๑۩۞۩๑ Eğlence Dünyası ๑۩۞۩๑ => Dini Hikayeler => Konuyu başlatan: Eflaki üzerinde 25 Temmuz 2010, 15:40:56



Konu Başlığı: Namazlarım
Gönderen: Eflaki üzerinde 25 Temmuz 2010, 15:40:56
NAMAZLARIM
 
Anneannesinin sözleri yankılandı kulaklarında:
“Oğlum namaz hiç bu vakte bırakılır mı?” Anneannesinin yaşı yetmişe dayanmış, ama ezan okunduğu vakit yerinden sıçrar, yaşından beklenmeyecek bir hızla abdestini alır ve namazını kılardı Kendisi ise, nefsini bir türlü yenemiyordu Ne oluyorsa, hep namaz son dakikalara kalıyor, bu sebeple namazını alelacele eda ediyordu Bunu düşünerek kalktı yerinden, gözü saate kaydı Yatsı ezanının okunmasına on beş dakika kalmıştı
Başını her iki yöne pişmanlıkla sallayarak, "Yine geciktirdim namazı" dedi kendi kendine Kıvrak hareketlerle abdestini aldı ve daha elini yüzünü tam kurulamadan kendisini odasına attı Mecburen, hızlı hareketlerle namazı eda etti Tesbihatını yaparken anneannesini düşünmeden edemedi
"Bu halimi görse, tatlı-sert kızardı yine bana" dedi Çok seviyordu onu 
Hele öyle bir namaz kılışı vardı ki, onu hep bir gökkuşağı hayranlığıyla seyrederdi Namazda öyle bir mahviyeti vardı ki hicabından renkten renge girerdi O gün akşama kadar derse girmişti Müthiş bir ağırlık vardı üzerinde Duasını yaparken, başını ellerinin arasına alıp secdeye durdu Namazdan sonra bir süre bu şekil tefekkür etmeyi severdi Gözleri kapanır gibi oldu
"Ne kadar da yorulmuşum" dedi Daldı gitti öylece
Kıyamet kopmuştu
Mahşeri bir kalabalık vardı
Her yön insanlarla doluydu Kimi dona kalmış, hareketsiz bir şekilde etrafı izliyor; Kimi sağa sola koşturuyor, kimisi de diz çökmüş, başı ellerinin arasında bekliyordu
Yüreği yerinden fırlayacak gibi atıyor, adeta kafesinden kurtulmaya çalışıyor,soğuk soğuk terler döküyordu
Hayattayken kıyamet, sorgu sual ve mizan hakkında çok şey duymuş ve ahiret hayatı adına bu kavramlar kendisi için köşe taşı olmuşlardı
Ama mahşer meydanında ki ürperti, korku ve bekleyişin bu denli dehşet vereceğini düşünmemişti
Hesap ve sorgu devam ediyordu
Bu arada onun ismini de okudular Hayretle bir sağa, bir sola baktı
"Benim ismimi mi okudunuz?" dedi dudakları titreyerek
Kalabalık birden yarılmış, bir yol olmuştu önünde
İki kişi kollarına girdi Mahşer meydanının vazifelileri oldukları belliydi
Kalabalık arasından şaşkın bakışlarla yürüdü Merkezi bir yere gelmişlerdi Melekler her iki yanından uzaklaştılar Başı önündeydi
Bütün hayatı, bir film şeridi gibi geçiyordu gözlerinin önünden
“Şükürler olsun” dedi, kendi kendine ve devam etti;
“Gözlerimi dünyaya açtım, Hep hizmet eden insanları gördüm
Babam sohbetlerden sohbetlere koşuyor, malını islam yolunda harcıyordu
Annem eve gelen misafirleri ağırlıyor, yemek sofralarının biri kalkıp, bir yenisi kuruluyordu
Ben ise, hep bu yolda oldum İnsanlara hizmete çalıştım Onlara Allah'ı anlattım Namazımı kıldım Orucumu tuttum Farz olan ne varsa yerine getirdim Haramlardan kaçındım
"Kirpiklerinden aşağı gözyaşları dökülürken, "Rabbimi seviyorum, en azından sevdiğimi zannediyorum" diyordu
Ama bir yandan da "O'nun için ne yapsam az, Cennet'i kazanmama yetmez" diye düşünüyordu
Tek sığınağı Allah'ın rahmetiydi
Hesap sürdükçe sürdü
Boncuk boncuk terliyordu Sırılsıklam olmuş, zangır zangır titriyordu
Gözleri terazinin ibresindeki neticeyi bekliyordu Sonunda hüküm verilecekti
Vazifeli melekler ellerinde bir kağıt, mahşer meydanında ki kalabalığa döndüler
Önce ismi okundu Artık ayakları tutmaz olmuştu Neredeyse yığılıp kalacaktı Heyecandan gözlerini kapamış, okunacak hükme kulak kesilmişti
Mahşeri kalabalıktan bir uğultu yükseldi
Kulakları yanlış mı duyuyordu?
İsmi cehennemlikler listesindeydi
Dizlerinin üstüne yığıldı Hayretten dona kalmıştı “Olamaaaazzzz” diye bağırdı Sağa sola koşturdu
"Ben nasıl Cehennemlik olurum? Hayatım boyunca hizmet eden insanlarla birlikte oldum Onlarla beraber koşturdum Hep rabbimi anlattım" diyordu
Gözleri sağanak olmuş, titrek vücudunu ıslatıyordu
Vazifeli iki melek kollarından tuttu Ayaklarını sürüyerek ve kalabalığı yararak alevleri göklere yükselen Cehennem'e doğru yürümeye başladılar
Çırpınıyordu
Medet yok muydu?
Bir yardım eden çıkmayacak mıydı?
Dudaklarından kelimeler kırık dökük, yalvarmayla karışık döküldü
"Hizmetlerim Oruçlarım Okuduğum Kur'anlar Namazım Hiçbiri beni kurtarmayacak mı?" diyordu
Bağıra bağıra yalvarıyordu
Cehennem melekleri onu hiç sürüklemeye devam ettiler Alevlere çok yaklaşmışlardı Başını geriye çevirdi Son çırpınışlarıydı
Rasulullah, "Evinin önünde akan bir ırmak içinde günde beş defa yıkanan bir insanı o ırmak nasıl temizler, günde beş vakit namazda insanı günahlardan öyle temizler" buyuruyordu
"Oysa ki benim namazlarım da mı beni kurtarmayacak?" diye düşünüyordu
“Namazlarım Namazlarım Namazlarım” diye hıçkırdı
Vazifeli melekler hiç durmadılar Yürümeye devam ettiler; Cehennem çukurunun başına geldiler Alevlerin harareti yüzünü yakıyordu Son bir defa dönüp geriye baktı Artık gözleri de kurumuştu Ümitleri sönmüştü Başını öne eğdi İki büklüm oldu
Kollarını sıkan parmaklar çözüldü
Cehennem meleklerinden birisi onu itiverdi Vücudunu birden bire havada buldu Alevlere doğru düşüyordu Tam bir iki metre düşmüştü ki, bir el kolundan tuttu
Başını kaldırdı Yukarıya baktı
Uzun beyaz sakallı bir ihtiyar onu düşmekten kurtarmıştı kendisini yukarıya çekti Üstündeki başındaki tozu silkerek ihtiyarın yüzüne baktı
“Siz de kimsiniz?” dedi
İhtiyar gülümsedi: “Ben senin namazlarınım”
"Neden bu kadar geç kaldınız? Son anda yetiştiniz Neredeyse düşüyordum" dedi
İhtiyar yüzünü gererek, tekrar güldü; Başını salladı;
“Sen beni hep son anda yetiştirirdin, hatırladın mı?
Secdeye kapandığı yerden başını kaldırdı Kan-ter içinde kalmıştı
Dışarıdan gelen sese kulak kabarttı
Yatsı ezanı okunuyordu
Bir ok gibi yerinden fırladı Abdest almaya gidiyordu yatsı namazı için