๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 11 Haziran 2010, 13:02:31



Konu Başlığı: Ahiret unutkanlığı
Gönderen: Sümeyye üzerinde 11 Haziran 2010, 13:02:31
Ahiret Unutkanlığı


Ahiret Unutkanlığı Ne gariptir şu insanoğlu Dünyaya dair çok önemli istekleri vardır bitmek tükenmek bilmeyen Para, mal, mülk, makam, mevki, şöhret ve hepsinin dahası
Nedir önemli olan bizim için?
Hepsine birden sahip olmak mı?
İstediği her şeye sahip olanlar gerçekten çok mu mutludur? Mutmain olur mu, nefis madden ve manen doyar mı?
Yoksa bir avuç toprak mıdır, doyuran insanın gözünü?!
“Minarede ölü var diye bir acı salâ” bizim için hiç okunmayacak mı zannederiz? Bütün enerjimizi sahip olmaya harcamış, yatırımlarımızı yalnızca dünyaya yapmışsak, ölümü unutmuşuzdur zaten
Acaba nefesimizin ne zaman tükeneceği bildirilseydi ne yapardık? Nasıl bir hâleti ruhiye içerisinde olurduk? Sayılı soluklarımızı hesapsızca kullanabilir miydik? Tüketebilir miydik dakikalarımızı, “Bu gün Allah için ne yaptın” denileceğini bile bile?
Elbetteki hayır!
Bilseydik eğer dünya hayatının geçiciliğini;
Buruk bir tebessüm olabilirdi belki yüzümüzde, ama kolay kolay çatılmazdı artık kaşlarımız, hemen sinirlenmezdik, inciten, acıtan kelimeleri, çoktan çıkarmış olurduk lügatimizden Rabbimizle baş başa kalabilecek ortamlar oluşturmaya çalışırdık Belki de Halk içinde Hak ile olmak, hayat biçimimiz olurdu Mevlâna’nın, “Eğer herkesleysen ve bensizsen hiç kimseyle değilsin/Eğer benimleysen ve hiç kimseyle değilsen herkeslesin” dediği gibi yaşamayı isterdik
Bilseydik eğer;
kâinatı hece hece okumayı isterdik gece gündüz Karanlıktan korkmaz, aydınlıktan rahatsız olmazdık
Bilseydik eğer;
başımızda gölge eden kara bulutlara ah vah etmek yerine, tedbiri elden bırakmaksızın sabırla yağmurun yağmasını bekler, huzurun nirengisini yaşardık
Bilseydik eğer;
İbadetlerimizde devamlı olurduk Geciktirmemize neden olan zaruretler önceliklerini yitiriverirlerdi
Bilseydik eğer;
vird olurdu dilimize rengine boyandığımız, aşkına uyandığımız güzel Rabbimizin isimleri
Bilseydik eğer;
günahlarımıza yüreğimizle ağlardık Ebediyete ulaştığımızda huzurunda utanmamak için güzel amellerimizi artırmaya çalışırdık
Bilseydik eğer;
“Yarabbi, bana ilk namazı soracağın için emrolunduğum üzere onu dosdoğru kılmaya çalıştım”
“Yarabbi, bana dünyalık olarak verdiğin emanetleri fazlasıyla emrettiğin yerlere ulaştırdım”
“Yarabbi, kullarının bana olan sevgisi ve muhabbeti beni değerlendirmende bir ölçü olacak biliyorum Çünkü sen, “Kullarımın sevdiğini ben de severim” diye buyuruyorsun, ben de bunun için kul hakkına girmemeye ve Kâbe’yi yapar gibi gönüller yapmaya çalıştım Sonsuz bir sevgiyle yalnızca senin için sevdim” derdik
Senin için severdik Hem bu kâinatta var olan her şeyde senden bir parça varken incitilmiş olsak bile, haddimize midir bizim senin yarattığını beğenmemek ve sevmemek
Sen bu dünyayı ve bizleri habibini sevdiğin için yarattın Formülü ne ihtiva eder ki sevgi, dokunduğu her şey uhrevîleşir, melekleşir, taş gönüllerde güller bitirir Ne kadar güzel bir hissediştir gül alıp gül satmak
Sevgi; insanın yaratılış hamurunda,
Sevgi; bir yetimin başını okşayan peygamberimin dokunuşunda,
Sevgi; ensarın özverisinde,
Sevgi; Hz Ebubekir’in dost yüreğinde,
Sevgi; Bilal-i Habeşî’nin siyah tenine düşen inci tanesi göz yaşlarında,
Sevgi; Veysel Karanî’nin adım adım Rasûl’e yürüyüşünde
Sevgi; Hz Âyşe’nin anam babam sana feda olsun deyişinde,
Sevgi; senin Kelam Kadiminin her harfinde,
Sevgi; ben değil, biz bilincine sahip olmakta
Bilseydik eğer; sevgi ve muhabbetin tadını sevgisizliklerimizi pişmanlık göz yaşlarıyla yıkardık
Bilseydik eğer unutur muyduk ?
Bize hayatın ve ölümün hakikatlerini unutturan ihtiraslara, tamahlara binlerce kere ah Ve bu unutkanlığın masiyetlerine binlerce kere af
Bize bizi,
Bize seni
Bize hayatın hakikatlerini,
Bize ahireti unutturma ya Rabbi
Dünya hayatında telafi edilmesi mümkün olan küçük unutkanlıklarla kıyas edilebilir mi “ahiret unutkanlığı”




Fatma Kotan