๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 19 Kasım 2009, 00:23:51



Konu Başlığı: Allah nâmına olunca...
Gönderen: Zehibe üzerinde 19 Kasım 2009, 00:23:51
(http://photos-e.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-snc3/hs007.snc3/11444_172567042637_89361212637_3041050_4706345_n.jpg)

Hz. Ömer (ra) zamanında etkili, sözleriyle insanları âdetâ büyüleyen Cendî isimli güçlü bir şair varmış. Hem çalar, hem söylermiş. Söz sultanlarının yarıştığı o dönemde bayağı teveccüh kazanmış, çok da talebe yetiştirmiş. Gün gelmiş, 75 yaşına merdiven dayamış, tabiî ki eski sevgi ve ilgiyi göremez olmuş.

Bir gün bir meclise girdiğinde hiçbir ilgi göremeyişi çok ağır gelmiş Cendî’ye. Yıkılmış, mahvolmuş. Bir türlü hazmedememiş. Üzüntüyle çekip gitmiş. Mezarlığa gitmeyi kurtuluş olarak görmüş Cendî. Bir mezar taşının dibine yığılıp sızlana sızlana “Ben ki senelerdir insanlara çaldım, söyledim. Önce alkış tutanlar şimdi görmezden geliyorlar. Ben de Allah için çalar, söylerim” diyerek içten yakarışlarla söylemeye başlamış.

Öyle içli söylüyormuş ki Hz. Ömer’in (ra) kalbine ilham gelmiş: “Benim bir sevgili kulum var mezarlıkta. Ne istiyorsa, yerine getir.” Hemen mezarlığa gitmiş Hz. Ömer. Onu karşısında görür görmez korkmuş Cendî. Hz. Ömer: “Ben senin hal ve hatırını sormaya geldim. Allah bana ilham etti” deyince de rahatlamış.Cendi’nin intibaha gelmesine yetmiş bu sözler. Sazını kırıp, “Ben senelerdir halka çalıp söyledim. Kıymetim bilinmedi. Allah’a beş dakika söyledim beni sevdiği kullar defterine yazdı” diye sevinç çığlıkları atmış.

Ne mutlu Allah için yaşayabilen, O’nun rızası istikametinde hareket edebilenlere!

(http://photos-a.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-snc3/hs007.snc3/11444_172567282637_89361212637_3041052_4615739_n.jpg)

Ey Sahib-i Hakikim (celle celâluhu) ben mücrim ve ben zavallı kulun yine Senin o engin, o büyük ve o eşsiz Rahmetine sığınıyorum.

Rabbim Sen biliyorsun ki kulluğumdan asla memnun değilim, çok kereler utandım, sıkıldım ve bana hala yollamakta olduğun nefesime ve hala aklımı muhafaza etmene ve hala kalbimin çalışmasına müsaade etmene ve beni rızıklandırmana rahmetine hayret ediyor ve şaşırıyorum. Seccademin başında hakkıyla eda edemediğim namazlarımı mı, Seni insanların arasında hakkıyla anlatamamamı, şükürsüzlüğümü, zikirsizliğimi ve fikirsizliğimi mi.. Sana hangi kusurlu hallerimi şikayet edeyim.

Rabbim (celle celâluhu)! Nefsim çoğu kez bana galebe çalıyor. Benden haberdarsın ve her halim Sana malum. Beni ademlerden, bilinmezlerden çıkaran Rabbim (celle celâluhu). Sana milyonlarca kere hamdolsun, fakat ben ahdime sadık kalamadım dünyaya daldım, şeytanın ve nefsimin oyuncağı oldum. Tevbe istiğfar edip tekrar günah kirine bulandım.

Rabbim (celle celâluhu) şu anda yine Senin af kapının önündeyim acaba bu kapı tekrar aralanır mı diye korku ve ümit içinde utana sıkıla boynum bükük kaddim kırık, tüm perişanlığımla O kapıya bakmaktayım. Günahlarım ve kusurlarım dizboyu ama Senden başka da gidecek hiçbir kapım yok.

Rabbim (celle celâluhu) Senden ne derece utanıyorsam yine Seni o derece de seviyorum. Sen ne güzel bir Rabb’sin (celle celâluhu). Ben ne kötü bir kulum. Allahım (celle celâluhu) Sana layık olamadım. Habib-i Edibine layık ümmet olamadım. Vallahi ben benden razı değilim amma bana Senden yakın da kimseyi bulamadım. Ben affedilmeye layık olmasam da Sen Rahman ve Rahimsin, Gaffar ve Settarsın, affı da çok seversin. Affetmek Senin şanındandır.

Ne olur beni affet!..