> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Ruh:Varligi,Mahiyeti Ve Hususi Delilleri
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Ruh:Varligi,Mahiyeti Ve Hususi Delilleri  (Okunma Sayısı 779 defa)
30 Eylül 2011, 13:40:02
Nursima

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 169


« : 30 Eylül 2011, 13:40:02 »



 
RUH: VARLIĞI, MAHİYETİ VE HUSÛSÎ DELİLLERİ

1. Ruh, Âlem-i Emir’den gelen şuurlu bir varlıktır:
Ruh, Âlem-i Emir’den gelen şuurlu bir varlık olup, Âlem-i maddîden değildir. Şimdi, bu iki âlemi bir parça izah etmeye çalışalım:
Âlem-i maddî veya Âlem-i Şehadet, gördüğümüz ve şâhid olduğumuz şu âlemdir. Bazan ‘Mülk’ ve ‘Şehâdet’ Âlemi de denir. Allah (cc) bu âlemde öldürür, diriltir; yeni yeni vücudlar yaratır, ibda' ve inşâ eder. Yaratılan bu vücutlar, belli bir şekle bürünür, süslenip tezyin edilirler. Bitkiler, hayvanlar ve insanlar, bu âlemi teşkil eden canlılardır. Zerreden küreye ve bütün gökyüzü sistemlerine kadar gözle görülüp, elle tutulan ve boşlukta bir yer işgal eden bütün maddî varlıklar, madde âlemi dediğimiz bu âleme dahildirler...
Âlem-i Emir, maddî ölçülere girmeyen ve daha ziyade kanunların hâkim olduğu bir âlemdir. Bu âlemde esas olan, madde değil, ma'nâdır. Ma'nâyı kavrama ve yakalama mümkün olmadığı için biz, sadece bu âlemin Mülk ve Halk Âlemi’ne uzanan fonksiyonlarını görür ve ancak bunlarla Âlem-i Emr’i anlamaya çalışırız. Konuyu akla yaklaştırmak bakımından müşahhaslaştırmak icab etmektedir:
Meselâ: Bir tohum veya çekirdeği ele alalım. Maddî âleme ait olan bu tohum, içinde taşıdığı hayat düğümü itibâriyle, Emir Âlemi’yle de alâkalıdır. Zirâ her tohum ve çekirdekte, onun hayatının tesbit edildiği merkezi ve canlandırma, nemâlandırma ve gelişmeye tâbi tutma kanunu vardır. Tohumdaki bu hayat düğümü çatlar, açılır, rüşeym başını çıkarır; derken filiz haline gelir ve nihayet ağaç olup meyve verir. Bu, ondaki nümüvv kanunu sebebiyledir. Fakat bu kanun, gözle görülüp elle tutulmaz.. sesi de duyulmaz. Sadece biz, bu kanunun hükmettiği vücuda ait o maddî varlığı fizikî gelişmesi içinde safha safha takip ederiz. Yani Âlem-i Halk’a bakan yönünü görüp müşahede eder, Âlem-i Emir’e ait yönünü ise görmeyiz, fakat kabul ederiz; çünkü, maddî sebeplerin böyle bir netice vermesi mümkün değildir. Yoksa, bir toprak zerresinin ve bir parça hava unsurunun, yeryüzündeki bütün bitki çeşitlerini bilip tanıması ve milyonlara baliğ bu çeşitleri ayrı ayrı şekillendirecek makina ve tezgâhlara sahip olması gerekir ki, bu da, bitkiler adedince muhalleri kabul etmek demektir.
Ve yine ana rahmindeki sperm de, tıpkı toprağın bağrındaki tohum gibi yumurtada bulunan “nümüvv kanunu” ile gelişir.
Annenin döl yatağı her ay boşalır, bu bir kanundur. Sonra duvarları, muhtemel misafir sperm için vitamin depoları olarak hazırlanır ki, bu da bir kanundur. Anne rahmine doğru harekete geçen milyonlarca spermden sadece biri, yarışı kazanıp yumurtanın zarından içeri girer ve ardından hemen kapılar sürmelenir. İşte bir kanun daha! Sonra, Kur'ân'da ifâde edildiği gibi, sperm, devreler halinde üç karanlık odada hücre, doku ve organ safhalarını geçirir -bu da bir kanun- ve daha nice rahmet harikalarıyla beslenir. Bütün bunlara embriyolojik kanunlar diyoruz. Ceninin geçirdiği bu safhaları bugün cihazlarla tesbit edip izleyebiliyor, fakat bu gelişmelere hükmeden kanunları göremiyoruz...
Aynı şekilde, itme-çekme ve yerçekimi gibi kanunların mevcudiyeti de herkesçe kabûl edilen bir mes'ele olmakla birlikte, kendilerini görmemiz mümkün değildir. Bizim gördüğümüz, ancak bu kanunların madde âlemine akseden fonksiyonlarıdır.
Ruh da bir kanundur.. ve, verdiğimiz misâllerde açıklamaya çalıştığımız kanunlar cinsindendir. Şu kadar var ki, diğer kanunlarda şuur ve idrak bulunmamasına karşılık, insan ruhu, şuur ve idrak sahibidir.
Allah (cc), ruhu “Kün” emrine ait âlemden göndermiştir. Kur'ân'da, Efendimiz (sav) ’e ruh anlatılırken, “Ruh Rabbimin emrindendir, de” (İsra, 17/85) ifâdesi içinde “Rabbî” denilip, “Rabbü’l-âlemîn” denilmemiş olması, onun Halk Âlemi’ne ait olmayıp, Emir Âlemi’ne ait olduğunun delillerindendir.
2. Ruh bütünüyle tarif edilemediği gibi, onu beşerî malûmatla da anlamak mümkün değildir:
Ruh, basittir, terkip edilmiş değildir. Madde, atomlardan, atomlar da çeşitli parçalardan meydana geldiği için dağılıp çözülmeleri mukadderdir. Ancak ruhta durum böyle değildir. Onun varlığı sabittir, iyonlaşmaz ve dağılmaz. Mahiyeti böyle olduğu için de biz, onu bir maddeyi gördüğümüz gibi göremez ve laboratuvara götürüp deney altına alamayız. Ancak, hariçte ve maddî âlemde müşâhede edip durduğumuz tezahürleriyle ruhun varlığını kabûl ederiz; ederiz ama, yine de mahiyetini bilemeyiz... Zâten, birşeyin varlığını kabûl etmekle, mahiyetini bilmek tamamen birbirinden farklı şeylerdir.
Bir şeyi görmek için göze ihtiyacımız vardır ama, sadece maddesiyle gözün mevcudiyeti, görmemiz için kâfi ve yeterli değildir. Zirâ beyin, faaliyetini aralıksız ve arızasız devam ettirmedikçe göz, görme fonksiyonu eda edemez. Çünkü göz bir menfez, görme de beyne ait bir ameliyedir. Beyin için de durum bundan farklı değildir. O da, bünyesindeki bütün fakülteleri çalıştırabilmek için, merkezî bir sevk ü idare kuvvetine ve devamlı surette kumandayı elinde tutan bir kumandana muhtaçtır.
Evet beyin, hiçbir zaman kendini aşıp da, üstünde hükmünü sürdüren ruha, “Senin mahiyetini bilemiyorum, öyleyse sen yoksun” gibi bir hezeyanla karşılık verip küstahlaşamaz. Zira, beynin kendi üstündeki mükemmel gücü kavrayabilmesi için, elindeki o geçmez akçeleri, kifayetsiz sermayeyi, kıt, yetersiz materyali ve madde ile sınırlı duyularını aşarak, bilkuvve kendinde mevcut olan bütün cihazlarını kullanması gerekecektir ki, ancak bu suretle, iç içe girift binlerce çember içinden ve gittikçe büyüyen daireler arasından geçip, ruh gibi sahilsiz bir denizin mahiyetini kavrama sınırına yanaşabilsin. Bu ise, Halk Âlemi dediğimiz şu madde âlemi itibariyle mümkün değildir.
Ruh, mahiyeti anlaşılamadığından dolayı tarif de edilemez. Bu mes'elenin ifratı, ruhu inkâr, tefriti de, tıpkı bir madde gibi onu tarif etmeye kalkışmakdır.
Ruh tarif edilemez, çünkü onu tarif etmek isteyecek olan insan, çoğu zaman kendi dünyasına ait eşya ve hâdiseleri dahi tarif etmekten acizdir. Söz gelimi, hayatında hiç bal yememiş bir insana, ne kadar usta bir edip de olsanız balı tarif edemez ve mücerret sözlerle ona balın verdiği hazzı veremezsiniz. Hayatında hiç gül veya karanfil koklamamış bir insana da bu iki çiçeğin kokusunu sırf tarifler çerçevesinde duyurmanız mümkün değildir.
Konuştuğunuz dili anlamayan bir insana bütün bir kitabı okusanız, o bundan bir tek harf dahi anlamayacaktır.
Bu durumda karşımıza çıkan hakikat şudur: Hakkında söylenenler ne olursa olsun, ruha sıhhatlı bir tarif getirmek mümkün olmadığı gibi, beşerî mâlumatla onu anlamak da mümkün değildir.
3. Bizde maddemizin sustuğu anda konuşan cevher, ruhtur:
Halk Âlem’inde dahi konuşmaların farklı farklı olduğu hepimizin mâlumudur. Burada konuşmadan maksadımız, insan dilinde açan hitap çiçeği değil, konuşma dahil her türden anlaşma ve haberleşme çeşididir. Çünkü her türlü anlatma tarzı, bir çeşit konuşmadır.
Sadece bizim duyma sahamıza giren o kadar çok ses türü var ki.. evet, iki taşı birbirine vurduğumuzda çıkan sesle, iki ağaç parçasından veya iki demir çubuktan çıkan sesler birbirlerinden ne kadar da farklıdır! Yerin altından kaynayarak gelen suyun sesiyle, yatağında sessiz sessiz akan suyun sesi bile değişiktir. Fırtına ve kasırganın o korkutucu sesinin yanında bir saba rüzgârının, bir meltemin sesi ne kadar munis gelir insana. Gök gürültüsü de bir sestir, içe ürperti veren bir ses; yağmurun büyüleyici sesinde ise bir sekîne gizlidir.
Ormanların sakinleri de kendilerine has sesler çıkarırlar. Kimi kulak tırmalayıcıdır, kimi huzur verici. Gök mavisinin çocukları kuşlar, onlar da ayrı ayrı sesler çıkarırlar. Bülbül şakır, karga ciyaklar.
Nasıl ki, şu madde âleminin kendine has ve çeşit çeşit konuşma şekli var.. ve böyle olması hikmet açısından bütün varlığın tekdüze bir ses çıkararak konuşmasından daha muvâfıksa, Cenâb-ı Hakk'ın da her âlemle konuşması farklı farklıdır. Melekle ayrı, nebîyle ayrı, ilhâm yüklü veliyle daha bir ayrı konuşan Allah (cc), insanlara kitabıyla hitap ederken, dağa, taşa ve semaya başka türlü hitap eder. Arı ve emsaline olan vahy û ilhamı ise bütün bütün başkadır.
Berzah âleminin kendine mahsus bir konuşma dili olduğu gibi, Mahşer’le Cennet ve Cehennem'deki konuşmaların da, yine o âleme göre olacağı anlaşılmaktadır.
Şimdi biraz da kendi âlemimize dönelim: İnsanların kendi aralarındaki konuşma ve anlaşma tarzları da çok çeşitlidir. Yeryüzünde binlerce farklı dil vardır. Hattâ, harekete dökülerek ifâde edilen his ve duygu dünyamızın ma'nâlarını jest ve mimiklerimizle çok farklı olarak ifâdelendiririz. Her milletin veya aynı millet içindeki çeşitli kavim ve kabilelerin, sevinç ve sürur ifâdelerini gösteren hareketlerinin bu kadar değişik olmasını başka neyle ifâde edebiliriz! Zaten örf ve âdetlerin çeşitliliği de, bize bu ma'nâda bir fikir vermekte değil midir?
İnsan, kompütürler vasıtasıyla konuşurken de ayrı bir dil kullanır ve bu, onun normal konuştuğu dilden çok farklıdır. Belki o, ilerde robotlarla daha farklı konuşacaktır. Ve hele, insanların telepati yoluyla konuşmaları, bize daha başka âlemlerde daha başka konuşma şekillerinin olduğunu göstermektedir. Ayrıca medyumların, hipnotizmacıların ve ruh çağıranların dilleri de başka başkadır.
Bir de, insanın dilini kullanmaksızın kendisiyle içten içe konuşması vardır. Buna “nefsî konuşma” denir. Aslında konuşma deyince ilk akla gelen lafzî konuşmadır ki bu, irâde ve beynin fonksiyonlarıyla, ses telleri, boğaz, dil... vs. yardımıyla dışarıya döktüğümüz ma'nâ alfabesi, kulakların duyduğu, muhatabım...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Ruh:Varligi,Mahiyeti Ve Hususi Delilleri
« Posted on: 25 Nisan 2024, 16:29:07 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Ruh:Varligi,Mahiyeti Ve Hususi Delilleri rüya tabiri,Ruh:Varligi,Mahiyeti Ve Hususi Delilleri mekke canlı, Ruh:Varligi,Mahiyeti Ve Hususi Delilleri kabe canlı yayın, Ruh:Varligi,Mahiyeti Ve Hususi Delilleri Üç boyutlu kuran oku Ruh:Varligi,Mahiyeti Ve Hususi Delilleri kuran ı kerim, Ruh:Varligi,Mahiyeti Ve Hususi Delilleri peygamber kıssaları,Ruh:Varligi,Mahiyeti Ve Hususi Delilleri ilitam ders soruları, Ruh:Varligi,Mahiyeti Ve Hususi Delilleriönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes