> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Akıl ve Hidayet
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Akıl ve Hidayet  (Okunma Sayısı 743 defa)
12 Kasım 2010, 15:41:29
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 12 Kasım 2010, 15:41:29 »



Akıl ve Hidayet

Doç. Dr. Süleyman Derin


Şüphesiz ki akıl insana verilmiş olan büyük bir nimettir. Din ve dünyanın ihyası aklın sıhhatine bağlıdır. Bununa birlikte başta İmam Rabbanî, Mevlana olmak üzere pek çok tasavvuf büyüğü vahiy terbiyesi görmemiş aklı eleştiriye tabi tutmuştur. Allah’ın insana bahşettiği her nimet hem hayır hem de şerde kullanılabilmektedir. Aynı şekilde akıl da hem Allah’ı tanımak hem de inkâr etmek için kullanabilmektedir. Günümüz insanı her tür meselesini akıl ile çözmeye çalışmakta, hatta dindar olarak bilinen insanlar bile “bence” ile başlayan cümleler kurarak dini konularda aklına göre hareket etmektedir. Bazıları da peygamberleri devre dışı bırakarak akıllarını “modern zamanların peygamberi” yapmaya kalkmaktadır. İmam Rabbanî Hazretleri akıl ile dini konular arasındaki ilişkiyi inceleyerek vahiyden uzak kalan aklın acizliğini ve peygamberlerin bize ne büyük bir ilahi ihsan olduğunu şöyle açıklar:

“Allah Teâlâ'nın, insanlara Peygamber göndermesi onlara olan en büyük nimetidir. Bu iyiliğin şükrü, hangi lisan ile yapılabilir? Hangi kalb, onları göndermenin iyiliğini kavrayabilir? Hangi vücûd ve aza, o iyiliklere şükür olabilecek bir şey yapabilir? O büyük insanların mübarek varlıkları olmasaydı, bu âlemi yaratanın varlığını, biz kısa akıllı insanlara kim gösterirdi?” (259. Mektup)

İmam Rabbanî hazretleri aklın tek başına hidayete yeterli olmayacağını göstermek için Eski Yunan filozoflarını bize örnek verir. Eski Yunan Filozoflarının her biri dahi derecesinde zeki olmasına rağmen akılları ile Yaratıcının varlığını bulmak bir tarafa, böyle bir yaratıcının gerekli olduğunu bile kavrayamamışlardır. Daha sonraki filozoflar arasında Allah’ın varlığını kabul edenler de bu gelişmeyi peygamberlerin getirdiği ilahi vahiy bilgilerinden almışlardır:

“Eski Yunanlıların ilk feylesofları, o kadar zeki ve kurnaz oldukları hâlde, Yaratanın varlığını anlayamadılar. Bu kâinatı var edenin tabiat olduğunu iddia ettiler. Cahillik devri geçip, gönderilen Peygamberlerin (a.s.) davetlerinin nurları ile âlem aydınlanınca, sonra gelen Yunan filozofları, o nurların bereketiyle uyanarak, eski felsefecilerin sözlerini reddettiler. Kâinatın bir yaratıcısının bulunduğunu ispat ederek kitaplarına yazdılar. Binaenaleyh bizlerin akılları, nübüvvet nurundan beslenmeksizin bu yüksek konuları idrakten çok uzaktır.” (259. Mektup)

İmam Rabbanî bu inancın aksine olarak aklın tek başına Yaratıcının varlığını ve birliği bulabileceğini savunan Mâturidi âlimlerini de eleştirir. Mâturidi mezhebine göre bir insan dağın başında yaşasa ve kendisine açık bir tebliğ ulaşmasa da Allah’ın varlığını ve birliğini kendi aklıyla bulmak zorundadır. Bulamadığı takdirde ebedi cehennem hayatı ile cezalandırılacaktır. İmam Rabbanî bu görüşün aksine, kendisine açık bir tebliğ ulaşmayan kimselerin ebedi cehennem ile cezalandırılmayacağını düşünür. Her ne kadar akıl doğru yolu bulmak için yaratılmış ise de yalnız başına Allah'ı bulamaz. Hidayete erebilmek için akıl daima ilahi vahiy bilgisine ihtiyaç duyar. İmam Rabbanî’ye göre kendisine tebliğ ulaşmayan küfür ehli ahirette diğer canlı varlıklar gibi diriltilip hesapları görülecek ve ondan sonra yok edilecektir. Herhangi bir peygamberin daveti ulaşmamış fetret devri müşriklerinin durumu ile bunların çocuklarının durumu hakkında geçerli olan hüküm bu şekildedir. Onlar için ne ebedî ceza, ne de ebedî bir mükafat vardır. Bununla birlikte İmam Rabbanî’ye göre yeryüzünde peygamberlik nurunun ulaşmadığı mekânlar son derece azdır. Oğluna hitaben yazdığı mektubunda bu konuyu şöyle dile getirir:

“Ey yavrum! Bu fakir, çok geniş ve çok derin düşünüyorum da, Peygamberimizin (s.a.v) haberi yetişmeyen, yeryüzünde, hiçbir yer kalmadığını anlıyorum. Bütün dünyanın, Onun davet nuru ile güneş gibi aydınlandığı görülüyor. Hatta duvar arkasında bulunan, Ye'cûc ve Me'cûc’a bile ulaşmış bulunuyor.” (259. Mektup)

İnsanların kafasında Hint bölgesine peygamber gönderilmediği gibi yanlış bir kanaat vardır. İmam Rabbanî zannedildiğinin aksine Hint diyarına da pek çok peygamber gönderildiğini şöyle anlatır: “Hatta peygamber davetinden uzak gördüğün Hint diyarlarında bile Hintliler arasından gönderilmiş ve Hak Teâlâ’ya davet etmiş peygamberler buluyorum. Bazı Hint diyarlarında şirk karanlıkları içinde tutuşturulmuş meşaleler gibi peygamberlerin nurları görülmektedir. Şayet arzu edersen bu yerlerin adını da sana verebilirim. Mesela bir peygamber görüyorum kimse onun davetini kabul etmemiş, bir başka peygambere bir kişinin iman ettiğini görüyorum. Bir diğerini iki kişi tasdik etmiş, bazısına üç kişi iman etmiş. Hint diyarında üçten fazla kişinin iman ettiği bir peygamber görmedim.” (259. Mektup)

İmam Rabbanî’ye göre Hintlilerin inandığı kutsal metinlerdeki bilgiler de aslında peygamberlerin getirdiği vahiy bilgisinden alınmıştır: “Zira geçmiş ümmetlerde her dönemde mutlaka bir peygamber gelmiş geçmiş ve Vacib Teâlâ’nın varlığı, sübuti sıfatları, O’nun tenzihi ve takdisi ile ilgili haberler vermişlerdir. O ulu zatlar gelmemiş olsaydı bu rezillerin küfür ve isyan ile kirlenmiş, kör ve kıt akılları ile bu nimete ulaşmaları nasıl mümkün olabilirdi?”

İmam Rabbanî’ye göre peygamberleri ve ilahi vahyi kabul etmeyenler aslında kendileri tanrılık özentisi taşıyan kimselerdir:

“Peygamberleri kabul etmeyen bu aşağılık kimselerin kıt akılları aslında kendi ilahlıklarını ilan etmektedir. Bu insanlar kendilerinden başka ilah kabul etmemektedirler.. Nitekim Firavun şöyle demiştir: ‘Sizin için benden başka ilah bilmiyorum.’ (Kasas, 28) Bir başka yerde de: ‘Benden başka ilah edinirsen elbette seni hapse atılmışlar arasına katacağım.’ (Şuara, 29).”

İmam Rabbanî’ye göre akıl iki tarafı da keskin bıçak gibidir. Bazen Allah’ı buldurmak yerine O’nun uluhiyetine ortak olmak ister. İnsanlar arasında yaygın olan Tanrı inancından istifade ile kendisine tanrının hülul ettiğini ve kendisinin de tanrısallaştığını iddia eder.

“Peygamberlerin verdiği haberlerle kainatın Vacibü’l-Vücûd bir Yaratıcı’sının olduğunu öğrendiklerinde, bu rezillerden bazılarının aklına çirkin iddialar geldi. Vacibü’l-Vücûd Yaratıcı’nın varlığını, taklitle ve kötü maksadını gizleyerek kabul etti ve o Yaratıcı’nın kendisine hulul ettiğini, kendisiyle bütünleştiğini (ittihad) iddia etti. Bu hile ile halkı kendine ibadet etmeye çağırdı. Allah zalimlerin iddialarından çok yücedir.”

Özellikle bazı sapkın hint mistik ekollerinde görülen bu tür inançlar karşısında tasavvuf çevreleri uyanık olmalıdır.

Mevlana Hazretleri de Kur’an’ı ve peygamberlerin hidayetini bir tarafa bırakarak sadece aklına güvenen materyalist bir filozofun Kur’an karşısındaki tutumunu şu beyitlerle veciz bir şekilde özetler:

• Kur'an okuyan biri mushaftan; "Eğer suyunuz derine gider de akmaz olursa, size tatlı suyu kim getirir?" ayetini okuyordu.

• Cenab-ı Hakk buyuruyordu ki: "Suyu yerin derinliklerinde gizlerim, kaynaklarını kuruturum, orayı çorak yerlere döndürürüm.

• Benim gibi eşsiz lutuf ve kahr sahibi Allah'tan başka, suyu tekrar kaynağa döndürecek kim vardır?"

• Basit bir mantıkçı filozof o sırada mektebin yanından geçiyordu.

• Bu ayeti işitince beğenmedi de; "Biz de" dedi "suyu kazma ile kazar çıkarırız.

• Biz bel ile yarar, kazma ile kazar, suyu yerin altından üstüne çıkarırız."

• Gece uyudu, rüyasında arslan gibi bir yiğit gördü. O yiğit, filozofa bir tokat attı. İki gözünü kör etti.

• O filozofa dedi ki: "Ey düşüncesiz adam! Eğer sözünde duruyorsan, gözünün kaynağından kazma ile bir ışık, bir nûr çıkar."

• Sabah olmuştu. Sıçradı kalktı. Onun iki gözü de kör olmuştu. Görüş nûru, o iki gözden de uzaklaşmıştı.

• Eğer ağlayıp sızlasaydı, tövbe etseydi, kaybolup giden gözlerinin nûru Allah'ın lutfu ile geri gelirdi. (Mesnevi, II, 1633-42)

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Akıl ve Hidayet
« Posted on: 28 Mart 2024, 14:42:52 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Akıl ve Hidayet rüya tabiri,Akıl ve Hidayet mekke canlı, Akıl ve Hidayet kabe canlı yayın, Akıl ve Hidayet Üç boyutlu kuran oku Akıl ve Hidayet kuran ı kerim, Akıl ve Hidayet peygamber kıssaları,Akıl ve Hidayet ilitam ders soruları, Akıl ve Hidayetönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes