> Forum >  ๑۩۞۩๑ Eğlence Dünyası ๑۩۞۩๑ > Çoçukların Dünyası > Dini Hikayeler > Üç Nasihat
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Üç Nasihat  (Okunma Sayısı 1160 defa)
22 Eylül 2011, 16:59:28
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 22 Eylül 2011, 16:59:28 »



Üç Nasihat


Ahmet daha yakın evlenmişti. Kendisi fakirdi. Anasından babasından kalan mallar köyde bir aileyi geçindiremezdi. Bir gün Ahmet "Bu böyle olmayacak. Bir iken iki oldum. Allah kısmet ederse iki iken üç olacağım. Elimde harcanacak param yok. Anamdan babamdan da kalmadı. Bu hal böyle yürümez. Sanatım yok ki ustalık yapayım. Gurbete çıkıp bir çiftlik sahibine hizmetçi durmalıyım." diyerek kendi kendine düşündü.

Ahmet durumu hanımı ile de konuşarak anlaştı. O zamanlarda yolculuk, zamanımızdaki gibi motorlu taşıtlarla yapılmıyordu. Bunlar sonradan icat edildiğinden, yolları yaya yürümek zorunlu idi. Ahmet hazırlığını yaptı. Gurbete gidip kendisine münasip bir iş bulmak üzere evinden ayrıldı ve yola koyuldu.

Yollarda konaklaya konaklaya gitti. Memleketinden koparak ayrılmak kendisine zor gelmiyor değildi. Fakat başka türlü bir imkan da göremiyordu. Az gitti, uz gitti derken yolu bir ovaya açılmıştı. Ovanın karşısındaki sırtın üzerinde kurulmuş bir köy gördü. Ahmet ayak üstü şöyle bir durdu ve "Aradığım işi herhalde bu köyde bulabilirim." diye düşündü. Yol sapağından ayrılarak köye doğru giden yoldan yürümeye başladı.

Köyün korucusu da ekili dikili alanlarda ne var, ne yok anlamak için görevi icabı yolun kenarına çekilmiş, uzakları gözlüyordu. Derken kendisine doğru yaklaşmakta olan bir yolcuyu görerek bekledi. Az sonra yolcu yorgun adımlarla yanına geldi.

- Selamünaleyküm.

- Ve aleykümselam. Hoş geldin arkadaş.

- Hoş bulduk!

- Nereden gelip nereye gidiyorsun? Seni hangi rüzgar attı buralara?

- Uzak yoldan geldim ağam. Köyünüzde misafir olabilir miyim?

- Ne demek arkadaş? Tanrı misafirinin başımızın üstünde yeri vardır.

- Allah razı olsun. Belki de kısmet olursa köyünüzde uzun zaman kalabilirim.

- Sormak ayıp olmasın, adınızı bağışlar mısınız?

- Adım Ahmet.

- Benimki de Ahmet. O halde adaşız. Kendine göre çalışacak bir iş mi arıyorsun?

- Evet öyle adaşım. Ben yalnız rençberlik bilirim, bir ağa bulursam onun yanında bedel durmak istiyorum.

- Adaşım, köyümüzde Hacı Mehmet Ağa diye hatırnaz biri var, seni onun misafir hanesine götüreceğim. Onun malı mülkü çoktur. Belki seni de yanında alıkoyar. Ne dersin?

- Olur arkadaşım, sen neyi münasip gördü isen öyle olsun.

Köy korucusuyla yanındaki misafir konuşa konuşa köyün sokaklarından ağır adımlarla geçerek Hacı Mehmet Ağanın evinin yolunu tuttular. Tesadüf ettikleri köylülerle fazla konuşmadan sadece,

- Hoş geldin.

- Hoş bulduk.

sözleri karşılıklı olarak devam ediyor, eller sıkılıyordu. Nihayet köy korucusu ile birlikte kendine doğru gelmekte olan yabancı misafiri karşıdan gören ağanın bundan çok memnun olduğu durumundan anlaşılıyordu. Korucu karşıdan güler bir yüzle,

- Selamünaleyküm Hacı Dayı.

- Ve aleykümselam ve rahmetullahi ve berekatuhu.

- Hacı dayı sana bir misafir getirdim. Uzak yoldan gelen gariban bir arkadaş.

Hacı Mehmet Ağa gelen misafire elini uzatarak,

- Hoş geldin evlat, hoş geldin! dedi.

Misafir, ağanın elini öperek gereken saygıda kusur etmedi. Ağa,

- Ahmet, bugün acaba evimin bir kısmeti yok mudur? diye merak ediyordum. Şimdi ise dünyalar benim oldu. Biz dedemizden babamızdan böyle gördük, böyle gideriz. Çok şükür şimdi bu merakım geçti. Eskiler, "Misafir on kısmet ile gelir, birisini kendisi yer, dokuzunu hane sahibine bırakır." derler. Ne kadar doğru sözdür. Şimdi odamıza gidelim. Gerisini orada, konuşuruz.

Ağa, korucu ve misafir birlikte ağanın dayalı döşeli hazır vaziyette bulunan misafirhanesine gittiler. Misafir daha odaya girmeden orada su dolu bir ibriği görerek,

- Hacı Dayı, şu ibrikle elimi ayağımı yıkayabilir miyim?

- Hay hay evlat,  hemen yıka. Temizlik imandan gelir. Müslümanlık temizlik üzerine kurulmuştur.

Ahmet temizliğini yapıp, elini yüzünü orada hazır bulunan havlu ile kuruladıktan sonra içeriye girdi ve münasip bir yere oturdu.

- Tekrar hoş geldin evlat. Adını bağışlar mısın?

- Adım Ahmet.

- Eee Ahmet, nasılsın bakalım?

- Sağlığınıza duacıyım Hacı Ağam, iyiyim.

Ahmet köyünden gurbete ilk defa çıkmıştı. Çekingen ve utangaç bir hali vardı. Bunu fark eden Hacı Mehmet Ağa,

- Bak Ahmet, burada aynen kendi evindeymişsin gibi serbest ve rahat otur. Hiç kendini sıkma, gibi gönül alıcı sözlerle latifeler yaptı.

- Allah senden razı olsun. Hacı Ağam sayesinde ne sıkıntım olacak?

- Ahmet, oğul. Hayvanlar koklaşa koklaşa, insanlar konuşa konuşa tanışırlar ve anlaşırlar. Laf lafı açacak, laf da tabakayı.

Bu sırada korucu Ahmet, ağadan izin isteyerek odadan ayrıldı.

-     Ahmet, nereden gelip nereye gidiyorsun? Seni buraya hangi rüzgar attı? Elimizde ne var, ne yok? Anlat bakalım.

- Hacı Ağam, ben buraya çok uzak bir köyden geliyorum. Fukara bir köylüyüm. Askerliğimi yaptım, evlendim. Gel velakin anadan yok, babadan yok; elde yok, avuçta yok. Bu sebepten diyar gurbete çıktım. Elimde rençberlikten başka sanatım da yok. Nerede kendime göre bir iş bulursam orada kalıp çalışacağım.

Ağa Ahmet'i dinledikten sonra onun saf ve uysal bir köylü çocuğu olduğunu anladı.

- Bak oğlum Ahmet, sözümü dinle. Benim ekilecek dikilecek tarlalarım, bahçelerim, güdülecek sığırlarım, koyunlarım olduğu gibi, adama da ihtiyacım var. Benim yanımda kalır, hizmet eder misin?

- Ederim Hacı Ağam, neden etmeyeceğim? Önceden dediğim gibi memleketimden böyle bir iş bulabilmek için ayrıldım.

- Peki oğlum Ahmet, sen bugünden sonra bu ailenin bir adamı gibi lüzum eden işlerde çalışırsın. İsterim ki birbirimizden memnun kalalım. Güvenimiz sarsılmasın.

Akşam olmuştu. Ağanın oğulları hanımın hazırladığı yemekleri odanın evle bitişik olan döner dolabından alarak sofrayı kurdu. Yemek, hazır bulunanlarla birlikte yenildi. Gece geç vakitlere kadar yarenlikler yapıldı. Yatma zamanı gelmişti. Ahmet'in yatağı serildi.

Ağa odadan ayrılırken,

- Evlat, yoldan geldin. Yorgunsun. Yatağına yat. Allah rahatlık versin. Sabah ola, hayır ola, dedi ve o da yatmak üzere evine geldi. Gecenin sessizliği sabah ezanı ile sona ermişti. Ahmet yatağından fırlayıp kalktı. Abdestini alarak namazını kıldı. O günden itibaren ağanın işlerine başladı.

İş icabı, ekim dikim zamanında çifte çubuğa gidiyor, hasat zamanında ürün kaldırma işlerine koşuyordu. Bunun dışında kalan zamanlarda sığırları güdüyor, hayvanların gereken bakımlarını yapıyordu.

Sanki Ahmet ailenin bir ferdi gibi olmuştu. Üzerine düşen görevleri kendisine söz söyletmeden yürütüyordu. Güler yüzlü ve doğru sözlü idi. Büyüklere hürmette, şefkatte kusur etmezdi. Hasılı her yönüyle ailenin güvenini kazanmıştı. Böylece günler günleri, aylar ayları, yıllar yılları takip ederek geçip gitti. Köy halkının da bir çoğunu tanımış, çevresi ile iyi ilişkiler içine girmişti.

Ahmet arada sırada evini, hanımını hatırlamıyor değildi. Bunları düşündükçe sıla hasreti içini bir sinsi yara gibi kemiriyordu. Fakat ne yapsın ki fakirlik yüzünden duçar olduğu geçim sıkıntısını gidermek için evinden çıkmamış mıydı? Ahmet düşündü, taşındı; halini ağasına anlatmaya karar verdi.

- Hacı Ağam, yıllardır yanında çalışıyorum. Ben senden ve bütün ev halkından çok memnunum. Bu zaman içinde sizleri kıracak bir hareket ve saygısızlık yapmadığımı sanıyorum. Sizin sevinciniz benim de sevincim, kederiniz olduğu zaman ben de kederliyim. Hasılı bu ailenin bir ferdi gibi aranızda bulundum.

- Ahmet, biz de senden memnunuz. Hayır ola, bir derdin mi var?

- Hacı Ağam, sayenizde ne derdim olacak?

Ahmet utangaç bir tavırla devam ederek,

- Hacı Ağam, şunu da kabul edersin ki benim de doğup büyüdüğüm bir vatanım, evim ve ailem var. Bülbülü altın kafese koymuşlar da “Ah vatanım.” demiş. Sanıyorum bana sıla borç oldu. Eğer müsaade edersen memleketime gideyim. "Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur." derler. Kısmet olursa tekrar gelirim.

- Oğlum Ahmet, beni iyi dinle. Sözlerin münasiptir yalnız ben senden rica ediyorum, burada bir yıl daha çalışır da öyle gidersen beni çok memnun edersin. O zaman sana söyleyecek paha biçilmez nasihatlerim vardır. Onlar sana hayat boyu lazım olacak.

Ahmet düşündü, taşındı. Ağayı kırmak mümkün değildi. Bunca zaman hep karşılıklı sevgi saygı içinde durulup geçmişti. Bir yıl daha hizmet etmeye karar verdi.

- Olur Hacı Ağam. Sen mademki öyle münasip görüyorsun, istediğin gibi olsun. Yeter ki   birbirimizden memnun ayrılalım.

Ağa Ahmet'in cevabından memnun kalmıştı. Ahmet de sılaya gitmeyi bir tarafa bırakarak çalışmalarına devam etti. Bir taraftan ağanın hizmetlerini dikkatle yürütürken, diğer yandan da zaman ilerledikçe günleri iple çekiyordu. Sayılı gün değil mi? Haftalar, aylar, mevsimler geçti. O bir yıl da tamam oldu. Ağa Ahmet'in gönlündeki sıla hasretini bilmiyor olamazdı. Zaman zaman Ahmet'in kendi haline kaldıkça söylediği sıla türkülerini işitmemiş değildi. Konuşmaları ve düşünceli halleri de bunu hissettiriyordu. Bir gün hizmetçisine beklediği izni verdi.

- Bak oğlum Ahmet, ”Sözün sermayesi tutulmaktır.” derler. Sen benim sözümü kırmadan yanımda bir yıl daha çalıştın. Şimdi memleketine gitmene müsaade veriyorum. "Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur." derler. Eğer bir gün olur da yine gurbete çıkarsan, kapımız sana açıktır. Yanımızda bu ailenin bir ferdi gibi oldun. Hepimiz senden memnunuz. Şurası da var ki birbirimizi hiç unutmayalım.

- Ben de sizlerden yerden göğe ka...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Üç Nasihat
« Posted on: 28 Nisan 2024, 09:20:28 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Üç Nasihat rüya tabiri,Üç Nasihat mekke canlı, Üç Nasihat kabe canlı yayın, Üç Nasihat Üç boyutlu kuran oku Üç Nasihat kuran ı kerim, Üç Nasihat peygamber kıssaları,Üç Nasihat ilitam ders soruları, Üç Nasihatönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes