๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 08 Ekim 2010, 10:05:03



Konu Başlığı: Ahiret azığı dünyada hazırlanmalı
Gönderen: Sefil üzerinde 08 Ekim 2010, 10:05:03
Ahiret azığı dünyada hazırlanmalı   
 
 Soru: Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Âdemoğlunun şu hasletlerinden başkasında bir hakkı yoktur. Barınacağı ev, vücudunu örtecek elbise, katıksız ekmek ve su." (Tirmizi, Zühd 30) Zamanımızda bilhassa evlenmek isteyenler takatlerinin üzerinde harcamalara girebiliyorlar. Dünya, kâfirin cenneti, müminin cehennemi olduğu halde, bugün hem şehirlerde hem de köylerde lüks mobilyalar, koltuklar ve buna benzer önemli olmayan çok pahalı bazı şeyler alıyorlar. Bu hususta ne dersiniz?
 
Bu husus, 20. asra ait bir marazi ruh haletidir ve bütün içtimai yapımızı tesir altına almıştır. Bugün insanlık, "Gerçek şu ki: Siz bu peşin dünya hayatına çok düşkünsünüz. Onun için âhireti terk edip duruyorsunuz." (Kıyâmet, 75/20) ferman-ı sübhânisini tasdik etmiş, fiili olarak, dünya sevgisini, dünya zevklerini tercih etmiş ve âhireti kısmen unutmuş gibidir. Bunun sonucu olarak da, "Bütün zevklerinizi dünya hayatınızda kullanıp tükettiniz, onlarla safa sürdünüz. Artık bugün dünyada haksız yere büyüklük taslamanız ve dinden çıkıp fâsıklık etmeniz sebebiyle sizi hor ve hakir kılacak bir azap ile cezalandırılacaksınız!" (Ahkaf, 46/20) tokadını yemeye hazır olmak lazımdır. Evet, bugünün insanı, bütün çalışma ve gayretlerinin neticesini, dünya meyveleri halinde yemiş adeta âhirete bir şey bırakmamış gibidir.

 Bu arada, görenek ve tiryakilik belası ile bazı müminler de kimde ne görürlerse onu hemen almak istiyorlar. Bugünkü Batı medeniyeti -hususiyle bu işin iktisadi yönü- tüketim üzerine kurulmuştur. Bizler, her halükârda kayıtsız şartsız Batı'yı taklit ettiğimizden ötürü bu mevzuda da adım adım onu izlemekteyiz. Batı, tüketime dayanan bir iktisadi sisteme sahiptir; biz de kendi dünyamızda bunu tesis etmeye çalışıyoruz. Bunun için lüks mobilya, lüks eşya ve herkesin yirmi kat elbisesinin olması adeta normal bir durum haline geldi. Sık sık araba değiştirmek, daha ucuz arabaların yerine sürekli daha lüksünü aramak ahval-i âdiyeden! Her gün yeni modelleri ile piyasaya arz edilen cep telefonları, bilgisayarlar ve çeşit çeşit elektronik eşyalar insanlar nazarında lüksü ihtiyaç hatta zaruret haline getirmektedir. Bunların hepsi Batı'dan gördüğümüz görenek ve tiryakiliklerdendir. Keşke, bütün bunların hesabını ALLAH'a vereceğimizi unutmasak..!

Müminler mutlaka para kazanıp zengin olmalı. Âyât-ı tekviniyeden istifade etmeli; ticari ve iktisadi hayatta mutlaka işi önde götürmelidir; götürmelidirler zira Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) Medine-i Tâhire'ye ilk teşrif ettiğinde, Medine'nin bütün pazarlarında ticareti elinde tutanlar başkalarıydı. Kısa bir süre sonra ALLAH Resûlü, Yemen ve Şam arasında ticari kervanlar teşkil eden, bu kervanlar vesilesiyle de ticaret kanunlarına hâkim olarak Mekke'den gelen muhacirleri Medine'de ticarete yönlendirdi. Kısa bir süre sonra da iktisadi ve ticari dengeler Müslümanlar lehine değişti.

Çocuklarım için mal biriktireyim mi?  

Şu an itibarıyla Müslümanların giyiminden, ev ihtiyaçlarına kadar pek çok şey büyük ölçüde başkalarının elinde bulunmaktadır. İthalatın her zaman ihracattan fazla olması da bunu göstermektedir. Müslüman, ihtiyaçlarını onlardan alıp kullanmak zorundadır. Dolayısıyla mümin çalışıp kazanmalı, ticari ve iktisadi hayatta söz sahibi olmalıdır ama kenz yapmamalı (biriktirmemeli) ve tûl-i emellerle sarhoş olmamalıdır. O, tıpkı Resûl-i Ekrem, Sıddîk-ı A'zam ve Faruk-i Ekber gibi kazanmalı, ama bunu milletinin, vatanının ve dinî hayatının geleceği için sarf etmelidir. Resûl-i Ekrem'e, mal ve servet yığın yığın akıyordu ama O, onları hiç hazinede tutmuyordu. —İslam'ın para politikasını yazanların hep gaflet ettikleri bir husustur bu.- Para bir taraftan giriyor, dibi delik cüzdana giren para gibi öbür taraftan çıkıveriyordu.

Ümmü Seleme'nin ifadesiyle Resûl-i Ekrem, "Allahu Ekber" deyip namaza duracağı zaman aklına bir şey geliyor. Koşa koşa eve giriyor. Bu esnada cemaat saf bağlamış haldedir. Birkaç dakika sonra sevinçle geliyor ve namazı kıldırıyor. "Ya Resûlallah, heyecan ve telaşın manası neydi?" diye soruyorlar. "Zekât malı vardı. Dağıtmamıştım, namaza duracağım zaman aklıma geldi. Ben de hemen gidip bunları dağıttım ve geldim." buyuruyorlar. İşte Hazreti Osman ve Hazreti Ali dâhil raşit halifeler devrinde devletin para mevzuunda politikası bundan ibaretti. İslam devletine yığın yığın mal geliyordu ama onunla devlet mamur ve güçlü oluyordu. Mevlânâ Şiblî'nin tahkikine göre, Hz. Ömer devrinde her ihtimale karşı sadece Medine-i Münevvere civarında yedek olarak kırk bin at besleniyordu. Bu atlar harbe gitmiyorlardı; bunlar, Hz. Ömer'in nezareti altında harbe hazır bekletiliyorlardı. O günkü şartlar altında bu, takdir edilmesi gereken yüksek bir rakam sayılırdı.


Mümin, zengin olacak ama bunu devletine, milletine ve dinine, diyanetine sarf edecektir. Ve bu sayede o, -ALLAH'ın tevfik ve inayetiyle- kendisini ALLAH indinde mesuliyetten kurtaracaktır. Fakat bir kimse kendi nefsi için kenz yapar, evladım, torunum deyip mal biriktirmeye kalkışırsa, -ALLAH muhafaza buyursun- çok defa bu lüks, sefahat ve bu israf göreneği ve tiryakiliğe bağlı israfa dayalı iktisadi hayat, bizi baş aşağı götüreceğinden endişe duyulmalıdır. Ayrıca, şüpheli şeylerden kenz yapmak, başkalarına haram ve şüpheli şey yedirmenin haram olması bakımından da dikkat edilmesi gereken bir husustur.

Hâsılı, aile ve çocuklarımız için her açıdan daha iyi bir dünya kurma adına kazanalım ve o uğurda harcayalım. Kurduğumuz dünyada onlar gelsin ve rahat etsinler.


ÖZETLE:
 

1-
 İnsanlar marazi bir ruh haletiyle dünya hayatına dalmakta, ahireti ise hep sonraya bırakmakta; böylece peşin ama az bir menfaati, daha sonra elde edeceği kat kat karşılığa tercih etmektedir.

2-  Mümin kişinin zengin olması haddizatında kötü bir şey değildir. Kötü olan, sahip olduğu bu zenginliği ALLAH için harcamayıp nefsi için biriktirmesidir.

3-
 ALLAH Resûlü de devrinin en zenginlerinden birisi olabilirdi ancak O, bir taraftan gelen zenginliği diğer taraftan hemen sarf etmiş, elinde para biriktirmeyi hiç düşünmemişti.

ZAMAN