Konu Başlığı: ]İdrak seviyesine uygun konuşmak gerek Gönderen: Sefil üzerinde 01 Temmuz 2010, 14:23:20 İdrak seviyesine uygun konuşmak gerek
Bir mesele toptan, birdenbire, bütünüyle ortaya konulursa şok tesiriyle ciddi tepki alabilir. Bundan dolayı farklı düşünce, teklif ve projeler insanların zihin dünyasına ısındıra ısındıra, rehabilite ede ede verilmelidir. Hem üstün dimağlar, bir mânâda rehber insanlar demektir. Donanımları itibarıyla farklı düşünce ve kanaatler ortaya koymaya açıktırlar. Ancak bu noktada akl-ı selime göre hareket edilip aklın derinliğinden istifade edilmesi çok önemlidir. Aklın derinliği ise diğer insanların hissiyatını hesaba katmaktır. Mesela bu donanımda olan bir insanın kendi kendisine şu soruyu sorması gerekir: "Acaba bu tür sürpriz ve orijinal bir teklifle bana gelinmiş olsaydı ben onu nasıl karşılardım?" Evet, rehber konumunda bulunan üstün dimağlar başkalarını kendilerinin yerine koyarak meseleye bu açıdan bakmasını bilmelidir. Bu yapılabildiği takdirde, düşünce ve projeleri toptan bir hâlde toplumun önüne koyarak "Alın bunu, kurtarın kendinizi!" şeklinde tepki görecek bir yaklaşım içine girmemiş olurlar. Hiç unutmam, ekonomi alanında uzmanlık yapmış ve bütün mümaresesini bir ekonomi kitabına döktürmüş bir zat, kitabı için "Yazdım, attım ortaya. Alsınlar, görsünler, akıllarını başlarına toplasınlar, uygulasın ve iktisadî açıdan kurtuluşa ersinler." demişti. Şu an o zatın bu mevzudaki şahsî mülâhaza ve mütalaalarını değerlendirecek değilim, o ayrı bir mesele. Fakat şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, dünya tarihinde şimdiye kadar bir kitabın yazılıp da o kitap okunup gerekleri uygulandıktan sonra ekonomik durumunu düzeltebilen tek bir ülke yoktur. Hatta iktisat tarihi açısından şu soru dahi sorulabilir: Acaba ekonomi kitapları mı ekonomiyi düzeltiyor, yoksa ekonomi mi ekonomi kitaplarına kaynaklık yapıyor? Çünkü herkes kendi çağının ekonomisini yazmakta, bu arada belki bazı kapalı noktalara dair çözüm tespitlerinde bulunmaktadır. Fakat asıl problem mevcut, işleyen sistem içinde çözüme kavuşmaktadır. İşte ekonomi sahasında olduğu gibi, umumî mânâda herhangi bir düşünce ve proje topluma sunulurken, insanların hissiyatları, anlayış ve idrakleri mutlaka nazar-ı itibara alınmalıdır. Mademki Kur'an-ı Kerim, yüceler yücesi bir sıfatın sesi-soluğu olmasına rağmen, çoğunluğun idrak seviyesine göre insanlara seslenmiş ve Kelam-ı İlahî'nin insanlarla muhaveresi böyle bir tenezzül çerçevesinde cereyan etmiştir. Yani ilâhî tenzilde, insan idrak ve kabulü nazar-ı itibara alınmış ve meseleler hep ona göre vaz' edilmiştir. İşte topluma rehberlik yapabilecek üstün dimağlar da bu ilâhî ahlâkı göz önünde bulundurup ortaya koyacaklarını muhatapların anlayış ve hissiyatını nazar-ı itibara alarak ortaya koymalıdırlar. Benzer durum insanları ebedî hayata, sonsuz mutluluk diyarına davet ederken de söz konusudur. Mesela siz İslâm'ın o kendine has büyüleyici güzelliklerini temsille ortaya koymadan, pratik hayatta göstermeden; gösterip gönül ve zihinleri ona ısındırmadan, "Alın Kur'ân'ı okuyun; okuyun da aklınız başınıza gelsin. Gözünüz açılsın gerçekleri görün, dünya ve ukbâ hakikatlerine erin!" derseniz bu, onlar üzerinde şok tesiri yapar ve tepkiye sebep olur. Fetullah GÜLEN |