> Forum >  ๑۩۞۩๑ Eğlence Dünyası ๑۩۞۩๑ > Çoçukların Dünyası > Dini Hikayeler > Bilge Bahçevan
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Bilge Bahçevan  (Okunma Sayısı 965 defa)
22 Eylül 2011, 17:01:23
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 22 Eylül 2011, 17:01:23 »




Bilge Bahçevan


ORHAN ADINDA, başını kitaptan kaldırmayan, okuma delisi bir adam
tanımıştım. Bu adamın, Burçin isminde, sevimli ve zeki bir kız çocuğu
vardı. Baba, daha çocuk konuşmaya başlar başlamaz ona resimli ABC
kitapları aldı. Kısa zamanda çok şey öğretme hevesine kapıldı. Burçin
yeni birşeyler öğrendikçe, baba sevinçten uçuyor; önüne gelene
kızının ne kadar akıllı olduğunu anlatıyordu.
 
Adam, sanki çocuğunu sevimli ve güzel olduğu için değil,
 çok şey öğrendiği için seviyordu.
Kızcağız da
baba sevgisini kaybetmemek için var gücüyle çalışıyordu.
 
İşin daha da tuhaf tarafı, çocukların okulda cümle ile yâni tümden
gelim metoduyla okumaya başladıklarını bilmeyen Orhan bey, Burçin’e
harfleri öğreterek işe başladı. Çocuk harflerin adını ezberledikçe
ona bir ödül veriyordu. Sıra rakamları ezberlemeye gelince, kızcağız,
bu sembollerin nasıl sayı ifade ettiğini bir türlü anlayamıyordu.
 
Bütün zorluklara rağmen,
 Burçin beş yaşına geldiği zaman
 çok düzgün okuyabiliyordu
. Bu arada yazı çalışmaları da devam ediyordu. Altı
yaşını bitirdiği zaman, artık okur yazar bir çocuktu.
 
Babası, Burçin’i okula kaydettireceği gün, onu da yanında götürdü.
Doğruca müdürün odasına girdi. Kızının okuma yazma bildiğini,
dolayısiyle ikinci sınıftan başlaması gerektiğini söyledi. Müdür,
masasının üzerinde duran gazeteyi çocuğa uzattı. “Oku bakayım şu
haberi kızım.” dedi, Burçin, hiç takılmadan, haberi okudu. Müdür
şaşırıp kaldı. Sonra yazı denemesine sıra geldi. “Söyleyeceklerimi
yaz kızım.” dedi. Burçin söylenenleri hiç yanlışsız ve düzgün bir
yazı ile yazdı.
Müdür, bütün öğretmenleri odasına çağırdı.
“Arkadaşlar, dâhi birçocuk görün.” dedi
ve Burçin’i öğretmenlere tanıttı.
Okulunbaşladığı günden itibaren,
bir hafta boyunca çevre okullardan dâhi kızı görmeye geldiler.
Orhan bey, bu büyük ilgi karşısında gurur duydu ve kızına
daha çok şey öğretmek için gece gündüz çalıştı.
 Okula başladığının daha ayı dolmadan Burçin’de tuhaflıklar başladı.
 Okula uyum sağlayamamıştı.
 Öğretmenin ders metoduyla, babanın öğretme metodu çok farklıydı.
 Öğretmen, öğrettikleri üzerinde sorular soruyor,
konunun nedenleri ve niçinleri üzerinde duruyor;
çocuklardan yorum yapmalarını istiyordu.
 Halbuki, baba hiç de böyle yapmıyordu.
Kızına ödev veriyor; o da ezberliyordu.
 
Burçin, uzun süre, okuldaki sıkıntılarını gizledi. Babanın kendisine
olan güvenini ve sevgisini kaybetmemek için her şeyi içine attı.
Ancak, o küçük beden bu kadar ağır sıkıntıları taşıyamadı; uyku ve
sindirim bozuklukları şeklinde arızalar vermeye başladı.
Kızcağız, uyku uyuyamıyor, kabuslar görüyor; yediği şeyleri dışarı
çıkarıyordu. Hemen bir doktora götürdüler. Doktor, muayeneden sonra,
hastalık sebebinin psikolojik olduğunu söyledi ve çocuğu bir
psikiyatri uzmanına götürmelerini tavsiye etti.
 
Baba, beklemediği bu acı sonuç karşısında,
ne yapacağını bilememenin şaşkınlığı içindeydi.
Dahi bir çocuğun psikiyatri uzmanına gittiğini hiç duymamıştı.
Bir yandan çocuğun sağlığını, diğer yandan kendi
prestijini düşünüyordu.
Her şey ne kadar da güzel gidiyordu.
Birden bire ne olmuştu?
 Annesi, “Kızımıza nazar değdi.” diyor başka bir şey demiyordu.
Mahallenin çok bilmiş kocakarısı da;
 “Bu çocuğu okutmuşlar;
filan yerde üfürüğü kuvvetli bir hoca var; ona götürün.” diyordu.
Sizin anlayacağınız, her kafadan bir ses çıkıyordu.
 
Orhan bey, modern görüşlü bir adamdı.
 Muskacı ve cinci hocalara çok kızardı.
Çocuğu bir psikiyatri uzmanına götürmekten başka çare
bulamadı. Psikiyatrist, “Çocuğun rahatsızlığı çok ilerlemiş; tedavisi
uzun sürebilir.” dedi. Baba, bir kere daha yıkıldı.
 
Burçin, dört aylık bir tedaviden sonra ancak kendine gelebildi.
Henüz
okula başlayacak kadar iyileşmemişti.
Doktor, tedavisinin devam
etmesi gerektiğini söylüyordu.
 
Baba doktorun uyarılarına rağmen, Burçin’e okuması için çeşitli
hikaye kitapları almıştı. Ancak, çocuğun okumaya pek niyeti yoktu.
Sanki beyni tamamen durmuş; artık hiçbir şey öğrenemez olmuştu.
 
Burçin’in sınıf arkadaşları sık sık ziyaretine geliyorlardı. En sık
geleni de Fidan isminde, güleç yüzlü, cana yakın bir kız çocuğuydu.
Orhan bey, bir gün, can sıkıntısını atmak için bu kızla sohbet etmeye
başladı. Ona çeşitli sorular sordu. Fidan, yaşından beklenmeyen
mantıklı cevaplar verdikçe adam hayretini gizleyemedi ve sordu:
— Senin baban ne iş yapıyor kızım?
Fidan:
— Babam bahçıvandır efendim, dedi.
Orhan bey, hayretini gizleyemediği bir ses tonuyla:
— Ya demek baban bahçıvanlık yapıyor!... Nerede oturuyorsunuz?
— Uzak sayılmaz efendim. Bahçemiz anayol üstünde. Dolmuşla yarım
saatte okula gidebiliyorum. Çok güzel bir bahçemiz var. Arzu
ederseniz, bir hafta sonu sizi misafir edebiliriz. Biz misafiri çok
severiz.
Burçin sevinçle atıldı:
— Bu Pazar gidelim babacığım!
Baba gülerek:
— Tabi kızım gidelim, dedi. Ancak, Fidan’ın babasına sorması
gerekir.
Ondan haber bekleyelim. Ailenin başka bir programı olabilir.
Fidan:
— Bu hafta sonu için bir plânımız yok efendim, dedi. Ayrıca, babam
kendisine sormadan misafir getirebileceğimi söyledi.
Orhan bey, kızın başını okşadı:
— O zaman mesele yok, dedi, bu Pazar günü sizdeyiz.
 
İki arkadaş sevinçle birbirine sarıldılar. Burçin’in sevinci
babasının yüreğini ferahlattı. İçinde, bu ziyaretin iyi sonuçlar
getireceğine dair bir önsezi vardı.
 
Burçin, Pazar sabahı erkenden kalktı.
Günlerdir ilk defa iştahlı birkahvaltı yaptı.
 Annesine saçlarını örgü yaptırdı ve kırmızı bir kurdela taktırdı.
 En güzel elbisesini giydi.
 Bayram yerine gidiyormuş gibi sevinçli bir hali vardı.
İki aile birbirine çabuk ısındılar.
 Fidan’ın biri kendisinden büyüküç kardeşi vardı.
 Ailesi gerçekten misafir seven insanlardı.
Bahçe çok bakımlıydı.
Meyvenin ve sebzenin her çeşidinden vardı.
Evin hanımı da çok nefis yemekler pişirmişti.
 
Orhan beyle Fidan’ın babası,
 bir ara bahçeyi dolaşırken, kızların
arkadaşlığından söz açtılar.
 
Orhan bey:
— Çok güzel çocuklar yetiştirmişsiniz, sizi tebrik ederim... dedi.
Diğeri, utangaç bir tavırla cevap verdi:
— İltifat ediyorsunuz efendim. Aslında ben ve eşim fazla okumuş
insanlar değiliz. Sizler kadar modern eğitimden anlamayız. Babam
rahmetli, bana sık sık nasihat ederdi:
 
“Oğlum, derdi, eşine ve çocuklarına karşı
daima hoşgörülü ve şefkatli ol.
Çok çalış; ama aç gözlü olma.”
Bunlar elbette sizin de bildiğiniz şeyler.
 Babam, atları çok severdi.
 Çok güzel bir atı vardı. Görenler hayran kalırdı.
Rahmetli, çocukları küçük taylara benzetirdi.
“Bir taya aşırı yük
yüklediğin zaman, gelişemez; bodur kalır” derdi.
 
Orhan bey, bahçıvanın ne demek istediğini anladı:
— Çok haklısın, dostum... dedi. Fidan’la sohbet ettiğimiz zaman,
sizin ne bilge bir insan olduğunuzu tahmin etmiştim. Merakımı
bağışlayın; nasıl bir eğitim şekli uyguladınız da Fidan’ı böylesine
olgun, ruh sağlığı yerinde, kendisine güveni olan bir çocuk haline
getirebildiniz?
 
Bilge bahçıvan tebessüm ederek söze başladı:
— Beyim, dediğim gibi, ben fazla okumuş bir adam değilim.
— Hayatokulundan mezunum sizin anlayacağınız.
— Tabiat, bizim için, Allah’ınyarattığı en güzel okuldur.
— Çocuklarımı, ABC okuluna başlamadan önce,
tabiat okulu ile tanıştırırım.
Mesela, onlara sorarım:
 “Kışın ölen bu tabiat, baharda nasıl diriliyor?
 Şu koyunlar nasıl oluyor da yeşil ot yedikleri halde,
 beyaz süt veriyorlar?
Şu çiçekler aynı toprağı,
aynı havayı ve aynı suyu
paylaştıkları halde; nasıl oluyor da
renkleri ve kokuları farklı olabiliyor?
 Minicik incir çekirdeği,
koca bir ağaca nasıl dönüşüyor?”
Bütün bu soruların cevabını ararken
 onlara kâinatın yaratıcısı olan Allah’ı anlatırım.
 
Çok okumuş Orhan bey,
bilge bahçıvanı dinledikten sonra;
“Dostum, çok farklı bir eğitim anlayışınız var” dedi
ve ekledi:
“Jean Jacques Roussau’nun Emil’ine çok benziyor.”


Ali ÇANKIRILI 


[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Bilge Bahçevan
« Posted on: 29 Mart 2024, 03:04:30 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Bilge Bahçevan rüya tabiri,Bilge Bahçevan mekke canlı, Bilge Bahçevan kabe canlı yayın, Bilge Bahçevan Üç boyutlu kuran oku Bilge Bahçevan kuran ı kerim, Bilge Bahçevan peygamber kıssaları,Bilge Bahçevan ilitam ders soruları, Bilge Bahçevanönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes