Döşünmek Lazım?
-Günlerden bir gün, köylerden birinde, adamın birinin atı,kuyunun
birine düşmüş. Niye düşer, nasıl düşer
sormayın. At bu. Düşmüş işte
-Belki kör bir kuyuydu, ağzı tahtayla kapatılmıştı
belki, üzerine de toprak dökülmüştü.
Zamanla tahta çürüdü, zayıfladı, toprakta biten otları
yemek isteyen atın ağırlığı çekemedi ve güm.
Hayvancık saatlerce acı içinde kıvrandı, bağırdı kendi
dilinde.
-Sesini duyan sahibi gelip baktı ki vaziyet
kötü. Zavallı at kuyunun dibinde melül mahzun
bakınıyor. Üstelik yaralanmış.
-Karşılaştığı bu durumda kendini atı kadar zavallı
hisseden adamcağız köylüleri yardıma çağırdı.
Ne yapsak, ne etsek, nasıl çıkarsak soruları havada
kaldı.
Sonunda karar verildi ki kurtarmak için çalışmaya
değmez. Tek çare, kuyuyu toprakla örtmek.
Ellerine aldıkları küreklerle
etraftan kuyunun içine
toprak attılar.
Zavallı hayvan, üzerine gelen toprakları, her
seferinde silkinerek dibe döktü.
Ayaklarının altına aldığı toprak sayesinde her an
biraz daha yükseldi ve sonunda yukarıya kadar çıkmış
oldu. Köylüler ağzı açık bakakaldı.
Hayat, bazen bizim de üzerimize abanır.
(Ne bazeni,çoğu zaman.)
Toz toprakla örtmeye çalışanlar çok olur.
Bunlarla baş etmenin tek yolu, yakınıp sızlanmak
değil, düşünüp silkinmek ve kurtulmak, aydınlığa adım
atmaktır.hakkikte yani dinimize sarılmaktır. Kör kuyuda olsak bile...
ALINTI
[
Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın