๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 21 Haziran 2010, 12:17:46



Konu Başlığı: Allah a dönük duruş
Gönderen: Sümeyye üzerinde 21 Haziran 2010, 12:17:46
Allah’a Dönük Duruş



Günün birinde bilim, “insan fıtratını” enine boyuna, doğru bir şekilde izah edebilirse, bu gerçekten büyük bir gün olacaktır
İnsan, fıtratını takib ederse, yâni yaratılışının icâbını yerine getirebilirse, Peygamberâne bir hayat, huzursuz ve tedirgin dünyâmızda bir güneş misâli parlayacaktır
Bu başarılabilir mi başarılamaz mı, başarılırsa ne zaman başarılır, kim başarır bilemiyoruz
İnsan bir muammâdır Tekmil ebâdıyla (tüm boyutlarıyla) izâhı kolay değildir Dolayısıyla fıtratı tanımak, dengeli bir şekilde tâkib etmek hayal gibi görünüyor
İnsan rûhunu, insan gönlünü nasıl tanıyacak, nasıl tanıtacaksınız? İnsanın duygusal boyutu nasıl ölçülüp biçilecektir? Tıp, insanı ne kadar açıklayabiliyor? Ama biz herşeye rağmen, bilgi kırıntılarını İslam’ın ışığında değerlendirerek, “devede kulak misâli”de olsa fıtratı tanımaya çalışmalıyız diye düşünüyorum Bu tanıma fiile dönüştüğünde, bundan hayat kalitesi ve saâdet doğacaktır
Prof Dr Doğan Cüceloğlu’nun şöyle bir tesbitini hatırlıyorum: Bir anne, çocuğunun elinden tutup parkta yürüyorsa, çocuk elini annesinden kurtarmaya çalışacaktır Kurtardığı zaman yürümeyecek, koşacaktır Annesi bir kenara saklansa “anne!” diye ağlamaya başlayacaktır
Bu küçük hâdise, insan fıtratında, hür ve hareketli bir hayat yaşama arzusu ve sığınma duygusunun var olduğunu gösterir Aksi nedir? Kölelik, hareketsizlik, kimseye muhtaç olmadığı duygusu Bunlar insan fıtratına zıt şeylerdir İnsanın gelişimini, hayat kalitesini ve saâdetini olumsuz yönde etkileyen yanlış tavırlardır
Cüceloğlu’nun açıklamaları, hayâtımıza dâir kararlar alırken mutlaka göz önünde bulundurulması gereken önemli tesbitlerdendir
Gözlemlerim beni, şu kanâate getirmiştir İnsan Allah’a ve işine dönük yaşamalıdır Menfaâte ve insanlara dönük bir hayat insanı huzursuz edecektir
Allah’a dönük durmak diyoloğumuzu Allah’la (cc) kurmak, varlıklarda tecelli eden “esmâ”nın zuhûruna dikkât etmek, gözünü tabiata gönlünü Allah’a açık tutmak demektir
İnsan Allah’a dönük durmalı Bu, ruh ve gönül dünyâsının şenliği demektir İşine dönük durmalı, bu da hem fiziğinin, hem de gönül ve vicdânının rahatlamasıdır
İnsanın ruh dünyâsı, Allah özlemlerine hangi şiddette muhtaçtır, bilmiyoruz Ama Allah (cc) düşünceleri, esmâ-i ilâhinin yansımalarına yönelen dikkat, insana huzur ve sükûn veriyor Ekserü’n nâs (insanların çoğu) riya, menfaat, şehvet ve şöhrete dönük duruyor Bu da insanı zehirli duygular atmosferine iterek perişân ediyor
İnsanların gözüne girme niyyeti önemli bir kişi olduğunu kabûl ettirme duygusu bir nevî kula kulluk oluyor, insan rûhunu huzursuz ediyor Neden paranın, şehvetin, şöhretin, gurur ve kibrin hortladığı yerlerden insanlar gergin ve huzursuz dönüyorlar? Bu basitlikler insan rûhunda hangi yaraları açıyor, bilmiyoruz Ama insan Allah (cc) ile başbaşa kaldığında, tabiattan Allah’a gittiğinde kemâl-i ciddiyetle bir namaz kıldığında, bir Fatiha okuduğunda içinde huzur ve sükûn hissediyor Bu, tecrübeyle sâbittir
“Dikkat edin, kalpler ancak Allah’ın zikri ile sükûn bulur”
Denebilir ki, bütün huzursuzluklarımızın kaynağı Allah’a dönük duramayışımızdır
Ant-i İslam, bize yanlışı, işte tam da bu noktada işletiyor:
“Humanizm” diyor, dost bir edayla karşımıza çıkıyor Hümanizm, yani insan sevgisini esas alan bir dünya görüşü “Yanlış bunun neresinde?” diyeceksiniz Yanlış bunun şurasında efendim? Ahmet Turan Alkan’ın da ifâde buyurduğu gibi Humanizm Allah’ı (cc) dışlayan, Allah yerine hayâtın merkezine insanı yerleştiren bir dünya görüşüdür Durum böyle olunca, insanın Allah’a dönük duruşu da berhevâ oluyor İnsan Allah (cc), Peygamber ve âhiret gibi en önemli dost ve sığınıklarından mahrûm kalıyor İnsan rûhu gidecek biryer bulamıyor Halbuki insanın gidecek bir yeri olması gerekir İnsan rûhu insandan doğmadı ki insana gitsinİnsan gönlüne insanın vereceği bir şey yok ki, insana dönük duruş insanı şenlendirsin Bu duruş getirse getirse hayâl kırıklığı getirir İnsandan Allah’a (cc) gidilebiliyorsa buna bir diyeceğimiz yoktur
Allah’ı (cc) dışlayan bir dünya, insanı mengene gibi sıkacaktır Bu sıkıntının adı can sıkıntısıdır Sıkılan candır Sıkılan canı ferahlatan ancak ve ancak canı yaratandır “Bir eli yağda bir eli balda”da olsa, kutsalla bağlantısını kesmiş bir dünyada insan bunalımlardan bunalımlara sürüklenecektir Bu bunalımlar insana bedensel arzûların tatminini bir kurtuluş gibi gösterecektirHeyhât! Bedensel arzûların tatmini bedeni rahatlatsa da rûha birşey söylemeyecektir Ardı arkası kesilmez eğlencelerle can sıkıntısını yenmeye çalışacaktır insan Bu da kesmeyecektir efendim, bu da kesmeyecektir insanın susuzluğunu Eğlence de netice vermeyecektir Bir adım ötesi, uyuşturucu bağımlılığıdır Bir adım daha; işte yaşamaktan istifa
“İnsan, bir de işine dönük durmalıdır” dedik İşine dönük durmak bütün boyutlarıyla sorumluluk duygusunu, vazife anlayışını kapsar İşine dönük durmak kendi işinde yoğunlaşmaktır Bu tutum, insanda kendine güvensizlik, haset gibi bir takım zehirli duyguların uyanmasına engel olacağı gibi verimi de artıracaktır Bu da “yaşama sevinci” getirecektir Çünkü her müsbet davranışın dünyevî mükâfâtı kendi içindedir
Konuyla iligili Peygamber Efendimiz’in sallallahu aleyhi vesellem şöyle bir hadis-i şerifi vardır: “Her namazını son namazınmış gibi kıl, özür dilemek zorunda kalacağın sözü söyleme ve insanların maddi varlığına dikkâtini yoğunlaştırma”
Hadis-i şerifin ilk iki maddesi namazın ciddiyetle kılınması, sözün kontrolü söylenmesi dersini verdiği gibi üçüncü maddesi de gönül rahatsızlıklarından ve duygu sapmalarından insanı korumaya yöneliktir, diye düşünüyorum
Denebilir ki, “insanlar toplu halde yaşadıklarına göre, ister istemez birbirlerinin ne kazanıp ne harcadıklarını bileceklerdir” Evet efendim, aynen öyledir Bizim vurgu yapmak istediğimiz husus dikkât kesilmektir Kendiliğinden bilmeler ve görmeler’de, kendimizden aşağıya bakılacaktır Bu, şükür hâlini netice verir “Dindarlıkta kendimizden yukarıya, dünyalıkta aşağıya” bakılacaktır
Allah’a dönük durmak aslında Kur’ân’la, sünnetle ilgilenmeyi, bu da mes’ûliyyet şuûru ve vazife anlayışını kendiliğinden getirecektir
Evreni ve insanı yaratan Yüce Allah’tır Allah-insan irtibatı anne-evlât irtibâtından çok daha ötededir Anne şefkati, Allah’ın (cc) merhameti yanında çok sönük kalır Kültürümüz, “analı kuzu kınalı kuzu, anasız kuzu yaralı kuzu”der Bu doğru bir tesbittir
Bugünkü Batı Medeniyeti Yüce Kudreti devre dışı bırakarak, insanı sığınaksız, kimsesiz, tesellisiz, gâyesiz bırakmıştır Sonsuz güzellikleri yok sayarak insanı, şehvetin ve şöhretin kulu, kurbânı haline getirmiştir Bu medeniyetin etkisinde kalan tüm insanlık “yaralı kuzu”lardır Bu medeniyet ya fıtrata dönecek ya da gezegenimizi tedirgin insanlarla dolduracaktır Bu günahtan bir pay da müslümanlara düşecektir Kendi dünyasını kuramayan, alternatif medeniyet üretemeyen müslümanlara
Zalimler hariç, tedirgin dünyamızın tüm insanlarına selâm olsun



Idris Arpat