๑۩۞۩๑ Eğlence Dünyası ๑۩۞۩๑ => Dini Hikayeler => Konuyu başlatan: Hadice üzerinde 21 Eylül 2010, 10:21:23



Konu Başlığı: Duanın gücü
Gönderen: Hadice üzerinde 21 Eylül 2010, 10:21:23
                                    Duanin Gücü                                                                                                                                                                                                                                                                        Şükran duymak da bir yaklaşım tarzıdır ve bizim müteşekkir olacak o denli çok seyimiz var ki

Leyla isimli çok fakir giyimli bir kadın yüzünde bir hüzünle bir manava girer
Dükkan sahibine mahcup bir şekilde yaklaşır
Kocasının çok hasta olduğunu, çalışamaz duruma düştüğünü ve yedi çocuğu ile birlikte aç kaldıklarını ve yiyeceğe ihtiyaçları olduğunu söyler
Cevat isimli manav ona ters bir şekilde bakarak derhal dükkanını terketmesini ister
Kadın ailesinin ihtiyaçlarını düşünerek, lütfen efendim der, paramız olur olmaz getirip borcumu ödeyeceğim
Cevat kendisine bir kredi açamayacağını çünkü onun eski bir müşterisi olmadığını, kendisinde bir hesabının bulunmadığını söyler
O sırada dükkanın dışında bekleyen bir müşteri ikisinin arasında devam eden bu konuşmayı dinlemektedir
İçeri girerek Cevat'a yaklaşır ve ben o kadının almak istediklerine kefilim der
Ailesinin ihtiyacı olan şeyleri ona ver
Bunun üzerine manav çok isteksiz bir şekilde kadına döner ve bir alış veriş listen var mıydı diye sorar
Leyla "Evet efendim" der
"Tamam" der manav
Şimdi onu terazinin şu kefesine koy, onun ağırlığınca diğer kefeye istediklerinden
koyacağım!"
Leyla bir an duraksar, sonra başını önüne eğer ve çantasını açarak üzerine bir şeyler karalanmış bir
kağıt parçasını çıkartır ve manavın kendisine gösterdiği kefeye özenle bırakırken başı hala öne eğiktir
Manavın ve diğer müşterinin gözleri terazinin kefesine dikilirken hayretle büyümüştür
Manav müşteriye dönerek, kısık bir sesle,
"İnanamıyorum" der "İnanılacak gibi değil
Müşteri manava gülerken manav çoktan diğer kefeye eline geçeni doldurmaya başlamıştır ama nafile, diğer kefeyi yerinden bile kıpırdatamamıştır
Terazinin kefesi artık üzerindekileri almayacak kadar
doldurduğunda çaresiz hepsini bir torbaya doldurarak kadına verir
Şaşkınlıkla üzerinde bir şeyler çizilmiş kağıdı eline alır ve okur
Bir de bakar ki orda bir alış veriş listesi yoktur
Sadece bir dua yazılıdır
"ALLAHım neye ihtiyacım olduğunu sen bilirsin, kendimi senin ellerine teslim ediyorum" Manav taş gibi bir sessizliğe bürünmüştür
Leyla kendisine teşekkür ederek dükkandan ayrılır
Müşteri Cevat'ın eline bir elli dolarlık tutuştururken, her kuruşuna değdi, der
Daha sonra Cevat terazisinin kefelerinin kırılmış olduğunu görür
Bu nedenle duanın ne kadar ağır çektiğini sadece ALLAH bilir
DUA BİZİM İÇİN HİÇBİR MALİYETİ OLMAYAN BİR HEDİYEDİR



Konu Başlığı: Ynt: Duanın gücü
Gönderen: Hadice üzerinde 21 Eylül 2010, 10:23:49
İnleyen bir gönlün feryadının, sızlayan bir kalbin ahının sesi, dua Dolan bir bardağın boşalışının, coşan bir çağlayanın çağlayışının ifadesi, dua

Dua; kalpten arşa uzanan meçhul bir hat Uçlu bucaklı, buutlu bir mekândan, namütenahiye seyahat Ama bu vadide vasıta ne at, ne uçak, ne de ışıktan hızlı Burak Fakat hayretle ve zevkle seyredilecek bir seyahat Dilin söyleyemeyeceği, hissiyatın ifade edemeyeceği, hiç bir edibin dile getiremeyeceği bir an Aranıp bulunamayan, bulunsa da durdurulamayan bir zaman Hatta zamansız bir an Ansız bir zaman

Dua bir mıknatıs Fakat manyetik alanı sınırsız bir mıknatıs Bütün zaman ve mekânın, hatta masivanın fevkinde, herşeyin üzerinde, mutlak hüküm, nafiz emir Hadsiz kudretiyle kendini hissettiren Allah tarafına çekilme Çekildikçe erime Eridikçe kendine gelme ve kendine erme

Duanın en mühim tarafı; insana yaptığı şu ilan ve ilamdır: —Zavallı! Sen acizsin, zaifsin, “En büyük benim” diyemezsin Kendi kendini idare edemezsin Hatta bir mikropla bile boy ölçüşemezsin Evet, o göz ile göremediğin mahiyetini bilemediğin; hem de istemediğin halde; seni, senin gibi nicelerini ve daha nicelerini yere seren ve serecek plan ejder Öyle ise bilmen gerekir ki, herşeyi bilen ve gören, işiten ve duyan, herşeyden haberdar olup herşeyin imdadına koşan ve hiçbir ses ve soluğu, hatta arının vızıltısını dahi cevapsız bırakmayan bir Zat var O, herşeyi bildiği gibi senin halini de bilmekte ve herşeyi gördüğü gibi senin halini de görmekte ve seyretmektedir Öyle ise, sen ne diye ona buna el açacak ve dilencilikte bulunacaksın Derdini O’na şerhet, halini O’na arz et, sana yeter, hatta artar bile

Demek isteriz ki, duanın altında hakiki tevhide erme, gayri nazardan elime, hakka gönül verme, hakiki dostu bulma ve bir boşalma vardır

Duayı sadece insanlar yapmaz Dağlar, taşlar, ırmaklar, gunagün yapraklar, havada kuşlar, semada bulutlar da dile gelip dilenirler Atom parçaları, güneşin pırıl pırıl şuaları, fezanın dev nebülözleri onlar da nutka gelip seslenirler Hat dilleriyle İhtiyaç dilleriyle

Ya insan… O bütün yeryüzünün halifesi, varlıkların temsilcisi, mahlûkatın vekil-i fahrisi Kâinatın dile gelmiş yüksek ve gür sesi O’nun duası rengârenk ve bol çeşnili Hal diliyle dua, kal diliyle dua, fili diliyle dua, istidad diliyle dua İnsan bazen olur, bir Çağlayan gibi coşar, yalvarış yakarışıyla Bazen olur, lal kesilir sessiz infialiyle Bükük boynu, kırık gönlü, mecalsiz lisanîyle Yaratan ve hakiki sevenin ifadesinde «Ben gönlü kırık, boynu bükük kullarımla beraberim» beyanına ayna olmuş gibi

Fiili dua O, Rahmetin kapısına çalmadır Fili ile iş ile Kendini tam işe veriş ile Evet, ekmeden biçilmez Tok mideye yemek zevk vermez O yüce ve yüksek kudret, alın terini zayi etmez Durmayıp didinenin, çalışıp terleyenin alın terini Koşup koşturan, rahmetin kapısını tak tak tak diye çalanın alın terini

Çaldık kapıyı buyurun dendi Ne yapacak ve ne isteyeceğiz? Evet, istenecek o kadar çok şey var ki, saymakla bitmez Çok defa söz ve kelam onu ifade etmez Hal böyle olunca talepleri derecelerine göre ayırmak ve sıralamak gerek! Başta iman Amel, takva, ihlâs, samimiyet… Evet ebed için yaratılan ve her an vicdanından «Ebed! Ebed!» sesleri yükselen insanın isteyeceği ebetten ve ebedi Zat’tan başka olmamalı Gözlere başka hayal sokulmamak Kalb gayrıda boğulmamalı

Bir de isteksiz, suhre gibi kalkan eller var Zavallı eller! İhtiyacını bilemeyen, müstağni dilenci elleri Edepten mahrum, dikenli ged dilleri Eli o yönde, yönü başka yerde; elleri havada, gönlü hevada zavallı kulcağızlar

İnsan dua etmeli Hem de pek çok Fakat gönlünü vererek Yalvarıp, yakararak Kendinden geçerek İyiliği ve iyileri güzelliği ve güzelleri istemeli, iyilik yolunda giderek, güzelliğe teveccüh ederek

bunu ne dil, ne kalem, ne de başka birşey ifade etmez, edemez Öyle ise biz sözü, sözüm özünü eden ve özü sözüne akseden Söz Sultanına (s AV) söz öğreten Zat’a (CC) bırakalım T hitamı misk olsun: «Yarab! Bizi, Nebiler, Sıddıklar, şehitler ve salihler kafilesine lütfettiğin, tek ve en doğru diye ifade ettiğin yola Hiç mi hiç zikzağı olmayan, sürçme, kayma bulunmayan, encamında sana varan yola hidayet eyle, azıp sapanların, gadabına uğramışların yoluna değil» Âmin