๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 10 Haziran 2011, 17:00:50



Konu Başlığı: Allah'a dost olmak için
Gönderen: Sefil üzerinde 10 Haziran 2011, 17:00:50
   


   
Allah'a dost olmak için


Sünnet, yol demek. Usûl, metod, tarz, gelenek manalarına da geliyor. Efendimiz'in (aleyhi's-salâtü ve's-selam) sünneti deyince biz O'nun hayat tarzını anlıyoruz.

İbadet hayatından muamelatına, aile hayatından erkân-ı harp olarak yaptıklarına, oradan, yeme, içme ve istirahat gibi beşeri hallerine kadar her şeyi bizim için bir anlam ifade ediyor. Bütün bunları biz "hadis-i şerif"lerden öğreniyoruz. Sünnetin kaynağı onlar. Hadis, Resûl-i Ekrem Efendimiz Hazretleri'nin (sallallahu aleyhi ve sellem) sözlerini, hal ve davranışlarıyla ikrarlarını bize bildiren ilim dalı. Onlar, sünnetin tercümanı.

Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi'nin tarifleri içinde Sünnet, "Allah Resûlü ve O'nun nurlu ashabının yaşadığı çağdan günümüze kadar, Kitab'ın yanında korunup kollanan ve her asırda yüzlerce devâsa insanın kabullenip hemen her meselede müracaat ettiği tertemiz ilâhî bir kaynak." Aynı zamanda o, teşrîde (dinde kural koyma) Kur'an'ın yanı sıra ikinci esas olarak kabul ediliyor.

Yüce Yaratıcı insanlara hem kitap hem de o kitabı kendilerine anlatacak birer rehber göndermiş. Bu sebeple Kur'an ve sünnet birbirinden ayrı düşünülemeyecek kadar iç içedir. Bediüzzaman Hazretleri'nin "Cenab-ı Hakk'ı bize tanıtan üç küllî muarrif (öğretici") içinde Kâinat Kitabı ve Kur'an'ın yanı sıra Efendimiz'i (aleyhi ekmelü't-tehâya) zikretmesi de bundan. Demek ki sünnet, Kur'an kadar önemli bir misyona sahip. Zira Nebiler Serveri, Kur'an'ı insanlığa hem anlatarak hem de yaşayarak öğretti. Hz. Âişe validemizin kendisine O'nu soranlara "Kur'an okumuyor musunuz; O'nun ahlakı Kur'an'dı" diyerek sitem etmesi de bu hakikate işaret ediyor.

Bugün dînî hayatımızı şekillendiren ibadet, ahlak, muamelat gibi hususların neredeyse yüzde doksanı sünnet kaynaklı. Eğer O bize öğretmeseydi namazı nasıl kılacağımızı bilemez, zekâtın şeklini, miktarını tayin edemez, iftarı, sahuru anlayamaz, haccımızı bile yapamazdık. İnsanlarla münasebetin Müslümancasını öğrenemez, güzel ahlakın pek çok esasından mahrum kalırdık.

Namazlar, rükünleri, şartları, nasıl ve ne şekilde bozulup bozulmadığı, sünnetleri ve âdâbıyla; hac, ifradı, kıranı, temettûu ve bütün teferruatıyla; zekât, nisabı, çeşitleri ve eda keyfiyetiyle, Kur'an'da genel olarak zikredilip de sünnetin ayrıntılarını verdiği meselelerin sadece birkaçı. Kur'an'da yer alan evlilik, boşanma, miras, alışveriş, ziraat, ticaret, komşuluk, kurban gibi daha pek çok sosyal mesele sünnet kaynaklı olarak yaşanıyor. Bu sebeple sünnet, daha ilk asırdan bu yana Kur'an'la aynı titizlikte ele alındı. "Kitap" gibi kaydedildi, üzerinde müzakereler yapıldı ve nesiller boyu kitaplar ve kitapçıklar halinde intikal etti.

Allah Resûlü, hayat-ı seniyyelerinde kendine itaat etmeyi ve sünnetine uymayı dinin bir parçası sayıyordu. Söylediği sözlerin iyi anlaşılmasını ve başkalarına da mutlaka ulaştırılmasını istiyordu. Anlattıklarının iyice anlaşılması ve hatta ezberlenmesi için bazen birkaç defa tekrar ettiği oluyordu.

Sahabe efendilerimiz de, Efendimiz'i "fark etmişlerdi." O'nun nasıl bir muallim, mürebbi, mürşid ve rehber olduğunu biliyorlardı. Mübarek ağızlarından dökülen inci mercan kıymetindeki tek bir harfin bile zayi olmasını istemiyorlardı. Bu yüzden O'nun tabiî hal ve hareketlerini dahi hassasiyetle takip ve tesbit ediyorlardı. Tesbit etmekle kalmıyor, duyup öğrendiklerini kendi aralarında da müzakere ederek ya hafızalarına alıyor ya da defterlerine kaydediyorlardı. Onlar, O'ndan gelen her şeyi en mübarek bir hatıra, en muhterem bir emanet sayıyor ve üzerine titriyorlardı. Sahabenin sünnete olan iştiyakını belki bir başka yazıda ele alırız ama sadece sahabe efendilerimiz değil, on dört asırlık İslam geleneğinde yeri ve kıymeti olan bütün büyükler sünnete saygılarından ve bağlılıklarından dolayı büyüdüler. Sünnete muhalif, onu küçümseyen veya gereksiz sayan hiçbir nasipsizin gönüllerde yer bulduğu görülmemiştir. Çünkü gönüllerde yer bulmak için gönüllerin sahibine dost olmak, O'na (celle celâluhû) dost olmak için de Habîb-i Ekremi'ne tâbî olmak gerekiyor.

Süleyman Sargın


Konu Başlığı: Ynt: Allah'a dost olmak için
Gönderen: Haktann üzerinde 09 Nisan 2015, 18:11:40
Selaymun Aleyküm . Yüce Allah'a Dost Olmak İçin İbadetlerimizi Yerine getirmeliyiz ve Namazımızı Kılmalıyız . Paylaşım İçin Allah Razı Olsun .


Konu Başlığı: Ynt: Allah'a dost olmak için
Gönderen: MELİKE 7D üzerinde 09 Nisan 2015, 18:49:45
RABB'imize dost olmak için onun istedediklerini yapmalıyı.Namaz kılmalıyız,ibadet etmeliyiz


Konu Başlığı: Ynt: Allah'a dost olmak için
Gönderen: ❣ Muhammed ❣ üzerinde 09 Nisan 2015, 19:24:53
Ve Alleykümselam Ve Rahmetullah...Allah'a dost olmak ne büyüyük bir şereftir.Rabbim bu şerefe nail olmayı nasip etsin İnşaAllah...
Rabbim razı olsun.