> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Allah a dönelim
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Allah a dönelim  (Okunma Sayısı 561 defa)
05 Eylül 2010, 13:21:43
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 05 Eylül 2010, 13:21:43 »



ALLAH’A DÖNELİM 
   
 
Allah-u zülcelal ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur:

"(O şiddetli kıyamet gününde) En büyük korku bile onları üzmez. Melekler kendilerini; "İşte bu, size vaad edilen gününüzdür" diye karşılarlar." (Enbiya; 103)

Allah-u Zülcelal kudret ve azameti ile, kıyamet gününün çok dehşetli bir gün olduğunu bize beyan etmektedir. Dünyada bazı zamanlar deprem oluyor ve çok korkuyoruz. Bu depremler, o şiddetli kıyamet gününün yanında hiçbir şey değildir. Kıyametin şiddeti, öyle dehşetli bir olaydır ki, insanın korkudan dizlerinin bağı çözülüyor ve düştüğü yerden kalkamıyor. İşte Allah-u Zülcelal kıyamet gününü bize beyan ederken: "(O şiddetli kıyamet gününde) En büyük korku bile onları üzmez." buyuruyor.

Peki bu şiddetli kıyamet gününün dehşeti kimleri mahzun etmez?

Dünyada iken Allah-u Zülcelal'in ibadetine karşı ter dökenleri ve böylelikle, terini haşr meydanına bırakmayanları mahzun etmez. Bir kimse hastalandığı zaman: "Eğer biraz terleseydi, rahatlardı!" diyoruz. İşte bu dünyada da Allah-u Zülcelal için biraz terlersek, kıyamet gününde rahatlarız. Ama bu terin hepsini oraya bırakırsak, çok huzursuz oluruz.

Allah-u Zülcelal bizi öyle iyi biliyor ki, bunu tahmin bile edemeyiz. Sabahtan akşama kadar kalbimize yüz bin tane niyet de gelse, Allah-u Zülcelal bu niyetlerin hepsini ince ince bilir. Onun için kendimizi Allah-u Zülcelal'e karşı biraz samimi yapmamız lazımdır.

Anlatıldığına göre bir abid, evinin odun ihtiyacını almak için bir gün çarşıda dolaşıyordu. Yolun kenarında bir beze sarılı vaziyette ve bezin üzerinde de; bunun içinde yüz altın var diye yazılı bir kese gördü. Onun gözü bu altın kesesine çarptığı anda ezan okunmaya başladı. Bu abid, Allah-u Zülcelal'e ve O'nun ibadetine öyle aşıktı ki, ezanın sesini duyunca o altın kesesini orada unuttu.

Burada biraz dikkat edersek, bizim için çok mühim bir işaret vardır. Abid; ezanın sesini duyunca hemen camiye gitti. Namazını kıldıktan sonra, tekrar çarşıya geldi ve evinin ihtiyacı kadar odun aldı. Eve geldiğinde odunun bağını çözünce baktı ki, bunun içinde yüz altın var, yazılı kese de odunların içindedir.

İşte insan Allah için olursa, O'na karşı kendisini samimi yaparsa, Allah-u Zülcelal de insana karşı daha fazla cömerttir. Bu dünyada o abide bu şekilde mükafat verdi. Ahirette nasıl vereceğini de ancak kendisi bilir.

Her ne kadar onlar gibi yapamasak da, Rabbimizi unutmayalım ve O'ndan çok fazla gafil kalmayalım. O'na karşı biraz samimi olalım. O abid, dünyada Allah için ter dökmüş oldu. Eğer nefse kalsa, hemen o altın kesesini almak ister; eğer o altınları alıp keyif ve sefa yapsaydı, Allah-u Zülcelal'e karşı ter dökmemiş olurdu. Ama o Allah-u Zülcelal'in ibadetine koşup, altınları orada bırakmakla ter dökmüş oldu.

Onun için daima iyi kişilerle beraber olmamız lazımdır. İyi kişilerle beraber olursak yanlış gittiğimiz zaman, elimizden tutup doğru yola gelmemize yardımcı olurlar. Kötü arkadaşlar elimizden tutup yardımcı olmak bir tarafa, bizi cehennem ateşine götürürler.

Bu dünyada, yapmış olduğumuz ibadetlerin kârını zahiri olarak görmüyoruz. Ama ahirette onların mükafatını gördüğümüz zaman bir zerre kadar sevap için dahi yalvaracağız. Onun için Lokman-ı Hekim oğluna şöyle nasihat etmiştir:
"Ey oğul! Allah-u Zülcelal'in taat ve ibadetini kendine sanat yaparsan, sermayesiz olarak çok büyük bir kâr elde edersin."

İnsan Allah-u Zülcelal'in ibadetini yaptığı zaman, öyle büyük bir kârın sahibi olur, ahirette öyle büyük bir tüccar olur ki! Fakat maalesef bunu gözümüzle görmediğimiz için çok gevşek davranıyoruz. Bu kârı ancak öldükten sonra göreceğiz.

Bu da Allah-u Zülcelal'in bir vergisidir. Biraz O'ndan istemek lazımdır. Aynı bir dilenci gibi Allah-u Zülcelal'e yalvarmak lazımdır. Bizden önceki selefler de, yukarıda anlatılan abid de Allah-u zülcelal'in kuluydular. Birbirimizden hiçbir farkımız yoktur. Ama demek ki onlar bu mükafatlara müstahaktılar. Bir dilenci gibi Allah-u Zülcelal'e yalvarıyorlardı, Allah-u Zülcelal de onlara veriyordu.

İnsan daima Allah-u Zülcelal'e karşı olan kulluk vazifesini yerine getirmesi lazımdır. Bir dilenci, bir zenginin kapısına gittiği zaman, nasıl ondan bir şey alabilmek için kendisini onun karşısında acındıracak hale getiriyorsa; biz de öyle yaparsak Allah-u Zülcelal'in çok hoşuna gidecektir. O derecede de bizi kabul edecektir inşaallah!

Allah-u Zülcelal, değil insanların birbirlerine zulüm yapmalarını, hatta hayvanların bile birbirlerine zulüm yapmasını kabul etmez. Çünkü Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:

"Kıyamet gününde bütün haklar sahiplerine verilecektir. Hatta boynuzsuz koyun için boynuzlu koyundan kısas alınacaktır." (Tirmizi)

Anlatıldığına göre, İsa (aleyhisselam) bir gün bir deve çobanının yanından geçiyordu. Baktı ki, develerin içinde çok iri, etli bir deve, diğer develere vuruyor, onları yere yatırıyor. İsa (aleyhisselam) o devenin yanına gelip kulağına:

"Sen ölüsün!" dedi ve geçip gitti. Bir süre sonra geri döndüğünde deveyi tanıyamadı. Deve öyle zayıflamıştı ki, bir kenara çekilip başını yere koyuyor ve daima düşünüyordu. İsa (aleyhisselam) çobana:

"Bu deveye ne oldu böyle?" dedi. Tabi çoban ilk seferinde İsa (aleyhisselam)'ı tanımamıştı. Çoban İsa (aleyhisselam)'a şöyle cevap verdi:

"Ya Ruhullah! Birkaç gün önce buradan bir adam geçti. Onun kulağına bir şeyler söyledi. Ne dediğini bilmiyorum. Ondan sonra deve böyle oldu."

Burada bizim için çok büyük bir ders vardır. Allah-u Zülcelal, hayvanlara akıl vermediği halde, zulmü ve hakareti onlardan bile kabul etmez. Bu yüzden o deveye kendi Peygamberinin diliyle: "Sen ölüsün!" dedi. O deve, aklı olmadığı halde ölümü duyduğu zaman yeme içmeden kesildi, zayıfladı ve bir ölü haline geldi. Onun içindir ki, Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:

"Eğer hayvanlar Ademoğlu gibi ölümü bilseydi, eti besili bir hayvan yiyemezdiniz." (Beyhaki)

Ama Allah-u Zülcelal onlara akıl vermediği için ölümün var olduğunu bilmiyorlar. Onun için yiyorlar, içiyorlar, etleniyorlar. Ama bizim gibi öleceklerini bilselerdi, bu şekilde olmazlardı. Bizim için bundan daha büyük ders var mıdır? Ama maalesef sanki hiç ölmeyecekmişiz gibi davranıyoruz. Bu çok yanlıştır. Biraz kendi kendimize düşünmemiz lazımdır.

Ebu Said el-Hudri (radıyallahu anh) şöyle anlatmıştır: "Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) bir gün mescide girdi, bazı kimselerin kahkaha atarak güldüğünü görünce şöyle buyurdu:

"Ne bu haliniz? Eğer ağız tadını bozan ölümü çok düşünseniz, sizi bu halde görmezdim. Ümitleri kıran ölümü çok düşünün, çünkü kabir her gün şu sözleri mutlaka tekrarlar: 'Ben gurbet ve ayrılık eviyim. Ben yalnızlık eviyim. Ben toprak eviyim. Bana gelenleri toprak ediciyim. Ben kurt ve böcek eviyim. Bana gelen ölüler kurtlanır, böceklere yem olur.'

Mü'min kulun cenazesi gömülünce kabir ona: 'Hoş geldin, sefalar getirdin. Üzerimde yürüyenlerin arasında en çok sevdiğim sendin. Bu gün benim himayemdesin. Pek yakında sana yapacağım iyilikleri göreceksin' der ve Allah kabri ona gözünün alabildiği yere kadar genişletir ve kabrine cennetten bir kapı açılır.

Facir ve kafir bir kul defnedilince de kabir ona: 'Sana burada ne geniş yer var, ne de rahatlık. Üzerimde yürüyenlerin arasında en sevmediğim sensin. Biraz sonra seni bana bırakıp gittikterinde benimle yalnız kalınca, göreceksin sana ne işkenceler yapacağım' der, hemen üzeri daralmaya başlar. Kabir o kadar daralır ki, kaburga kemikleri birbirine girer." Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) bunu söylerken parmaklarını birbirine geçirdi ve kabir azabını anlatmaya devam etti:

"Ona azap etmek için yetmiş ejderha (büyük yılan) gönderilir. Eğer onun bir tanesi dünyada olsa, nefesinden çıkan zehirin etkisinden yeryüzünde hiçbir şey bitmez. İşte o yılanlar kıyamet gününde hesaba çekilinceye kadar ona azap edecekler."

Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem sözlerini şöyle bitirdi:
"Kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçedir veya cehennem çukurlarından bir çukurdur." (Tirmizi, Beyhaki)

Hakikaten insan bunları düşündüğü zaman, ibadetin tatlılığını kalbinde, ruhunda, sırrında hissedecektir. Her zaman birilerini kabre götürüyoruz. Ama sanki biz daima başkalarını kabre götüreceğiz. Oysa bir gün de başkaları bizi kabre götürecektir. Bunu bilmemek, düşünmemek insana menfaat vermez. Bu halden biraz sıyrılmak lazımdır. Eğer Allah-u Zülcelal'e karşı samimi olarak bir ibadet yaparsak, O her şeyimize yeter.

Anlatıldığına göre, İsa (aleyhisselam) zamanında bir kadın ekmeklerini pişirmek için tandıra koyup, ibadet yapmaya başladı. Şeytan bir kadın suretine girip kadının yanına gelerek dedi ki:

"Sen çok ibadet yapıyorsun ama senin ekmeklerinin hepsi tandırda yandı." Kadın buna hiç kulak asmadı. Çocuğunu götürüp tandıra attı ve gelip:

"Çocuğun tandıra düştü, yandı" dedi. Kadın yine hiç kulak asmadı. Onun kocası eve geldiğinde baktı ki çocuk tandırın içinde ateşin közleriyle oynuyor.

Peki bu ne ile oldu? O kadının Allah-u Zülcelal'e karşı olan iman kuvveti, samimiyeti ile oldu. Allah-u Zülcelal öyle kudret ve azamet sahibidir ki, kendine karşı samimi olanları ateşte dahi yakmaz.

İbrahim (aleyhisselam)'ı öyle bir ateşe attılar ki göklere çıkıyordu. Ama Allah-u Zülcelal: "Ey Ateş! İbrahim'e serin ve esenlik ol!" (Enbiya; 69) buyurunca, o ateş çiçek bahçesi oldu.

İşte Allah-u Zülcelal'e karşı samimi olanlar hem bu dünyada hem de ahirette kazanıyorlar. Ne mutlu onlara!

Allah-u Zülcelal bizlere akıl vermiştir. Bu ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Allah a dönelim
« Posted on: 29 Mart 2024, 01:23:59 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Allah a dönelim rüya tabiri,Allah a dönelim mekke canlı, Allah a dönelim kabe canlı yayın, Allah a dönelim Üç boyutlu kuran oku Allah a dönelim kuran ı kerim, Allah a dönelim peygamber kıssaları,Allah a dönelim ilitam ders soruları, Allah a dönelimönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes