Konu Başlığı: Allah ın has kullarını sevmek araç mıdır amaç mı Gönderen: Sümeyye üzerinde 10 Temmuz 2010, 17:29:16 Allah'ın has kullarını sevmek araç mıdır? Amaç mı? Allah'ın has kulları olan evliyaullah ve iyileri sevmek gaye midir, vesile midir? Evet, bu sevgi bir amaç mıdır, yoksa nefsin arıtılıp temizlenmesi, insanın terbiye olup yetişmesi ve insani seciye ve hasletlerle donanması için bir vesile ve araç mıdır? Hayvani aşk ve tutkularda, aşığın bütün dikkati ve amacı sevgilisinin yüzü, vücudu, gözü, kaşı, teninin rengi vs güzellik ve çekicilikleridir ki tamamı içgüdüsel olup fizikidir; ama sevgiliye kavuşup da doygunluğa erişince bu şiddetli eğilim ve tutku eski hararetini kaybeder, giderek soğumaya yüz tutar İnsani sevgi ve aşklar ise daha önce de belirttiğimiz gibi hayat verir insana, zindelik verir, canlılık getirir, itaat ve teslimiyet getirir Aşk, aşığı sevdiğine benzetir, öylesine bir cazibe ve çekime kapılır ki her şeyiyle ona benzemeye ve onun tam bir kopyası olmaya gayret eder Hâce Nasirüddin Tusi hazretleri, İbn-i Sina'nın "İşarat" adlı eserine yazdığı şerhte şöyle der: "Nefsani aşk; sevenle sevilenin öz yapı itibariyle benzeşip özdeşleştiği aşktır Seven, sevgilisinin yol ve yordamına da ilgi duyar, onun yaptığı her şeyi sever Bireyi heyecan ve şevke getirip dünyevi ilgi ve eğilimlerden onu kurtaran bu duygu, aşktır"[1] Sevgi, benzeşme ve özdeşleşmeye iter insanı, böylece seven sevdiğine benzemeye başlar Sevgi tıpkı sevenden sevilene uzanan bir kablo gibidir; sevilenin bütün özellik ve hasletleri bu kablo aracılığıyla sevenin varlığına iletilmiş olur Sevilenin kim olduğu ve kime gönül verileceği konusu işte bu noktada ehemmiyet kazanmaktadır; bu nedenledir ki İslam dini kiminle arkadaş ve dost olunacağı konusuna pek fazla önem verir, bu mesele hakkında onca ayet ve rivayet bulunmasının nedeni de budur Çünkü sevgi benzeşmedir, güzellik ve gafleti birlikte getirir, sevginin yansıdığı yerde kusurlar hüner gibi görünür, dikenler çiçek kesiliverir insanın nazarında![2] Sevilenin kimliğinin, İslam'da önemli olduğunu demiştik Kur'an-ı Kerim'de nice ayetler ve Resulullah'tan (saa) ulaşan nice rivayetler vardır ki kötü ve ahlaksız insanlarla dost olunmaması, onlardan uzak durulması emredilmekte, buna karşılık mümin ve iyi insanlara sevgi duyulması, onlarla dost olunması tavsiye edilmektedir İbn-i Abbas şöyle rivayet eder: Resulullah'ın (saa) huzurundaydık, en iyi dost ve arkadaşın kim olduğu sorulduğunda şöyle buyurdu: "Kendisiyle görüştüğünüzde Allah'ı hatırladığınız, sözlerini dinleyince ilminizi artırdığınız, davranışları karşısında ahiret ve kıyameti andığınız kimse!" Evet, insanoğlu iyileri ve dürüst insanları sevmeye pek muhtaçtır bugün Zira bu sevgi onu da onlara benzetecek, onlar gibi tertemiz, pırıl pırıl bir kişilik kazanmasına yol açacaktır İnsanın ahlakını düzeltip nefsini terbiye etmesi için çeşitli yollar önerilmiştir Bunlardan biri de Sokrates'in önerdiği yol ve yöntemdir Ona göre insan akıl ve zeka yoluyla, yani düşünerek kendisini yetiştirmeli, ıslah etmelidir İnsan her şeyden önce iyilik ve doğruluğun faydalarına ve kötülüğün zararlarına inanmalı, zeka ve düşünce yoluyla bu hakikati iyice kavradıktan sonra yine akıl ve zeka yardımıyla kötü sıfat ve özellikleri teker teker bulup kendisini onlardan temizlemelidir Tıpkı burnundaki kılları birer birer çeken, tarlasındaki zararlı otları tek tek bulup yolan, varlık harmanındaki taşı-toprağı teker teker ayıklayan kimse gibi tam bir dikkat ve özenle, sabır ve itinayla kötü sıfatları yavaş yavaş, birer birer kendisinden uzaklaştırmalı, varlığının altın yapısını bu halis olmayan şeylerden temizlemelidir Akıl için, neredeyse imkansız denecek kadar zordur bu Filozoflar ahlakın ancak böyle temizlenip düzelebileceğini, akıl ve mantık gücüyle bunun mümkün olabileceğini söyler ve mesela şöyle derler: İffet, dürüstlük ve kanaatkar olmak insana onur ve kişilik kazandırır, halkın nazarında değer ve itibar görmesini sağlar, hırs ve tamahkarlık ise alçaklık ve zillet getirir Veya şöyle der filozoflar: "Bilim, insana güç ve kudret verir, bilim şöyledir, bilim böyledir, Süleyman mülkünün anahtarıdır ilim, insana doğru yolu ilim gösterir ancak" Yine filozoflar "Kıskançlık ve başkalarının kötülüğünü istemek ruhsal bir hastalıktır, sosyal açıdan olumsuz sonuçlar doğurur" derler Bu yolun doğru ve bu aracın da iyi bir araç olduğu şüphesiz; ama önemli olan bu aracın başka bir araçla kıyası durumundaki konumudur Tıpkı otomobilin iyi bir araç olması gibi Ama otomobille uçağı karşılaştırırsak konum değerlendirmesi daha sağlıklı olur Akli ve mantıki yolun doğruluğundan ve ahlaki konularda meselelere ışık tutması ve doğru sonuçlara varması gerçeğinden şüphemiz yok, bunu elbette ki kabul etmektedir herkes, ancak, burada şu kadarını söylemek durumundayız: Felsefe okullarında ahlak ve eğitim meselesi konusundaki tartışmalar henüz belli bir sonuca ulaşamamış olup felsefe okullarında bu tür bahisler "Kıyısına ulaşılamamış deryalar" gibidir Felsefede bu meseleler tartışma safhasından öteye geçebilmiş değildir henüz, irfan taraftarları ise "Felsefecilerin ayağı tahtadandır, tahta ise pek zayıftır, güvenilmez" demektedirler Ne var ki biz burada bu konuları tartışmayacağız, konumuz bu araçların işlerlik gücü ve ne kadar işe yarar olduklarıdır sadece İrfan ehli olanlar, akıl ve mantık yolu yerine; sevgi ve saygıyı önerirler,"Mükemmel bir insan bul, onu sev, emrine itaat et; bu yol akıl ve mantık yolundan hem daha az tehlikelidir hem de daha hızlıdır" Kaba bir kıyasla bu ikisi eskiden elle kullanılan araçlarla şimdiki modern makinelere benzemektedirler Kalbin ahlaki çirkinliklerden temizlenmesi konusunda sevgi ve saygının etkinlik derecesi, tıpkı kimyasal maddelerin metaller üzerindeki etkisi gibidir Mesela bir klişeci, klişedeki harflerin kenarlarını nitrik asitle temizler, tırnağının ucu veya çakı vb şeylerle değil Ahlaki bozulmalar karşısında aklın etkinliği, tıpkı yere dökülen demir tozlarını teker teker eliyle toplamak isteyen insanın etkinliği kadardır, fevkalade zor ve zahmetli bir iştir bu Ama bir mıknatıs olursa yerdeki bütün demir tozlarını bir anda toplayabilmek kolaylıkla mümkündür! Sevgi ve saygı gücü ahlaki bozulmaları temizleyip giderme hususunda tıpkı mıknatıs gibidir, bütün ahlaki bozukluk ve çirkinlikleri bir çırpıda siler süpürür İrfan ehline göre iyilerle salihlere duyulan sevgi ve bağlılık otomatik bir sistem gibi bütün kötülük ve çirkin hasletleri siler süpürür Bu anlamda ilahi cezbeye kapılıp iyilik potasında erime hadisesi, bireyin ruhunu ve ahlakını temizleyip arıtan ve insancıl yeteneklerinin işlerlik kazanmasını sağlayan en mükemmel durumdur Evet, bu yolu katetmiş olanlar, ahlaki ıslahın sevgiyle, saygıyla ve gönülden bağlılık duymayla mümkün olabileceği inancındadırlar İyilerle oturup kalkmanın insan ruhunda yarattığı olumlu etkilerinin, yüzlerce cilt kitap okumaktan daha fazla ve yapıcı olduğu bilfiil tecrübe edilip, görülmüştür Mevlana sevginin verdiği mesajı Mesnevide "ney"in hüzünlü inleyişine benzetir: Ney gibi panzehiri kim gördü? Ney gibi cana yakın dost kim gördü? Aşkın ateşiyle sinesi yananlar Her nevi hırs ve kusurdan kurtuluverdiler Ne mutlu sana ey sevgili aşkımız Ey bütün hastalıklarımızın tabibi! Kimi zaman iyi ve nurlu insanların sevenleri, onların müritleri, onların konuşma üslubuyla yürüyüşünü, hatta giyim tarzlarını bile taklit eder, her sahada onlara benzemeye çalışırlar Bireyin ihtiyari ve iradi olarak yaptığı bir taklit değildir bu, tamamen tabii ve kendiliğinden gerçekleşen bir durumdur Sevgi; sevenin bütün benliğini etkileyen, onu her şeyiyle sevdiğine benzetip onunla bütünleştiren bir güçtür Bu nedenledir ki herkes kendisini ıslah edip yetiştirmek için bir hakikat ehline bağlanıp onu sevmeli, onun müridi olmalı, böylece ahlakını ve nefsini arıtmaya başlamalıdır Hafız'ın da dediği gibi; Eğer visal sevdasındaysan ey Hafız, Hüner ehlinin dergahının tozu kesilmelisin Daha önce bir hayırlı iş veya ibadet etmek için niyetlendiği halde, sürekli gevşeklik ve iradesizlik gösterip kararını bir türlü uygulayamayan nice kimseler bu sevgi ve aşk potasına düştüklerinde iradeli olmakta, gevşeklik ve tembellikten eser kalmamaktadır Allame Tabatabai'nin de deyişiyle: İyilerin sevgisi gönül ve dini herkesten pervasızca aldı Güzel yüzün aldığını satrancın yüzü alamadı Mecnun kendi başına Mecnun olmadı ya! Bu alemden yıldızlara götüren Leyla cezbesiydi Güneş pınarına kendiliğimden ulaşmış değilim ben Bir zerreydim nihayet; senin sevgin yüceltti beni Bu alemde aklımızı başımızdan alan Senin cilven oldu, sana vurulduk öylece Mükemmel bir insanla karşılaşınca ruhunda ve düşüncelerinde köklü değişimler yaşayan nice büyük insanlar vardır Ünlü Mevlana da bu büyük insanlardan biridir işte Bilindiği gibi Mevlana önceleri sevgi ve aşkla dolu birisi değildi Bilge ve alim bir zattı, ama yaşadığı şehrin medresesinde kendi dünyasına çekilmişti, ders vermekten başka bir şey yaptığı yoktu, soğuktu, ruhsuzdu, heyecansızdı Şems-i Tebrizi ile tanışınca onun sevgisi bütün varlığını sarıp kuşatınca dünyası değişti, iç dünyasında büyük inkılaplar oldu Şems hazretlerinin sevgisi barut dolu fıçıya düşen bir kıvılcım gibiydi, Mevlana tutuşmuştu artık, yıldızlar misali ışık saçmadaydı Muhtemelen Eş'ari olduğu halde onun Mesnevi'si dünyanın en seçkin eserleri arasındadır bugün Mevlana'nın bütün şiirleri heyecan, hareket ve aksiyondur Şems'i çok sevdiği ve onu kutup kabul ederek kendisine bağlandığı için kitabına "Divan-ı Şems" adı vermiştir Mesnevi'sinde de Şems'ten sık sık söz eder Mesnevi'de Mevlana'nın bir konunun peşinde olduğu, bir şeyler söylemek istediği ve Şems'i hatırlar hatırlamaz ruhunda hemen fırtınalar koptuğu görülür: Bana değen o nefes canımı tutuşturdu Yusuf'un gömleğinin kokusunu alıyorum Yıllarca ettiğimiz sohbetin hürmetine O mesutları an, hatırla ki, Yerler gökler sevinsin Aklın ve basiretin yüzlerce kat güçlensin Derim ki: "Ey dosttan uzak düşen Ey tabibinden ayrı düşen hasta Ne diyebilirim ki? Bir tek damarım bile ayık değil O yarsiz yari nasıl anlatayım sana?" Bu hicranı, bu hasret derdini Başka zaman anlatırım sana Fitne ve anarşi çıkar yoksa, kan dökülür; Şems-i Tebrizi'yi daha fazla anlatırsam eğer Mesnevi'deki bu gerçeğe Hafız da değinmekte ve şöyle demektedir: Bülbül gülden öğrendi tatlı konuşmasını Yoksa gagasında ne gezerdi bunca söz, bunca gazel? Hareket yoksa, bereket de yoktur Sevenin gayret ve fedakarlığı olmadıkça sevilenin cazibesi hiçbir işe yaramayacağı gibi; sevilenin cazibesi olmadıkça sevenin bütün telaşı da boşuna gidecektir Sevgiyle kapasite orantılıdır, kapasite arttıkça sevgi artar, sevilenin cazibesi arttıkça sevenin de sevgisi artar ------------------------------------------------------ [1] - Şerh-i İşarat c:3 s:383, yeni baskı Aşkın kusurlarından biri de, sevgilinin kusur ve ayıplarını görememek, onun aşkından başka şey tanıyamamaktır Sevgi, gözü bağlar, gönle perde çeker Hz Ali'nin Nehc'ul Belağa'da geçen 107 hutbesinde de belirtildiği gibi "Kişinin bir şeyi çok sevmesi gözlerini kusurlu, kalbini hasta eder" Veya Sa'di'nin deyişiyle "Herkesin aklı pek mükemmel gibi gelir kendisine, herkesin kendi çocuğu güzel ve tatlı görünür gözüne" Aşkın bu yan etkisi, akıl ve zekada hassasiyet yaratan özelliğiyle çelişmez aslında Aşk, aptalı akıllı eder demiştik, çünkü varolan aklı aktif eder, harekete geçirir, bu doğrudur Ama aşkın yan tesiri insanı aptallaştırması değil, gafil etmesi, gaflete kapılmasına yol açmasıdır Aptallıkla gafletse tamamen farklı şeylerdir Nitekim nice insanlar vardır ki fazla zeki değildirler, ama duygusal konularda kendilerini kaptırmadıkları ve dengeli davrandıkları için, başkalarına (ve icabında kendilerinden daha zeki olanlara bile) oranla daha az gaflete kapılırlar Aşk, zeka ve anlayışı artırır, keskinleştirir, ama bütün dikkatin de bir noktaya toplanmasına neden olduğundan, bireyin başka konulara olan dikkatini azaltır Dahası, aşk ve sevgi sadece kusurların göze çarpmamasını sağlamaz, onların hüner gibi görünmesine bile neden olur! Çünkü aşkın bir özelliği de, yansıdığı her şeyi güzelleştirivermesidir; zerrece güzelliği güneş eder, karayı ak, zulmeti nurmuş gibi gösterir Şair Vahşi'nin de deyişiyle: Göz çukurlarıma gelip oturacak olursan, Leyla'nın güzelliğinden başka şey görmezsin Bu nedenle olsa gerektir; aşk, bilgi gibi, bilenin elinde olan bir şey değildir, bilgi, bilene tabidir, aşksa seveni alıp götürürYani sevgi, güzelliğe bağlı bir sonuç değildir, sevenin kapasite ve çapına bağlıdır Aşık aslında belli bir kapasite ve özelliğe sahiptir zaten, yeri gelir gelmez bu özellik ve maya kendisini gösteriverir -bunun nedeni belli değildir, bu nedenledir ki "aşkın belli bir sebebi yoktur" denilmiştir- Sevenin sevgisi coştuğunda, kendi kapasite ve çapı oranında sevdiğinde güzellik ve iyilik görür; sevdiğinin gerçek iyilik ve güzelliği miktarınca değil! Sevenin, sevdiğindeki kusurları bile güzellik ve iyilik olarak görmesi, ondaki dikenleri çiçek sanması bundandır işte! [2] - Bihar'ul Envar c:15 Kitab'ul Aşere s:51 Eski baskı ALINTIDIR Konu Başlığı: Ynt: Allah ın has kullarını sevmek araç mıdır amaç mı Gönderen: MELİKE 7D üzerinde 28 Nisan 2015, 20:38:43 aşığın bütün dikkati ve amacı sevgilisinin yüzü, vücudu, gözü, kaşı, teninin rengi vs güzellik ve çekicilikleridir ki tamamı içgüdüsel olup fizikidir; ama sevgiliye kavuşup da doygunluğa erişince bu şiddetli eğilim ve tutku eski hararetini kaybeder, giderek soğumaya yüz tutar.
Konu Başlığı: Ynt: Allah ın has kullarını sevmek araç mıdır amaç mı Gönderen: Kaan Han üzerinde 28 Nisan 2015, 20:43:13 Aşkın kusurlarından biri de, sevgilinin kusur ve ayıplarını görememek, onun aşkından başka şey tanıyamamaktır Sevgi, gözü bağlar, gönle perde çeker Hz Ali'nin Nehc'ul Belağa'da geçen 107 hutbesinde de belirtildiği gibi "Kişinin bir şeyi çok sevmesi gözlerini kusurlu, kalbini hasta eder" Veya Sa'di'nin deyişiyle "Herkesin aklı pek mükemmel gibi gelir kendisine, herkesin kendi çocuğu güzel ve tatlı görünür gözüne"
Konu Başlığı: Ynt: Allah ın has kullarını sevmek araç mıdır amaç mı Gönderen: Sevgi. üzerinde 05 Ekim 2019, 05:47:40 Bilgiler için Allah razı olsun. Rabbim ilmimizi artırsın inşaAllah
Konu Başlığı: Ynt: Allah ın has kullarını sevmek araç mıdır amaç mı Gönderen: Ceren üzerinde 05 Ekim 2019, 15:34:50 Esselamu aleyküm.Allah dostu peygamber dostu olan salih kulların yolunda giden ve Allahın sevgisine rızasına kavuşan kullardan olalım inşallah...
Konu Başlığı: Ynt: Allah ın has kullarını sevmek araç mıdır amaç mı Gönderen: Es-Sabur üzerinde 06 Ekim 2019, 02:41:53 Allah ın has kulları olan evliyaları temiz bir kalple sevmeliyiz onları sevmek bizi Allah a yaklaştırır
|