i'tâdan, ikrâmdan mahrum ve mahzun edilmiyor. Yaradan'ın vâsi' rahmeti onları da kuşatıyor. Bu husus hacca, avâmın da, havâssın da büyük ecre nâil olduğu bir ibâdet vasfı kazandırıyor.

* * *

Hac ve umreye imkân bulan müslümanlar için, bu yolculukta Allah'ın Habîbi, yaradılmışların en mükemmeli, mahbûbumuz, maksûdumuz, Peygamberimiz (s.a)'i ziyâret şerefi ve saadeti de bulunuyor. Ölümünden sonra ziyâret edenin, hayatında iken ziyâret etmiş gibi olacağını bildiren Rasûlullah (s.a), bu konuda ayrıca şöyle buyurmuştur:

"Sevabını Allah'dan bekleyerek Medine'de beni ziyâret eden kimse, Cennette yanımda olur. Kıyâmet gününde de ben ona şefaatçi olurum."

"Kabrimi ziyâret eden herkese şefaatim vâcib olur."

"Beni ziyâretten başka kalbinde hiçbir arzu olmayarak kim beni ziyârete gelirse, Kıyâmet gününde ona şefaatçı olmak, benim üzerime bir vazifedir."

Medine'ye gelirken Peygamber Efendimiz (s.a) ile birlikte, Hadîs-i şerîfe dayanarak Mescid-i Nebevî'yi de ziyâret niyeti edilir. Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: "Hususî olarak yol meşakkatlerine katlanıp ziyâret edilmeye lâyık olan üç mescid vardır. Şu benim Mescidim (Mescid-i Nebevî), Mescid-i Haram ve Mescid-i Aksâ." Huzuruna varılacak mâkamın büyüklüğü düşünülerek gafletten sakınmaya, zahiren ve ruhen hazır olmaya çalışılır. Yol boyunca ve Medine'de okunan salevâtlar artırılır. Mescid-i Nebevî'de ara vermeden 40 vakit namaz kılanlar için, Peygamber (s.a) Efendimizin "Cehennemden kurtuluş, azabdan berât ve nifaktan uzak olma." vaadi vardır.

Geçen yılki Ramazan umremizde, Suffe Ashabının bulunduğu yüksekçe bölüm ve Hücre-i Saâdetle Mescid'in kuzey cephesi arasındaki alan ziyârete kapatılmıştı. Hz. Fâtıma Annemizin bahçesi diye rağbet edilen bu kısımda, Hücre-i Saadet'in kapısı bulunuyor. Hz. Peygamber (s.a)'in pâk mezarı, Hücre-i Saadet'in güneyinde bulunmaktadır. Mübârek başı güneye yöneliktir. Sonra Hz. Ebubekir (r.a)'inki gelir. Başı Hz. Peygamber (s.a)'in ayağı hizasındadır. Hz. Ömer (r.a) daha kuzeydedir. Başı Hz. Ebubekir (r.a)'in omuzları hizasındadır. (Bu bilgiler kıblenin doğuda olduğu düşünülerek değerlendirilmelidir.) Boş olan bir dördüncü mezar rivâyete göre, Hz. İsâ (a.s)'a tahsis edilmiştir. İkinci gelişinden sonra burada defnedilecektir.(2) Mezarların üzerleri fazla yüksek olmayan sandukalarla örtülüdür. Allah cümlesinin şefaatlerine ve nazar-ı merhametlerine nâil eylesin.

Mescid-i Nebevî'nin içinde Hz. Peygamber (s.a)'in Hane-i Saadetleri ile minber arasındaki kısım, Efendimiz tarafından "Cennet bahçelerinden biri bahçe" olarak isimlendirilmiştir. Hz. Peygamber (s.a) minber üzerinde iken, "(Bu an) benim ayağım Firdevs Cennetlerinin zemini yüksek bahçelerinden bir bahçe üzerindedir." buyurmuştur.(3). Uzunluğu 22 metre ve genişliği 15 metre olan bu genişçe sahada(4) ziyâret ve şükür namazları kılındı. Kalabalığa rağmen kimse mahrum kalmadı.

Hac, umre ve o mübarek mekânlardaki ibâdetlerin herbiri başta Allah'ın rızasını kazanmak olmak üzere, arınmaya, günâhlardan temizlenmeye yöneliktir. İnsan her gidişinde biraz daha arınır. Bu fâni hayatda manevî olgunluğa ulaştıracak her vasıtadan faydalanmak, bu amacı sağlayacak sebeplere sarılmak, elbette haklı ve yerinde bir davranıştır. 35 kişilik kafilemizin başkanı Çanakkale'li Sinan Özdoğan Hocaefendiyi, bu şuura varmış, mübârek beldelerin ve Rasûlullah (s.a)'in bir âşığı olarak hatırlayacağım. Peygamber (s.a) Efendimizi, Mescid-i Nebevî dışından vedâ ziyâretimiz sırasında, bizleri ve manevî ziyâfete katılan yabancıları gözyaşlarına boğan duadan sonra, "Hac ve umre olarak ziyâretimin sayısı kırkı geçmiştir. Su testisi su yolunda kırılır, derler. Allah, Rasûlullah'ın huzurunda ruhumuzu teslim etmeyi nâsib etsin." sözleriyle gönül âlemini bizlere açtı. Kendisine uzun ömür ve bu yolda nice hayırlı hizmetler diledik. Bahsi geçen atasözümüz, "Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz. Nasıl ölürseniz öyle haşrolursunuz" Hadîs-i şerîfi'nin ne güzel bir özetiydi. Allah bize ve gönlünü o mübârek beldelere bağlayanlara, rızasına ulaştıracak ziyâretler lûtfetsin!

Dipnotlar: 1) Âl-i İmrân, 97. 2) İslâm Ansiklopedisi, M. Eğ. Bak. Yayınları, 7. Cilt, S: 470. 3) Kütüb-i Sitte, Prof. Dr. İbrahim Cânan, 5. Cilt, S: 285 Menâsik, Ebu Davûd, 9. Cild, S: 1741. 4) İslâm Ansiklopedisi, M. Eğ. Bak. Yayınları, 7. Cilt, S: 470.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Arzın kalbine yolculuk
« Posted on: 20 Nisan 2024, 16:48:57 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Arzın kalbine yolculuk rüya tabiri,Arzın kalbine yolculuk mekke canlı, Arzın kalbine yolculuk kabe canlı yayın, Arzın kalbine yolculuk Üç boyutlu kuran oku Arzın kalbine yolculuk kuran ı kerim, Arzın kalbine yolculuk peygamber kıssaları,Arzın kalbine yolculuk ilitam ders soruları, Arzın kalbine yolculukönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes