> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  >  Âlemleri kuşatan rahmet ve aşk
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Âlemleri kuşatan rahmet ve aşk  (Okunma Sayısı 640 defa)
30 Ekim 2010, 14:16:03
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 30 Ekim 2010, 14:16:03 »



Velâdet İkliminden Âlemleri Kuşatan Rahmet ve Aşk


Sordum sarı çiçeğe
Gül sizin neniz olur?
Çiçek eydür ey derviş!
Gül, Muhammed teridir


İnsan ömrü, -müsbet veya menfî- binbir iniş-çıkış, yâni bir medd ve cezir iklîminde geçer. Neş'e ve hüzünler birbirini tâkib eder gider. Sürûr ve seâdete mukâbil, elem ve ızdıraba sebeb olan fevkalâdelikler, insana derûnî bir tefekkür, derin bir duyuş ve kendini hesaba çekme imkânı kazandırır. Bir insan, ne kadar duygusuz ve vurdumduymaz olsa da, ciddî bir ölüm tehlikesi geçirdiğinde bundan bir hisse alır ve kurtuluşundan sonraki hayatını daha değerli kılmaya yönelir. Sevindirici hâdiseler de böyledir.

Meselâ, bir evlâdı dünyâya gelen genç bir anne veya babanın bu doğumdan sonra hissiyâtında büyük bir değişiklik olur. Zîrâ onlar, artık seviye katetmiş, anne veya baba olmuşlardır. Hareketler ağırlaşmış, mes'ûliyet duygusu artmıştır. Hâlbuki onlar, bu hâlden önceki durumları itibarıyla zâhiren aynı kişilerdir, fakat hâllerinde mânen bir farklılık teşekkül etmiştir. Yâni çocuklarının doğumu, onların rûhlarına ayrı bir tecellî olmuştur.

Bu itibarla günler ve geceler zâhiren aynı olduğu hâlde, mânen bâzı farklılıklar arz eder. İlâhî bir sûretle hesâba çekilmeden evvel nefsi hesâba çekebilmek için fevkalâde bir fırsat olan mübârek gün ve geceler, insan hayatı üzerinde müstesnâ bir rol îfâ ederler. Bilhassa mübârek kandiller -istidâdı olanlarca- şöyle bir durup düşünme ve kendini hesâba çekme vesîlesidir. Dînen mübârek addedilen bu zamanların en şereflilerinden biri de hiç şüphesiz "velâdet kandili"dir. Zîrâ o mübârek gece, ins, cin ve bütün mahlûkâtın yaratılış sebebi olan "nûr-i Muhammedî"nin zuhûr ânıdır.

Risâlet takvîmi, varlığın ilki olan "nûr-i Muhammedî" ile başlamış; son yaprağı da "cismâniyet-i Muhammedî"nin dünyâ âleminde zuhûruyla nihâyet bulmuştur. Böylece -rivâyete göre- yüz yirmi dört bin peygamberden teselsül ederek gelen bu yüce nûr, hakîkî sâhibine intikâl etmiştir. Yâni bu yüce nûr, en temiz ve en asîl bir soydan teselsül ede ede Abdullâh'a kadar gelmiş, Âmine Hâtun'un hâmile kalmasıyla da, Abdullâh'ın alnından, Varlık Nûru'nu taşıyan tâlihli anneye ondan da asıl sahibi olan Âlemlerin Efendisi'ne teslim edilmiştir.

İbn-i Arabî -kuddise sirruh- şöyle der:

"Kâinât manzûmesi, O'nun nûrundan bir kıvılcımdır. Eğer Âdem -aleyhisselâm-'ın toprağına Rasûlullâh'ın toprağından bir nasîb konmasaydı, Âdem -aleyhisselâm-'ın tevbesine icâbet olunmazdı. Vaktâki Âdem -aleyhisselâm-, Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz'i, duâsına vesîle kıldı; kınanmaktan kurtuldu. O yüce Rasûl, İbrâhim -aleyhisselâm-'ın sulbüne intikâl eyledi; ateş ona serin ve selâmet oldu. O yüce inci, İsmâil -aleyhisselâm-'ın sedefine girince, nâmına göklerden kurbanlık bir koç indirildi." (Şeceretü'l-Kevn)

Görüldüğü üzere Peygamberler dahi O'nun hürmetine ilâhî rahmetten müstefîd olmuşlardır. Hattâ O'na tâbî olmanın rahmetine nâiliyyet için kendisine ümmet olmak isteyen peygamberler bile çıkmıştır. Bereketli bir hidâyet şerâresi hâlindeki nebîler silsilesinin her halkası, âlemlere rahmet olarak gönderilen Hazret-i Muhammed Mustafa -sallallâhu aleyhi ve sellem-'in zuhûrunun âdetâ birer ikbâl müjdecisiydi..

Nihayet beklenen nûr, mîlâdî 571 yılı, 12 Rabîulevvel Pazartesi sabahı, güneş doğmadan az evvel zuhûr âlemine tenezzül ederek, Abdullah ve Âmine'nin izdivaç kucağında bütün zaman ve mekânları şereflendirdi.

O'nun zuhûruyla Allâh'ın rahmeti bu âlemde coşup taştı. Sabahlar ve akşamlar renk değiştirdi. Duygular derinleşti. Sözler, sohbetler, lezzetler enginleşti; her şey ayrı bir mânâ, ayrı bir letâfet kazandı. Putlar sarsılarak yere devrildi. Kisrâlar beldesi Medâyin saraylarında sütunlar ve kuleler yıkıldı. Sâve gölü, zulüm bataklığı hâlinde kurudu. Gönüller feyz ve bereketle doldu.

Çünkü zaman ve mekânda gerçekleşen bu tecellî, o asîl varlığın zuhûrunun ilk bereketi idi. Bu bereket, bütün kâinâtı kuşattı. O seneye bolluk senesi denildi.

Kaynaklarda bildirildiği üzere, Allâh Rasûlü'nün süt annelerinden biri de tâlihli kadın Süveybe Hatun'dur. Bu hatun, Rasûlullâh'ın amcası ve azılı düşmanı Ebû Leheb'in câriyesi idi. Süveybe Hatun, Ebû Leheb'e yeğeninin doğduğunu müjdeleyince, Ebû Leheb, sırf kavmî asabiyetten dolayı sevinç içinde bu câriyeyi âzâd etti. Bu ırkî asabiyetten gelen sevinç bile, Ebû Leheb'in Pazartesi geceleri azâbını hafifletmeye yetmiştir.

Gerçekten de Ebû Leheb'i ölümünden sonra bir gece rü'yâda gördüler ve sordular:

"- Yâ Ebâ Leheb! Ne hâldesin?"

Ebû Leheb:

"- Cehennemdeyim; acıklı bir azâb içindeyim! Ancak Pazartesi geceleri azâbım hafifletiliyor. O gecelerde parmaklarımın arasını emiyorum. Oralardan su çıkıyor, suyu içiyor ve serinliyorum. Çünkü, Pazartesi günü Süveybe koşup bana o sabah Allâh Rasûlü'nün doğduğunu müjdelemişti; ben de onu âzâd etmiştim. Bunun karşılığı olarak Allâh Teâlâ, Pazartesi geceleri bana, azâbımı hafifletmek gibi bir ihsânda bulunuyor."

İbn-i Cezerî şöyle der:

"Ebû Leheb gibi bir kâfir, Allâh Rasûlü'nün doğduğu gün gösterdiği sırf akrabalık asabiyetiyle cehennem içinde faydalanırken, kıyas etmeli ki, bir mü'min o geceye hürmet gösterip kâinâtın Fahr-i Ebedîsi'nin aşk ve muhabbeti için gönlünü ve sofrasını açacak olursa, kimbilir Hakk tarafından ne türlü lutuf ve keremlere nâil olur!.. Lâyık olan, Allâh Rasûlü'nün doğdukları ayda mükerreren sohbetler yapıp feyz tâzelemek, mübârek ayın rûhâniyetinden istifâde edebilmek için ümmete ziyâfetler vermek, fakîr, garîb, yetim, çâresiz ve kimsesizlere her türlü iyiliği yaparak mahzûn gönülleri şâd etmek, onları sadakalarla sevindirmek ve Kur'ân'ın feyzinden istifâde etmektir..."

Diğer taraftan Kur'ân-ı Kerîm'de Cenâb-ı Hakk'ın:

"(Ey Rasûlüm!) Sen onların içinde iken Allâh, onlara azâb edecek değildir!.." (el-Enfâl, 33) beyânı da müşrikler hakkında vârid olmuş bir âyet-i kerîmedir.

Müşrikler bile sırf O'na maddî yakınlık sebebi ile böyle bir imtiyaza sâhib olursa, mü'minlerin ne türlü ilâhî nîmetlere nâil olabilecekleri tasavvurun üstündedir. Üstelik o mü'minler sâdece o muazzez varlığa îmân etmiş olmakla kalmayıp bir de o îmânın özünü teşkîl etmek üzere muhabbet-i Rasûlullâh'tan nasîb alırlarsa... Söz burada âciz kalır... Gerçekten de bir mü'minin gönlü muhabbet-i Rasûlullâh'ta ne mertebeye vâsıl olursa dünyâda nâil olacağı huzur ve seâdet, âhirette ulaşacağı makâm, o nisbette yüce olur.

Bu itibarla kulu, Allâh'a muhabbet deryâsına götürecek olan yegâne rahmet ve muhabbet pınarı, Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz'dir. Çünkü Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'e muhabbet, Allâh'a muhabbet; O'na itâat, Allâh'a itâat; O'na isyan, Allâh'a isyân sadedindedir. Buna göre Hazret-i Peygamber'in muazzez varlığı, beşer için bir muhabbet melcei ve feyz kaynağıdır. Ârifler bilirler ki, mevcudâtın varlık sebebi, muhabbet-i Muhammedî'dir. Bu sebeple bütün kâinât, âdetâ Varlık Nûru Hazret-i Muhammed Mustafa -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'e ithâf edilmiş gibidir.

Eskiden mühürlere hikmetli söz veya şiirler hakkettirmek âdetti. Büyük hayırsever Bezm-i Âlem Vâlide Sultan da mührüne şu mısraları kazıttırmıştı:

Muhabbetten Muhammed oldu hâsıl,

Muhammed'siz muhabbetten ne hâsıl...

Zîrâ O, kelime-i şehâdette de ifâde ettiğimiz gibi elbette ki sûretâ bir "kul"dur, lâkin sîret itibâriyle "rasûl"dür. Bu incelik ve esrâr âlemini seyreden şair ne güzel söyler:

Âyînedir bu âlem her şey Hakk ile kâim,

Mir'ât-ı Muhammed'den Allâh görünür dâim!..

O berrak ayineden istifadenin en güzel yolu da o Âlemler Efendisi'ne bolca salât ü selâm getirmektir. Nitekim âyet-i kerîmede:

"Allâh ve melekleri, Peygamber'e çok salât ederler. Ey müminler! Siz de ona salevât getirin ve tam bir teslimiyetle selâm verin." (el-Ahzâb, 56)

buyurulduğu vechile o yüce varlığa salât ü selâm getirmek, mü'minler için ilâhî bir emirdir.

Übey İbn-i Kâ'b -radıyallâhu anh- anlatıyor. Birgün Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'e:

"- Yâ Rasûlallâh! Ben sana çok salevât-ı şerîfe getiriyorum. Acaba bunu ne kadar yapmam gerekir? diye sordum.

"- Dilediğin kadar." buyurdu.

"- Duâlarımın dörtte birini salevât-ı şerîfeye ayırsam uygun olur mu?" diye sordum.

"- Dilediğin kadarını ayır. Ama daha fazla zaman ayırırsan senin için iyi olur." buyurdu.

"- Öyleyse duâmın yarısını salevât-ı şerîfeye ayırayım." dedim.

"- Dilediğin kadar yap. Ama daha fazla zaman ayırırsan senin için hayırlı olur." buyurdu.

Ben yine:

"- Şu hâlde üçte ikisi yeter mi?" diye sordum.

"- İstediğin kadar. Ama artırırsan senin için hayırlı olur." buyurdu.

"- Öyleyse duâya ayırdığım zamanın hepsinde sana salevât-ı şerîfe getirsem nasıl olur?" deyince:

"- O takdîrde Allâh bütün sıkıntılarını giderir ve günahlarını bağışlar." buyurdu. (Tirmizî, Kıyâmet, 23)

Bu itibarla peygamber âşıkları, salât ü selâm'ı dillerine vird ve tesbih edinirler. Zîrâ salât ü selâmlar, mü'min gönüllerde muhabbet-i Rasûlullâh'ın ziyâdeleşmesine sebep olur. Muhabbet-i Rasûlullâh ki, beşeri her iki cihânda azîz eyleyen yegâne müessirdir. Nitekim ashâb-ı kirâm da bu muhabbet vesîlesiyle, yâni Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem-'in aşkıyla yoğrulduklarından o erişilmez derecata nâil kılınmışlardır. Onlar birer aşk çağlayanı hâlinde Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'in etrâfında sadâkatle kenetlenmişler ve O'na bağlılık semâsının birer yıldızları olmuşlardır. Öyle ki ashâbın...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Âlemleri kuşatan rahmet ve aşk
« Posted on: 27 Nisan 2024, 08:08:38 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Âlemleri kuşatan rahmet ve aşk rüya tabiri, Âlemleri kuşatan rahmet ve aşk mekke canlı, Âlemleri kuşatan rahmet ve aşk kabe canlı yayın, Âlemleri kuşatan rahmet ve aşk Üç boyutlu kuran oku Âlemleri kuşatan rahmet ve aşk kuran ı kerim, Âlemleri kuşatan rahmet ve aşk peygamber kıssaları, Âlemleri kuşatan rahmet ve aşk ilitam ders soruları, Âlemleri kuşatan rahmet ve aşkönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes