5- Zihinsel Motivasyon Dinin boyutlarından birisi, insanın ve dünyanın başlangıcı ve kaynağı hakkındaki sorulara cevap olarak sunduğu teorik ya da metafizik açıklama çerçevelerinden ibarettir. Bununla birlikte, din hiçbir zaman kendisini, insanın kendi kendisine sorduğu teorik sorulardan yola çıkan bir felsefe olarak takdim etmez ve ulûhiyet hakkındaki kavramlarını, bu soruların ispatı yapılmış bir cevabı olarak ortaya koymaz. Kendisine göre kendi hakikatinin ne olduğunu beyan eder ve bunu, ilâhî bir kaynağa bağlı olmanın gerektirdiği otorite ile yapar. Dinin insana sunduğu bilgiler yalnızca onun entellektüel merakını tatminle sınırlı da değildir. Din insanın ve hayatın her yönünü kuşatır. [198]
Fikrî Açıklık ve Anlama İsteği İnsanın, hayatta karşılaştığı her türlü hadiseye bir açıklama ve yorum getirme, içinde yaşadığı âlemi “anlama” ihtiyacı içerisinde bulunduğu çeşitli şekillerde dile getirilmiştir. Genel bir anlama sisteminin herhangi bir köşesini boş bırakmamak, dünyada karşılaştığı bütün olayları anlatabilecek zihinsel bir sisteme sahip olmak isteği, insanın temel güdülerinden birisi olarak karşımıza çıkar [199]. Normal hayat şartları içerisinde insanlar bu güdünün çok az farkındadırlar. Fakat klinik tecrübe insanın kendisini, organize olmuş ve sınırları belirlenmiş bir dünya içine yerleştirmenin zorlayıcı bir ihtiyacını tecrübe ettiğini göstermektedir. Varlıkları ve fonksiyonları açıkça ortaya koyan çizgilerden mahrum bir dünya, kişiliğin orada varlığını sürdürmeye güç yetiremediği bir “deli” dünyasıdır. Bu dünyada efsaneler ve semboller dünyayı düzenlemek ve orada insanı bir yere yerleştirmek için görev alırlar.
Kâinat ve toplum, kendini çok sınırlı bir görevle yükümlü gören insanın zihninde, düzenli ve akla yatkın bir bütün olarak gözükür. însan kendisini anlamlı bir bütün içerisinde hissettiği durumda, kendisi ile aynileşebilir, kişiliğini ve asıl görevini tanıyabilir. Kendini bir yere yerleştirmek şu iki hususu gerektirir: Düzenli bütünlükle bağ ve görevin sınırının belirlenmesi. Din insana, varoluş içinde kendini bir yere yerleştirmeye imkân veren başvuru çerçeveleri hazırlar. Bu açıdan dinin üç yönlü bir fonksiyonu yerine getirdiği ileri sürülmüştür: a) Realiteyi yorumlamak, b) Kimliğin bir tanımı vasıtasıyla insanı bu realite içine yerleştirmek, c) neticede, hayat için bir rehber sunmak. Bu yönüyle din, insanın hayatta karşılaştığı her olay ve duruma hazır ve bütün cevaplar sunan ve ona nasıl yaşaması gerektiği hususunda yol gösteren bir zihnî muhtevalar sistemidir.
Gelişim psikologları -özellikle Piaget ve takipçileri- ergenlerde oluşan “soyut düşünme gücü” ne işaret ederek, bu dönemdekilerin aynı zamanda herşeyin akılcı bir açıklaması için çok güçlü bir arzuya sahip olduklarını ortaya koymuşlardır. Bu bakımdan, zihnî ve fikri sebeplerle dine en fazla ilgi duyanların gençler olmaları tabii bir sonuç olarak gözükmektedir. Din bu yaştakilerin ferdi kimlik problemlerine ve hayatın gayesine bir çözüm ve açıklama teinin etmeye yardım eder. Bu noktada gençlerin sık sık kendilerine sordukları “hayatın gayesi nedir?”, “ne yapmamız gereklidir?”, gibi genel motivasyon meseleleri, cevabını ancak dinde bulabilmektedir.
Günümüzde müşahede edilen bunca bilimsel gelişmeye rağmen, bugün hâlâ açıklaması yapılamayan olaylar vardır. Bazı din bilimcileri de dinin, bilim tarafından açıklanamayan hayatın bu irrasyonel yönleri ile alakalı olduğunu ileri sürerler. Din tarafından karşılanabilecek olan zihnî problemlerin daha çok şu konular çerçevesinde yer aldığı söylenebilir:
1- Dünya nasıl başladı? Hayatın gayesi nedir? gibi bilim ve mantık tarafından hiç cevap temin edilemeyen sorunlar.
2- Izdırap ve ölüm gibi hayatın kabul edilmesi çok zor olan yönleri.
3- Temel sosyal hakların pekçoğundan mahrum fertler ve gruplar gibi, engellenme ve mağdur olmanın özel şekilleri
4- Bilim adamlarınca henüz açıklaması yapılamayan şuur, yaratıcılık, estetik ve mistik tecrübe gibi tabii olaylar.
5- Zihnî meseleler olarak ifade edilen kimlik problemleri ve hayatın gayeleri. [200]
[
Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın