๑۩۞۩๑ Eğlence Dünyası ๑۩۞۩๑ => Dini Hikayeler => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 23 Haziran 2009, 04:05:17



Konu Başlığı: Gecenin ardından
Gönderen: Zehibe üzerinde 23 Haziran 2009, 04:05:17
(http://www.yeniasya.de/gencyaklasim/images/resimler/2009/200906-20.jpg)


Huzurevinde şafak söküp de ortalık aydınlanınca; gecenin sıkıcı, sessizliği geride kalır. Arkasından kuş sesleri ve rüzgâr hışırtıları duyulur ağaçlardan. Sonra sabah ezanı bütün bütün sessizliği bitirir ve yeni bir günün hareketliliği başlar. Abdest alanlar, namaz kılanlar… Arkasından sabah kahvaltısı... Güneş olanca

ihtişamıyla yamaçları aydınlatıp ısıtınca pencereden bakan sakinler uzun ve sıkıcı gecenin kahredici yorgunluğundan kurtulup ferahlarlar.

Sabah, personel yeni görevine başlar başlamaz katları dolaşır, sakinlerle selamlaşır, sonra işine başlar. Böyle devam eden günlerin birinde katları dolaştım, tek tek sakinlerimizle selamlaştıktan sonra Ayşe Teyzenin odasına yöneldim. Karyolasının ayak ucuna bağlatmış olduğu ipe tutunarak yatağında oturma vaziyetine geldi. Selamlaştık. Halini, hatırını sordum. Kendisi felçli, şeker hastası, gözleri görmeyen, yatağa bağımlı bir hasta olduğu için biraz daha ihtimam gösterdim. “Musibet zamanı çok uzun, safa zamanı çok kısadır” sözünden anladıklarımızı anlatmaya çalıştım. Hastalıklara sabredince uzun ve bereketli bir ömür sevabının insana kazandırdıklarını anlattıktan sonra bahçedeki rengarenk çiçekler ilişi gözüme. Ayşe Teyzeye döndüm, "Bak sana neler anlatacağım" dedim ve bahçede gördüklerimi anlatmaya başladım:

"Sabahın erken saatinde güneş huzurevinin yan tarafındaki bahçeye vurunca oradaki tüm çiçekler özellikle sarı çiçekler çok muhteşem görünüyor. Dışarıda çok güzel bir ilkbahar günü var, kuşlar uçuşuyor ve ağaçlara konup, kalkıyor. Her şey çok muhteşem yaratılmış. Allah şu pencereden görebildiklerimizi en iyi bir şekilde yaratmış, sanatıyla süslemiş..."

Gördüklerimi dilimin döndüğü kadar anlatarak onu ferahlatmak, dışarıdaki güzelliklerden tattırmak istiyordum.

Bana, çok memnun olduğunu söyledi ve bu kadar işin arasında kendisine zaman ayırmamdan duyduğu memnuniyeti ifade etti. Biraz tereddütlü ve kararsız bir tavrı vardı. Sonra bana dönerek, "Kimseye anlatmayacaktım, ama sana anlatmaya karar verdim" deyince ben de merak ettim. “Yaşlı insanlar genelde sorunlarını ve sıkıntılarını paylaşır diye düşündüm ve hayırdır inşallah” dedim. O, başladı anlatmaya:

"Gece tesbihimi çektim ve yattım. Rüyamda beni alıp götürdüler. Gittiğimiz yer sonsuz yeşilliklerle kaplı bir düzlük, rengârenk çiçeklerle süslenmiş alabildiğine güzel kokuların burcu burcu koktuğu, güzellikte tarifi mümkün olmayan bir yerdi. ‘Burası Cennet!’ dediler bana. Orada, önceden ahirete gitmiş oğlum geldi yanıma. O zaman, korkum biraz daha ve şaşkınlığım azaldı. Kadınların saç telinden ince bir köprüye geldik. Orada çok korktum. Köprünün altında fokur fokur kaynayan zift gibi ateşler ve alevler yükseliyordu. ‘Ben geçemem’ dedim, korktum. Bir koluma oğlum, bir koluma da başkaları girip köprüyü geçtik. Burası cennet kapısı dediler. Orada, önceden ölmüş kızım durmadan ağlıyor, feryat ediyordu. “Annem girmeden ben girmem” diyordu. Alabildiğine uzayıp giden, kokularla güzelliklerle süslenmiş, insanın içinin mutluluktan uçacak gibi olduğu düzlükte bir çeşmeye rastladım, susamıştım. Su içmek için yanına vardım. Elimi uzattığımda altın zincirle çeşmeye bağlanmış su tası dikkatimi çekti. O zaman çok hayret ettim. Şimdi anlatırken bile tüylerim diken diken oluyor. Yıllar önce köyümüze hayır toplayıcıları gelirdi. Onlar cami, su, yol, köprü için hayır toplarlardı. Herkes bir şeyler verirdi. Kimisi bulgur, kimisi buğday, kimisi eşya kimisi de para... Ben de hayır toplayıcılara o tası hayır olarak vermiştim. Yıllar geçti unuttum gitti, ama orada altın kurnalı, altın zincirli bir çeşmede karşıma çıkınca çok şaşırdım. O merak, heyecan, şaşkınlık, telaş içersinde sabah ezanıyla uyandım...
“Şüphesiz cennette gözün görmediği, kulağın işitmediği ve hiç kimsenin hatırına gelmeyen nimetler vardır” Hadis-i Şerifinin tarif ettiği Cennet-ü Ala'ya ulaşmak için ya Üstadın tarifine uygun “Benim gibi ihtiyar, hasta, zaif, garip, kimsesiz bir biçare” olup dua ve niyazların, tesbihlerin, zikirlerin, tefekkürlerin, sabırların arşa yükselmesi gerekmektedir ya da orada bulabileceğimiz, hayırlı hizmetlere verdiğimiz su tasları...



Konu Başlığı: : Gecenin ardından
Gönderen: Ekvan üzerinde 23 Haziran 2009, 15:41:10
Gozumuzde cok basit olan hayirlarimiz nelere sebep oluyormus...
Hatirlattigin icin tesekkurler selsebilim...
Cennette bulusmak umidiyle...


Konu Başlığı: : Gecenin ardından
Gönderen: Zehibe üzerinde 23 Haziran 2009, 18:46:28
Rabbim hizmette bizleri daim kılsın
İnşaallah hafızım cennette buluşmak duasıyla...