๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 28 Kasım 2010, 16:10:07



Konu Başlığı: Ardına bakmak
Gönderen: Sümeyye üzerinde 28 Kasım 2010, 16:10:07
Ardına Bakmak

 


  Nihal İlimen


 

Gidenler niçin arkalarına bakarlar?

İnsanlar ne zaman arkalarına bakmak ihtiyacı hissederler?

Ardına bakmakla, gözü arkada kalmak deyimi arasında nasıl bir ilişki bulunuyor.

Bu durumun müspet veya menfi yönleri nelerdir? Hiç düşündünüz mü?

Bir yolcu düşünün..Tüm hazırlıklarını tamamlamış, tam yola çıkacak iken, giderken son bir defa dönüp geride bıraktıklarına, ardında kalanlara bakmak istiyor.

Bunda ne gibi bir menfi taraf olabilir ki diyebilirsiniz…

İnsanlar yolculuğa çıkarken her zaman olduğundan daha fazla duygusallaşırlar.

Ayrılık kısa süreli de olsa hüzünlüdür. Ayrılığın ne kadar yürek yaralayıcı olduğunu anlamak için edebiyatımıza kısa bir göz atmamız yeterli olacaktır.

Hele kültürümüzün vazgeçilmezleri arasında yer alan türkülerimiz her şeyi anlatmaya yeter de artar bile.

Kimi şarkıda ayrılık yarı ölüme, kimi türküde ise ateşten gömleğe benzetilmiştir.

Örneklerini çoğaltabileceğimiz bu sözler gösteriyor ki, ayrılık her yiğidin üstesinden gelebileceği bir dert değildir.

İşte bu atmosferde insanın ardına bakmaması mümkün müdür?

Geride bıraktıkları için endişeleniyordur. İçi rahat değildir.

Ağyarın boş durmayacağının, sevdiklerini rahatsız edeceğinin bilincindedir.

Kendisi her ne kadar yepyeni ümitlere yelken açıyorsa da, arkada kalanların geçmişin tortularıyla uğraşacaklarını seziyordur.

Geçmiş, insanın yakasını öyle bir çırpıda bırakmaz…

İleriye yönelik yapılacaklara köstek olmak için pusuda bekler..

Umudu kırarak, insanın dizlerindeki dermanı alarak ayağı tökezletir.

İşte geçmişe takılanlar, yola çıkamazlar ileriye gidemezler.

Sürekli endişeler, kuruntularla boğuşur dururlar.

Kalanlar, gidenlerin gönüllerini ferahlatacak kadar sağlam duruşa sahip değillerse o zaman da göz, ister istemez arkaya döner.

Geçmişlerinden ders alarak ileriye gidenler, ona takılıp kalmazlar.

Hatalarıyla yüzleşebilenler, ileriye gitmek için yeterli enerjiyi ve motivasyonu yine kendi içlerinde bulacaklardır.

 

Aksi halde yolda kendileriyle birlikte yürüyen bir başkasını göremediklerinde yine umutsuzluğa kapılabilirler.

İnsan doğru ve hak bildiği yolda tek kalsa da yürümeye devam etmeli.

Yürümek için arkalarından birilerinin gelmesini bekleyenler yürüyemezler.

Yürümeye başlasalar da ilerleyemezler.

Çünkü dönüp ikide bir de arkalarına bakanlar mesafe kat edemezler. Çünkü her arkaya dönüş enerji ve zaman kaybı olacaktır.

Yolun doğruluğu arkadan gelenlerin çokluğu ile doğru orantılı olmayabilir.

Hatta hiç kimse arkanızdan gelmeyebilir.

Yalnız yürümek zorunda kalabilirsiniz.

Eminseniz gittiğiniz yoldan ne gam…

Birilerinin iteklemesiyle değil de kendi iradenizle çıkmışsanız yola..

Sonuçlarına katlanabilecekseniz… Başarısızlıklarınızı, tökezlemelerinizi yüklemek için suçlu aramayacaksanız…

Gidenler yalnız kalmayı göze almalıdırlar…

Yalnızlaşmayı, gurbeti, hüznü satın almışlardır peşin peşin…

Bu yükü taşımak için, paylaşmak için kimsecikleri bulamayabilirler.

Sitem etmeye hakları var mıdır?

Kendileri tercih etmemişler midir gitmeyi/yola çıkmayı?

Kitleleri arkalarından sürükleyenler, tek başlarına yola çıkmayı göze alabilenlerin içinden çıkmıştır.

Arkadan gelenlere bel bağlayanlar, onların durumuna göre pozisyon değiştirirler.

Halbuki, önden gidenler belirlemeli yolu da, yolcuyu da…

Hızı da, şekli de…

Bir amacı ve hedefi olanlar giderler… giderken de arkalarına bakmazlar…

Bakarlarsa gidemezler…

Hedefe kilitlenenler arkalarından kimin veya kaç kişinin geldiğine aldırmazlar…

Hüzünlerini, hasretlerini aşlarına katık yaparlar…

Kan tükürseler de kızılcık şerbeti içtik derler…

Başarmaktan başka seçenekleri kalmamıştır.

Dimdik ayakta durup, onurlu bir duruş sergilemek zorundadırlar…

Çünkü gidenler, kalanların da umududur aynı zamanda…

Birlikte ayağa kalkmak için…