๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Halis_52 üzerinde 09 Ağustos 2010, 15:43:42



Konu Başlığı: ARKADAŞ, AMA NASIL?
Gönderen: Halis_52 üzerinde 09 Ağustos 2010, 15:43:42


ARKADAŞ,  AMA NASIL?

 

            Cenab-ı Hak, Davud Peygambere(a.s) tek başına kalmamasını, arkadaş edinmesini emreder. O da “Sana bağlanmama engel olmadan insanların sevgisini nasıl kazanayım?” diye sorar. Allah, “İnsanlarla kabiliyetlerine göre geçin ve öylece anlaş,” buyurur.

            Burada arkadaş edinmenin gerekliliği kadar, arkadaşlığın yolu da en güzel şekilde gösterilmiş oluyor.

            İnsan yalnız yaşayamaz. Bir toplum içinde yaşamak zorundadır. Gam ve kederlerle dolu hayat yükünü hafifletecek, sevinç ve neşesine ortak olacak bir arkadaş edinmek ister. Bu bir ihtiyaçtır.

            Arkadaş, insanın en yakın dostu, en candan yoldaşıdır.

            Arkadaş, insanın gören gözü, işten kulağı, düşünen aklıdır. Aristo, gerçek arkadaşlığı, “iki gövdede yaşayan bir ruh ve iki ruhla yaşayan bir gövde”ye benzetir. Bizim duyduğumuzu duyabilen, acımızı ve sevincimizi kendi acı ve sevinci gibi paylaşabilen arkadaş, gerçek arkadaştır.

            Gerçek arkadaştan yoksunluk büyük bir kayıptır. Yeni başka bir şeyle doldurulamayacak kadar büyük bir boşluktur.

            Dost edinmemek, dostları azaltmak da felakettir. Schiller’in deyimiyle, “Dostların azaldığı ölçüde insan ölüme yaklaşmış olur.”

            Vefalı dost, insan için büyük bir şanstır.

            Hz. Ali, “Gerçek arkadaş her zaman seninle olabilen, sana faydalı olabilmek için zarara katlanabilen, zamanın bela ve felaketleriyle karşılaştığın zaman, ne pahasına olursa olsun yardımına koşabilendir.”

            Gerçek dost en vefalı, en sadık dosttur.

            Gerçek dost, Oscar Wilde’in dediği gibi insanın “sadece üzüntüsüne katılabilen değil arkadaşının başarısına sevinebilecek kadar yüksek bir ruh gösterebilen insandır.”

            Nietzsche, güllerin,lalelerin, bütün çiçeklerin solacağını, çelik ve demirlerin kırılacağını, ama gerçek dostluğun hiçbir zaman solup kırılmayacağını söyler.

            “Söyle arkadaşını, ne olduğunu söyleyeyim,” demişler. Peygamberimiz, “Kişi arkadaşının yolundadır. Sizlerden biri arkadaş edineceği kimseye iyi baksın,”buyururken, arkadaş seçiminde çok dikkatli olunması gerektiğini söyler. Kötü arkadaş çürük elma gibi arkadaşını da bozar. Mikrop gibidir, hastalık bulaştırır. Bu hastalık çoğu kere maddi olmakla kalmaz, manevi hayata da sirayet eder. Kur’ân’da Kıyamet gününde bazı insanların arkadaşlarından, “Keşke falanı arkadaş edinmeseydim. Şöyle şöyle yaptı,” diyeceklerinden bahsedilir.

            Arkadaş seçimi, insanın ömür boyu vereceği en önemli kararlardan birini teşkil eder.

            Fikir yapısı ve yaşayış tarzı bozuk, tembel, serseri, başı boş insanlar kendilerine olduğu kadar, arkadaşlarına da zararlıdır.

            Hz.Ömer, “Sakın kötüyle arkadaşlık etme. Zira onun huyları sana da geçer. Sen de onun gibi olursun,” der.

            Felaket anında insanı yalnız bırakan, kötülüğe sürükleyen, sadece menfaatini düşünen, kişiyi maddi ve manevi zarara sokan arkadaş kötü arkadaştır.

            Arkadaşlarını iyi seçemeyenler zarardan kurtulamaz, mutsuzluğun girdabına düşerler.

            İyi bir arkadaş,

-          Karşılıksız sevebilmeli;

-          Akıllı olmalı

-          İnançlı, hoşgörülü, alçakgönüllü, vefalı kısacası güzel ahlaklı olmalı.

 

Cafer-i Sadık, “Beş kimseyle arkadaşlık etme!” de:

1.      Yalancıyla arkadaşlık etme. İnanırsan aldanabilirsin. Çünkü o seraba benzer. Uzağı yakın, yakını uzak gösterir.

2.      Ahmakla arkadaşlık yapma. Çünkü sana fayda vereceğim derken zarar verir.

3.      Cimriyle arkadaş olma. Çünkü ciddi şekilde ihtiyacın olduğu zaman yardımını senden esirger.

4.      Korkakla arkadaşlık yapma. Çünkü seni ele verir. Bir tehlike anında seni bırakıp kaçar, yalnız bırakır.

5.      Günahkarla arkadaşlık kurma. Çünkü o seni bir lokmaya,hatta daha azına bile feda edebilir.

 

Arkadaş edinmek isteyen, arkadaşlığı paylaşmayı da bilmelidir. Tek taraflı arkadaşlık olmaz. Arkadaşımızdan istediğimiz kadar bizde verebilmeliyiz.

            Arkadaşımızdan samimiyet, sevgi, şefkat, fedakarlık, incelik, zariflik, insaf, merhamet, yumuşak huyluluk isteriz. Ama bizde ona karşı böyle olabiliyor muyuz?

            Hatasız kul olmaz. Arkadaşımız da nihayet bir insandır. Hatalarını hoş görebilmeli, bir hatası yüzünden alakayı kesmemeli, küsüp darılmamalıyız. Bizimde hatalarımız yok mu?

            Kendi kusur ve hatalarımızı bağışlamasını istediğimiz kadar bizde onu bağışlayabilmeliyiz. Ona iyi davranmalı, şiddet ve kabalıktan kaçınmalı, yardımına koşabilmeliyiz.

            Hz.Ömer, “Dostunun seninle ilgili olan işini güzel gör ki, gerektiğinde sana daha güzeliyle karşılıkta bulunsun,” der.

            Merhum Zübeyir Gündüzalp, “Mesai arkadaşlarına hürmet ve sevgi beslemeyenler dava ve idare adamı olamazlar. Sevgi, şefkat, müsamaha, hürmet, müdebbir(tedbirli) ve muvaffakiyetlere namzet bir dava adamının mümtaz hasletleridir.” Der.

            Burada Peygamberimizin arkadaşlıkla ilgili bir öğüdüne de temas edelim. Efendimiz, hiçbir dostun yüzde yüz sevilmemesi, hiçbir düşmana da yüzde yüz  düşmanlık yapılmaması gerektiğini bildirir. İlerde dostumuzla aramızın açılabileceğini, düşmanımızın da dostumuz olabileceğini belirtir. Açık kapı bırakmalı. Ta ki ne hayal kırıklığına uğrayalım, ne de mahcup olalım.