> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Adalet üzerine
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Adalet üzerine  (Okunma Sayısı 886 defa)
16 Eylül 2010, 21:42:00
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 16 Eylül 2010, 21:42:00 »



Adalet Üzerine

Arapça bir kelime olan "adalet" adl kökünden türemiş olup bir şeyi yerli yerine koyma anlamına gelir. Adalet, zulmün karşıtı bir kelime olarak çoğunlukla "Hak" ile eşanlamlı olarak kullanılır. Bir şeyin yerli yerinde olmaması anlamında zulüm, doğası gereği "gadr ve insafsızlık" demektir. Her şeyin yerli yerinde olması adalettir; bu açıdan adalet, taşın tam gediğine konulması veya gediğinde olması halidir. Varlık, fıtrat ve beşeri/toplumsal hayatın temeli olan adaletin diğer anlamları düzen, ölçü, tamı tamına karşılık-fidye, dengeli davranış, denklik, hakikate uygun hüküm, dürüstlük, tarafsızlık, her hak sahibine hakkının verilmesi, haksızlığın hukukla ortadan kaldırılmasıdır.

Adalet, "İsm-i Adl" ile bağlantılı olarak bir kemal sıfatıdır. Eğer "İsm-i Adl" olmasaydı varlıkta ve beşeri/toplumsal hayatta adalet olmayacağı gibi -ki bu durumda beşeri hayatın tesisi ve devamı da mümkün olmazdı- zihnimizde adalet kavramı teşekkül etmezdi. Yüksek bir ahlaki erdem olarak adalet, varlık hiyerarşisinde her şeye, durumuna göre tamlık ve mükemmellik kazandırır. Kendisinde adalete ilişkin hususiyetler olmayan insan eksik ve noksandır. Çünkü hem olması gereken durumda ve konumda değildir, hem de ahlaki ve ruhsal olgunlaşmasını tamamlamamış, reel durumu ile ideal durumu arasında kat edilmesi gereken mesafeyi kat etmemiştir. Adalet fikrinden ve erdeminden yoksun kişi, "Dilsiz, aciz ve aslında hiçbir işe yaramayan köle" (16/Nahl, 76.) gibidir. Burada söz konusu olan bir kişilik profilidir. Adalet vasfına sahip kişi ise öyle değildir ve kuşkusuz bu iki insan profili "eşit" değildirler. Takvanın ölçülerinden biri, kişinin adil olması, haktan şaşmamasıdır. (5/Maide, 8 ) "Denklik" anlamında adalet 6/En'am, 1, 150; 27/Neml, 60. ayetlerde kullanılmıştır. Allah'a başka varlıkları "denk" tutan müşriklerin bu tutumları "ya'dilun" muzari fiiliyle ifade edilmektedir. Adalet, insanla ilişkili olarak "fizyonomik ve estetik biçim" anlamında şu ayette kullanılmıştır: "Ki O, seni yarattı, 'sana bir düzen içinde biçim verdi' ve seni bir itidal üzere kıldı." (82/İnfitar, 7.) Bu ayette "adalet"le aynı kökten gelen "adeleke" kelimesi "ölçü", denge, her şeyi yerli yerinde olan biçim; diğer varlıklara göre üstün özellikler; bel doğrultma vb. anlamlara gelmektedir.

Kur'an-ı Kerim'de kelimenin başka kullanımı şöyledir: "Ve hiç kimsenin, hiç kimse adına bir şey ödemeyeceği, hiç kimsenin şefaatinin kabul edilmeyeceği, hiç kimseden bir fidye alınmayacağı ve yardım görülmeyeceği bir günden sakının." (2/Bakara, 48, 123.) "Her türlü fidyeyi verse de kabul olunmaz." (6/En'am, 70.) Bu ayetlerde de adalet "fidye, tamı tamına karşılık" anlamında kullanılmıştır. Kişisel çıkar, akrabalık bağı, özel husumet, soyluluk, sınıf farkı, bedensel veya ruhsal kusur (özür) adaletin tesisine engel teşkil etmez. (3/Al-i İmran, 75; 4/Nisa, 3; 5/Maide, 8.) Sosyal düzeni keyfilikten çıkarmanın tek yolu adaletin gözetilmesidir. (23/Mü'minun, 71.) Bu dünyada adalet tecelli etmese de, ahirette mutlaka tecelli edecektir. (10/Yunus, 54-55; 21/Enbiya, 47; 39/Zümer, 69.) Fıtrat olarak sahip olduğumuz adalet duygusu ve adaletin her ne olursa olsun, günün birinde ve burada, yani dünyada değilse bile bir yerlerde tecelli edeceği fikri ahiretin varlığına önemli bir delildir.

En genel anlamda adaleti, her hak sahibine hakkının verilmesini öngören ahlaki ilke olarak tanımlayabiliriz. Bu ilke, hukukun teşekkül sebebi ve nihai amacıdır. Toplum örgütlenmesinde malların, hakların ve görevlerin veya şereflerin (insanın onuru ve insanlık değeri) bölüşülmesi işlemine adaletin yerine getirilmesi veya adaletin tesisi denir. Adalet, eşitlikle ilgili olsa da, mutlak anlamda eşitlik değildir. Bir rivayette de ifade edildiği üzere "insanların hukuk karşısında tarak dişleri gibi eşit olması" adalettir. Başka bir ifadeyle, insanların soy sop, (etnik köken, ırk, aile, aşiret-kabile) sosyal sınıf-tabaka, renk, din, dil, coğrafi vb. özelliklerine, yani birincil veya ikincil kimliklerine bakılmaksızın hukuki şahsiyet kabul edilmesi, gerektiğinde sahip oldukları güç ve kuvvetin işe yaramayacağını veya aksine güçsüzlüklerinin, zayıflıklarının haklarını almalarına engel teşkil etmeyeceklerinden emin olmaları anlamında eşitlik adaletin tesisi ve tecellisi için gereklidir. Yoksa iki saatlik çaba ile denizin ortasından inci çıkaran bir insan ile gün boyu ormanda odun kesen insana aynı ücreti takdir etmek her ne kadar eşitlik ise de adalet değildir. Bu örnekte adalet, eşitlikten önemlidir. Şu halde adalet herkesin yeteneğine, harcadığı emeğe ve toplumda oynadığı role uygun olarak dağıtıldığı zaman doğru dağıtılmış olur. Eşitliği içermekle beraber tam olarak eşitlik değildir; yani her adil karar ve tutum eşitlikle elde edilmek istenen sonucu veya maksadı hasıl eder; ama her eşitlik adalet değildir. Bazen salt eşitlik adaletsizliğe yol açabilir. İnci toplayıcısı ile oduncu örneğinde eşitlik, zulümdür.

Hz. Ebu Bekir'in (r.a) hilafete seçildikten sonra yaptığı ilk konuşmada dile getirdiği hususlar güç-hukuk ilişkisinin doğru, adil ve hakkaniyete uygun çerçevesini çizmektedir: "Güçsüz olanınız (haklı ise) hakkını alıncaya kadar benim yanımda güçlüdür. Güçlü olanınız (haksız ise) kendisinden hak sahibinin hakkını alıncaya kadar benim katımda güçsüzdür." Gücün sözünü geçirdiği yerde hukuk işlemez, adalet de tesis edilmez. Gücün hukuka göre düzenlendiği yerde adalet tek ölçüdür. Güç ve hukuk ilişkisinin doğru tayinini sağlayan sembolik davranışlar olmuştur. Sözgelimi padişah olmasına rağmen Fatih Sultan Mehmet'in sıradan bir teb'a ile aynı safta muhakeme olmayı kabul etmesi, ülkede sadece ve sadece hukuk ve adaletin sözünün geçtiğini gösteren ilginç bir örnektir.

Şu veya bu davada, insanlar arasında vuku bulan ihtilaflarda neyin doğru, neyin yanlış (ya da haklı veya haksız) olduğunu karara bağlamak da adalet olarak adlandırılır. Bu, ya haksızlığa uğrayanın (mağdur) zararını telafi etmek, ya da haksızlık yapanı cezalandırmak suretiyle yerine getirilir. Bu anlamda adalet mağdura maddi veya manevi "te'diye/ödeme", hak ve hukuk ihlal edene de yine maddi veya manevi "ceza" takdir etmekle tahakkuk eder.

Genel anlamda "adalet", hükümran devletin kendi uyrukları arasındaki uyuşmazlıkları veya anlaşmazlıkları kanuna göre -hukukun ruhuna uygun olarak yapılan kanunlar- bir hükme bağlama işiyle ve toplum aleyhine tutumları olan insanları kanun temelinde engelliyici tedbirler alma işiyle uğraşan belli bir güvenilir organa bırakma fonksiyonu olarak anlaşılır. Bu anlamda adalet terimi, "yargı gücü"nü ifade eden diğer kelimelerle karıştırılır. Çünkü modern toplumlarda adalet hem bir faaliyet (adalet dağıtma faaliyeti), hem bir teşkilat (bir ülkedeki mahkemeler ve yargı görevlileri) olarak algılanır.

Bunun yanında "siyasi adalet"ten de bahsetmek mümkündür. Bir anlamda adalet bütünüyle siyasidir. Çünkü siyaset iktidar ilişkisini düzenler. İktidar ise gücün temerküzü, dağıtımı ve kullanımıyla ilgilidir. Hukukun siyasetle ilişkisi, yargının siyasetle olan ilişkisinden farklıdır. İnsanlar sorunlarını, arzu ve taleplerini meşru/yasal siyaset yoluyla dile getirir ve karşılanmasını isterler ki, buna "pozitif siyaset" denir. Pozitif siyasetin olmadığı yerde, yöntemi şiddet, baskı, zorbalık ve terör demek olan "negatif siyaset" iktidar ilişkisini belirlemeye başlar. Meşru siyaset, taleplerin hukuki nitelik ve değer kazanmasını sağlayan en önemli ve gerekli alandır. Bu çerçevede hukuk siyasetle doğrudan ilgilidir. Hukukun amacı olan adaleti dağıtan veya tahakkuk ettiren yargıdır. Yargının adaleti tahakkuk ettirmesi anlamında fonksiyonlarını yerine getirmesi için siyasetten uzak ve korunmuş olması lazımdır. Yani siyasetten uzak olması gereken hukuk değil, yargıdır.

Adalet ister istemez toplumun örgütlenme biçimiyle ilgilidir, her nasıl işliyor ve iş görüyorsa toplumun hukuk anlayışını yansıtır. Nihayetinde en gelişmiş ve üst bir aygıt olarak devlet bir örgütlenme biçimidir; hukuk da örgütlenmiş bulunan insanların ve sosyal grupların yaşama biçimlerini düzenleyen, kendi çerçevesi içine alan bir tekniktir. Fakat terimin özel anlamı bunun dışında şekillenmiştir. Bir ülkenin siyasi iktidarına verilecek zararları karara bağlayacak şekilde adli organların uzmanlaşması şeklinde anlaşılmaktadır. Siyasi adalet, siyasi kişiliklere karşı olduğu kadar siyasi rejime ve onun unsurlarına karşı işlenen suçlara da yönelmiştir.

Adalete İlişkin Zihni Spekülasyonlar

Adalet kavramı tarih boyunca farklı şekillerde tanımlanmış olup, filozoflar ve düşünce adamları konu hakkında değişik fikirler ileri sürmüşlerdir. Adaletin yerine getirilmesi ancak adaletsizliğin ortaya çıkmasının sonucudur. Ancak bu adaletin varlık aleminde bozulmadan (fesad) sonra geldiği anlamına gelmez. Aksine varlık, ilk varoluş biçimleri itibariyle adalet üzere olmuş ve son deme kadar var oluşunu bu şekilde devam ettirmek üzere emir almıştır. Bu Emr-i İlahi'dir ki, insan hakkıyla tefekkür edecek olsa, filhakika kendisinin de haksızlık ve zulüm olmadan da adalet üzere hareket edebileceğini ve esasında öyle hareket etmesi gerektiğini anlar.

İlk anlamında adalet, insanların birbirlerine nasıl davranacaklarını öngören hukuk kurallarını göz önüne almayı ve uygulamayı, yani 'haklar' ve 'görevler'i kapsar. Bu iki kavram Aristo tarafından sistematik bir biçimde ele alınmıştır.

Platon tarafından açıklıkla, Aristo tarafından da belirsiz bir biçimde gösterildiği gibi (örfü de içine alacak şekilde geniş tutulduğunda) kanun, olduğu şekliyle ve nasıl olması gerektiğiyle anlaşılmalıdır. Platon kanun yönetiminden çok bilgelerin (filozoflar) yönetiminden yana olduğunu belirtir. Çünkü kanun herkes için e...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Adalet üzerine
« Posted on: 27 Nisan 2024, 00:17:01 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Adalet üzerine rüya tabiri,Adalet üzerine mekke canlı, Adalet üzerine kabe canlı yayın, Adalet üzerine Üç boyutlu kuran oku Adalet üzerine kuran ı kerim, Adalet üzerine peygamber kıssaları,Adalet üzerine ilitam ders soruları, Adalet üzerineönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes